Ceza Genel Kurulu 2006/2-198 E., 2006/199 K.
BELGESİZ AV TÜFEĞİ BULUNDURMAK
MÜSADEREYE TABİ EŞYA
ZORALIM KARARI
5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 309 ]
765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 549 ]
2521 S. AVDA VE SPORDA KULLANILAN TÜFEKLER, NİŞAN TABAN... [ Madde
13 ]
“ÖZET”
L- 2521 SAYILI YASA’NIN 13. MADDESİNDE, BELGE
ALMAKSIZIN YİVSİZ AV TÜFEĞİ BULUNDURULMASI VEYA TAŞINMASI ATIF
YÖNTEMİYLE CEZA YAPTIRIMINA BAĞLANMIŞ VE AYRICA GETİRİLEN ÖZEL
HÜKÜMLE AV TÜFEĞİNİN MÜSADERESİ ÖNGÖRÜLMÜŞSE DE, L HAZİRAN 2005
TARİHİNDE YÜRÜRLÜĞE GİREN YENİ YASAL DÜZENLEMELER KARŞISINDA, ANILAN
MADDEDEKİ CEZA YAPTIRIMININ UYGULANMASINA OLANAK BULUNMAMAKTA, SÖZÜ
EDİLEN MADDE MEVCUT HALİYLE, SADECE BELGESİZ BULUNDURULAN VEYA
TAŞINAN AV TÜFEKLERİNİN MÜNHASIRAN MÜSADERESİNE OLANAK
SAĞLAMAKTADIR. 2- MÜNHASIRAN MÜSADEREYE TABİ BULUNAN EŞYALARLA
İLGİLİ ZORALIM DAVALARININ REDDİNE İLİŞKİN KESİNLEŞMİŞ HÜKÜMLERİN
YASA YARARINA BOZULMASI DURUMUNDA, CYY’NİN 309. MADDESİNDE ÖNGÖRÜLEN
“ALEYHE DEĞİŞTİRMEME” KURALI UYGULANAMAZ. HÜKMÜ YASA YARARINA BOZAN
YARGITAY, BELGESİZ TAŞINAN AV TÜFEĞİNİN ZORALIMINA KARAR VERMELİDİR.
“İçtihat Metni”
Müsadere isteminin reddine,
belgesiz bulundurulan av tüfeğinin sahibi Durmuş’a iadesine ilişkin
olarak (Mihalgazi Sulh Ceza Mahkemesi)’nden verilen 26.10.2005 gün
ve 52-71 sayılı kararın yasa yoluna başvurulmaksızın
kesinleşmesinden sonra Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma
isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay İkinci Ceza
Dairesi 13.06.2006 gün ve 4906-11934 sayı ile;
”Mezkûr ihbarnamede;
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu’nda yetkili makamlardan ruhsat alınmaksızın kanuna göre yasak
olmayan silahları park, meydan, cadde veya sokaklarda görünür bir
şekilde taşımak suçunun tanımlandığı, aynı Kanun’un 18. maddesinde
mülkiyetin kamuya geçirilmesinin düzenlendiği, aynı maddenin 1.
fıkrasında kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle
elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçireceğinin belirlendiği,
2521 sayılı Kanun’un 13. maddesinde “Av tezkeresi veya yivsiz tüfek
sahipliği belgesi olmadan yivsiz av tüfeği bulunduran veya
taşıyanlar hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 549.
maddesindeki ceza hükümleri uygulanır ve ayrıca tüfeğin müsaderesine
hükmedilir” şeklindeki düzenlemeye göre, (av tüfeğinin Kabahatler
Kanunu’nun 43. maddesinde sayılan park, meydan, cadde ve sokaklar
dışında taşınması hali hariç) bulundurulması veya taşınmasının
müeyyide altına alınmadığı, ancak 2521 sayılı Kanun’un 13.
maddesinin halen yürürlükte bulunduğu ve ayrıca tüfeğin müsaderesine
hükmedilebileceğinin düzenlenmiş olduğu gözetilmeden ruhsatsız av
tüfeğinin müsaderesi yerine, sahibine iadesine şeklinde karar
verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309.-maddesi
uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu yazılı emre atfen ihbar
olunmuştur.
