|
10. Hukuk Dairesi 2008/7912
E., 2009/16970 K.HUSUMET
KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİ
2709 S.
1982 ANAYASASI [ Madde 123 ]
5018 S. KAMU MALİ YÖNETİMİ
VE KONTROL KANUNU [ Madde 12 ]
"İçtihat Metni"
Davacı, işkazası
sonucu vefat eden sigortalının haksahiplerine yaptığı sosyal sigorta
yardımları nedeniyle uğradığı zararın tazminine karar verilmesini
istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar
vermiştir.
Hükmün, taraflar Avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz
isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Mustafa
Arınmış tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan
sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davada öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; dava dilekçesinde
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devredilen davalı olarak gösterilen
Karayolları Genel Müdürlüğü'nün tüzel kişiliğinin 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile sona erdirilip erdirilmediği; bu
konudaki saptamaya bağlı olarak da, Karayolları Genel Müdürlüğü'nün
davada taraf ehliyetinin olup olmadığı, eş söyleyişle davada gerçek
hasmın Karayolları Genel Müdürlüğü mü yoksa bağlı bulunduğu Bakanlık
mı olduğu noktasındadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12.12.2007 tarih ve 2007/5-972 Esas,
2007/972 Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere;
Bilindiği gibi taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir.
Taraf ehliyeti Medeni Hukuktaki medeni haklardan istifade (hak)
ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf
ehliyetine sahip bulundukları Medeni Kanuna göre belirlenir (HUMK
m.38, TMK m.8 ve m.48). Buna göre, medeni haklardan istifade (hak)
ehliyeti bulunan her gerçek (TMK m.8) ve tüzel (TMK m.48) kişi,
davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir.
Bu noktada, görevleri bakımından kamu otoritesini temsil eden kamu
tüzel kişilerinin, özel hukuk tüzel kişileri gibi, davada taraf
ehliyetine sahip oldukları konusunda kuşku ve duraksama
bulunmamaktadır.
Kamu tüzel kişileri, ancak hukukun öngördüğü biçimde kurulduktan
sonra kişilik kazanıp, medeni haklardan istifade ehliyetine sahip
olduklarından, tüzel kişiliğin kazanılması ile davada taraf olma
yeteneğine de sahip olurlar. Kamu tüzel kişilerinin kişiliği ve
bununla medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti, hukukun öngördüğü
biçimde kalkınca, davada taraf olma yetenekleri de sona erer.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki; kamu yönetimine yön verecek ilke
ve kuralların yer aldığı Anayasanın, "İdare" başlığı altında
düzenlenen 123. maddesinin 3. fıkrasında, "Kamu tüzel kişiliği,
ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak
kurulur" hükmü öngörülmüştür.
Bu açık hüküm karşısında, kamu tüzel kişilerinin kanunla ya da
kanunun verdiği açık bir yetkiye dayanılarak idari bir kararla
kurulması gerektiği; yetki ve usulde paralellik ilkesi gereği, bir
kanun ile ya da kanunun verdiği yetkiye dayanılarak idari bir karar
ile kurulan kamu tüzel kişiliğinin sona ermesinin de aynı usule tabi
olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
O halde, kanunla kurulan bir kamu tüzel kişiliği, aynı usulle
kaldırılıncaya kadar, bunların davada taraf olma yeteneklerinin
devam ettiği kuşkusuzdur.
İlke olarak, kamu tüzel kişilerinin tüzel kişilikleri ile ilgili
hükümlere, somut olayda olduğu gibi kendi kuruluş kanunlarında yer
verilmektedir.
Bu cümleden olarak, 16.02.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5539 sayılı
Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 1.
maddesinin 1. fıkrasında, "Bayındırlık Bakanlığına bağlı, tüzel
kişiliği haiz olmak ve katma bütçe ile idare edilmek üzere
Karayolları Genel Müdürlüğü kurulmuştur" hükmü yer almakta olup, bu
hüküm halen yürürlüktedir.
Yeri gelmişken; özel kanunla ve katma bütçe ile idare edilmek üzere
kurulan Karayolları Genel Müdürlüğü'nün tüzel kişiliğinin
dolayısıyla davada taraf ehliyetinin sona erip ermediğinin aydınlığa
kavuşturulabilmesi için, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununun irdelenmesinde yarar görülmüştür.