Ruhsatsız av tüfeği taşımak suçundan dolayı Selim hakkında 5326.
sayılı Kabahatler Kanunu’nun 43. maddesi uyarınca idari yaptırım
kararı uygulanmış ve ruhsatsız av tüfeğinin 2521 sayılı Kanun’un 13.
maddesi gereğince müsaderesi için açılan dava sonucunda da
Kabahatler Kanunu’nda açıkça bu eylemden dolayı mülkiyetin kamuya
geçirilmesi düzenlenmediğinden ruhsatsız olan av tüfeğinin sahibi
olan Durmuş’a iadesine karar verilmiştir.
2521 sayılı Kanun’un 13. maddesinde ruhsatsız olarak av tüfeği
bulundurma ve taşıma yasaklandığı, aykırı davranışlar için ceza
öngörüldüğü halde, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 43. maddesinde
sadece kanuna göre yasak olmayan silahların izinsiz olarak park,
meydan, cadde veya sokaklarda görünür bir şekilde taşınması idari
para cezasını gerektiren bir kabahat olarak düzenlenmiştir.
Ruhsatsız olarak av tüfeği bulunduran Durmuş’un eyleminin 2521
sayılı Kanun’un 13. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve bu
maddede de
müsadere öngörüldüğü nazara alınarak, ruhsatsız olan av tüfeğinin
müsaderesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar
verilmesi isabetsiz olup, bu itibarla kanun yararına bozma istemi
yerinde görüldüğünden Mihalgazi Sulh Ceza Mahkemesinden verilen
26.10.2005 gün ve 52-71 sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının © bendi uyarınca aleyhe
sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere bozulmasına”
karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 19.07.2006 gün ve 49500 sayı ile;
”5326 sayılı Kanun’un 43. maddesinde yaptırıma bağlanan fiil ile
2521 sayılı Kanun’un 13. maddesinde müeyyide altına alınan eylemler
farklıdır. 2521 sayılı Kanun’un 13. maddesinin cezai yaptırım olarak
atıfta bulunduğu 765 sayılı TCK ve dolayısıyla 549. madde
yürürlükten kalkmış olsa da, 2521 sayılı Kanun’un 13. maddesinde, bu
madde hükmüne aykırı davranma halinde ruhsatsız silahın müsadere
edileceği açıkça ve ayrıca düzenlenmiş bulunmaktadır. Somut olayda,
müsaderesi talep edilen ve Durmuş’a ait bulunan av, tüfeği
ruhsatsızdır. Ruhsatsız av tüfeğinin halen yürürlükte bulunan 2521
sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca zoralımına karar verilmesi
gerekmektedir. Yerel Mahkemenin ruhsatsız silahın zoralımına karar
vermesi yerine, yazılı şekilde sahibine iadesine karar vermesi
yasaya aykırıdır. Bu anlamda, Özel Dairenin bozma kararının bu
yöndeki gerekçesine bir itirazımız bulunmamaktadır.
Ancak, Özel Dairece, bu hukuka aykırılık saptanıp Yerel Mahkeme
kararı bozulmakla birlikte, kanun yararına bozma istemi münhasıran
zoralım konusuna ilişkin olduğundan dolayı ruhsatsız silahın
zoralımına da karar verilmesi gerekmektedir. Nitekim, YCGK’nın
23.12.2003 gün ve 2003/8-284-298, Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesinin
13.06.2006 gün ve 2006/5231-5234 sayılı kararları da bu
doğrultudadır. Buradaki zoralım; kanundan doğan bir tedbir, güvenlik
tedbiridir (2521 m. 13, 5237 m. 54). Tedbirlerde kazanılmış haktan
bahsedilemez. Bu nedenle, silahın sahibine teslimine karar
verilmesi, onun açısından kazanılmış hak doğurmaz. Ruhsatsız olarak
bulundurulan veya taşınan av tüfeğinin zoralımına karar verilmesi
zorunludur ve aleyhe bozma yasağı bu tür durumlarda söz konusu
olamaz. Kanun yararına bozma nedeni, yeniden yargılama yapmayı
gerektiren nedenler arasında yer almamakta, mahkemece yeniden
inceleme, araştırma yapılmasına ve yeni bir hüküm kurulmasına olanak
bulunmamaktadır. Bozulan karar türü ve bozma nedeni, Özel Dairenin
bozma kararı ile birlikte ruhsatsız silahın zoralımına karar
vermesini gerektirmektedir.
Bu açıklamalar ışığında; Yüksek Dairece, Yerel Mahkemenin kararının
bozulmasına ve ruhsatsız silahın zoralımına karar verilmesi
gerekirken, “aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak
üzere bozulmasına” karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu
kanaatine varılmıştır.” görüşüyle itiraz ederek,
Özel Daire kararının kaldırılmasına, yasa yararına bozma isteminin
kabulüyle Yerel Mahkeme kararının yasa yararına bozulmasına, av
tüfeğinin müsaderesine karar verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza
Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.
İncelenen olayda;
Durmuş’un ruhsatsız olarak uzun yıllar evinde bulundurduğu av
tüfeği, 22.06.2005 tarihinde piknik alanında Selim isimli kişi
tarafından elde taşınırken kolluk görevlilerince görülmüş, av
tüfeğine el konulduğu gibi, Selim isimli kişiye de ruhsatsız av
tüfeğini meydanda taşıması eylemi nedeniyle Kabahatler Yasası’nın
43. maddesi uyarınca 50 YTL idari para cezası verilmiştir.
Sözü edilen av tüfeğinin müsaderesi istemi ile açılan dava sonunda
Yerel Mahkeme, ruhsatsız av tüfeklerinin müsaderesine olanak
sağlayan 2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin, sonradan yürürlüğe
giren 5326 sayılı Kabahatler Yasası’nın 18 ve 43. maddelerindeki
düzenlemeler karşısında örtülü biçimde yürürlükten kalktığını
belirterek, müsadere istemini reddetmiş, av tüfeğinin sahibi olan
Durmuş’a iadesine karar vermiştir.
Adalet Bakanının bu kararın yasa yararına bozulması istemiyle
yaptığı başvuru üzerine Yargıtay Özel Dairesi, 2521 sayılı Yasa’nın
13. maddesinin halen yürürlükte bulunması nedeniyle ruhsatsız av
tüfeğinin sözü edilen madde uyarınca müsaderesi gerektiğini
belirterek istemi yerinde bulmuş ve hükmü aleyhe sonuç doğurmamak
üzere yasa yararına bozmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin,
ruhsatsız taşınan veya bulundurulan av tüfeklerinin müsaderesini
zorunlu kıldığını, müsaderenin zorunlu olduğu hallerde kazanılmış
haktan söz edilemeyeceğini, müsadere davasının reddine ilişkin Yerel
Mahkeme hükmünü yasa yararına bozan Özel Dairenin aynı zamanda
müsadereye de hükmetmesi gerektiğini belirterek itiraz etmiştir.
Görüleceği üzere çözümü gereken hukuki uyuşmazlık, ruhsatsız
bulundurulan av tüfeğinin 2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre
müsaderesinin mümkün olup olmadığı ve ruhsatsız tüfeğin sahibine
iadesine ilişkin kararın yasa yararına bozulması halinde Yargıtay’ın
aynı zamanda av tüfeğinin müsaderesine de karar vermesinin gerekip
gerekmediği hususlarında toplanmaktadır.