Kamu mali yönetim ve denetim sistemi ile ilgili en köklü ve bütünsel
değişiklik, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun
10.12.2003 tarihinde yasalaşması ile gerçekleştirilmiştir.
26.05.1927 tarih ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun yerini
alan 5018 sayılı Kanun, mali yönetim ve kontrol sistemimizin
yapısını ve işleyişini yeni bir anlayışla ele almak suretiyle
sistemin temel esaslarını düzenlemekte; kamu bütçelerinin
hazırlanma, uygulanma ve kontrol işlemlerinin nasıl yapılacağını,
mali işlemlerin muhasebeleştirilmesini ve raporlanmasını
şekillendirmektedir.
5018 sayılı Kanunun kapsamı, genel yönetim kapsamındaki kamu
idareleri olarak belirlenmiştir. 1050 sayılı Kanun sadece devlet
tüzel kişiliğine dâhil idareler ile özel mevzuatlarındaki hükümler
saklı kalmak üzere katma bütçeli ve özel bütçeli idarelerin mali
yönetim ve denetimlerini kapsarken, 5018 sayılı Kanun merkezi
yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve
mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin mali yönetim ve kontrolünü kapsamaktadır.
5018 sayılı Kamu Mali ve Kontrol Kanunu'nun 12. maddesinin 2.
fıkrasında, "Merkezi yönetim bütçesi, bu Kanuna ekli (I), (II) ve
(III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin bütçelerinden
oluşur" hükmüne yer verilmiş; 3. fıkrasında, "Genel bütçe, Devlet
tüzel kişiliğine dâhil olan ve bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde
yer alan kamu idarelerinin bütçesidir" tanımı yapıldıktan sonra; bu
Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde "Genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri" arasında, Karayolları Genel Müdürlüğü de gösterilmiştir.
Dolayısıyla, eski sistemde katma bütçeli kuruluşlar kapsamında yer
alan bazı kuruluşlar, somut olayda olduğu gibi Karayolları Genel
Müdürlüğü, genel bütçe kapsamına alınmış; 5018 sayılı Kanunun Geçici
4. maddesinin 5436 sayılı Kanunla değişik metninde "Bu Kanunda
öngörülen mali yönetim ve kontrol sistemine uyum sağlanması
amacıyla, Kanun kapsamındaki idarelerle ilgili mevzuatta ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde gerekli değişiklikler, en geç
31.12.2007 tarihine kadar yapılır" hükmü öngörülmüştür.
Görüldüğü gibi; 5018 sayılı Kamu Mali Kontrol Yönetimi Kanununda
Karayolları Genel Müdürlüğü'nün tüzel kişiliğini kaldıran açık bir
düzenlemeye yer verilmediği gibi, az yukarıda açıklanan, aynı
Kanunun Geçici 4. maddesi uyarınca 5539 sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda bu yönde bir
değişiklik yapılmamış, başka her hangi bir yasal düzenlemeyle de
Karayolları Genel Müdürlüğü'nün tüzel kişiliği kaldırılmamıştır.
Açıklanan bu hukuksal durum karşısında, Karayolları Genel
Müdürlüğü'nün tüzel kişiliğinin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu ile sona erdirilmediği; 5539 sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunla kurulan bu kamu
tüzel kişiliğinin, Anayasanın 123/3. maddesi uyarınca yine bir
kanunla kaldırılıncaya kadar devam ettiği belirgindir.
Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olayda; davalı
olarak husumet, kamu tüzel kişiliği ve bununla medeni haklardan
istifade (hak) ehliyeti bulunan Karayolları Genel Müdürlüğüne
yöneltilmesi gerekirken temsilcide yanılma sonucu Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına yöneltilerek açılmış olması, usul ve yasaya aykırı
olup, bozma nedenidir.
Mahkemece yapılacak iş, davacının husumet yöneltmesinin sağlanacağı
Karayolları Genel Müdürlüğüne dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ
edilerek bu davalının göstereceği deliller toplandıktan sonra hâsıl
olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
O halde, taraflar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz
itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle
BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik
incelenmesine yer olmadığına, 09.11.2009 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
|
|