Belgesiz av tüfeği bulundurma veya taşıma eylemi, 2521 sayılı Avda
ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının
Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Yasa’nın 13.
maddesinde, önceki ceza sistemimizde suçlar bakımından cürüm ve
kabahat olarak öngörülen ikili ayrıma uygun biçimde ve kabahat
olarak düzenlenmiştir. Anılan maddede, av tezkeresi veya yivsiz
tüfek sahipliği belgesi olmadan yivsiz av tüfeği bulunduran veya
taşıyanlar hakkında Türk Ceza Yasası’nın 549. maddesindeki ceza
hükümlerinin uygulanacağı, ayrıca tüfeğin müsaderesine hükmedileceği
belirtilmektedir. Böylelikle, ceza yaptırımı bakımından paralellik
sağlanması için Türk Ceza Yasası’na gönderme yapıldığı halde,
müsadere yönünden, Türk Ceza Yasası’nın genel hüküm niteliğindeki
36. maddesinin uygulanması tercih edilmemiş, bu hususta ayrı ve özel
bir hüküm getirilmiştir. Şu anda yürürlükten kalkmış bulunan 765
sayılı Türk Ceza Yasası’nın 549. maddesinde öngörülen ceza yaptırımı
ise, üç aya kadar hafif hapis veya otuz liradan beşyüz liraya kadar
hafif para cezasıdır. Önceki bu yasal düzenleme ve yerleşik
uygulamaya göre, belgesiz av tüfeği bulunduran veya taşıyan kişi
2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesindeki yollama nedeniyle 765 sayılı
Türk Ceza Yasası’nın 549. maddesindeki ceza yaptırımına tabi
tutulmakta, ayrıca av tüfeği de 2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesi
hükmü uyarınca müsadere edilmekteydi.
Ancak l Haziran 2005 tarihinde 765 sayılı Türk Ceza Yasası
yürürlükten kalkmış, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası ile 5326 sayılı
Kabahatler Yasası yürürlüğe girmiştir. Bu değişiklikler, 2521 sayılı
Yasa’nın 13. maddesinin halen yürürlükte bulunup bulunmadığının
tartışılmasını gerekli kılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, sonradan yürürlüğe giren yasalardan 5237
sayılı Türk Ceza Yasası’nda, belgesiz av tüfeği taşıma veya
bulundurma eylemi ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna
karşılık Kabahatler Yasası’nın 43. maddesinde, yetkili makamlardan
ruhsat almaksızın yasaya göre yasak olmayan silahları park, meydan,
cadde veya sokaklarda görünür bir şekilde taşıma eylemi kabahat
olarak düzenlenmiş ve bu kişilere kolluk tarafından elli Yeni Türk
Lirası idari para cezası verileceği ifade edilmiş, ayrıca 18.
maddesinde de, kabahatin konusunu oluşturan veya kabahatin işlenmesi
suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine
olanak sağlanmış, ancak bu uygulamanın gerçekleştirilmesi, yasada o
kabahat karşılığında mülkiyetin kamuya geçirilebilmesine olanak
sağlayan açık bir hükmün mevcudiyeti koşuluna bağlanmıştır.
Yine Kabahatler Yasası ile getirilen sistemde, kabahatler
karşılığında ancak idari yaptırımlar uygulanabilecektir. İdari
yaptırımlar, idari para cezası ve idari tedbirlerden ibarettir.
İdari tedbirler ise, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili
yasalarda yer alan diğer tedbirlerdir. Ayrıca, Kabahatler Yasası’nın
3. maddesine göre, bu Yasa’nın genel hükümleri diğer yasalardaki
kabahatler hakkında da uygulanacaktır. Her ne kadar anılan madde,
Anayasa Mahkemesinin 22.07.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan 01.03.2006 tarih ve 108-35 sayılı kararıyla Anayasa’ya
aykırı bulunarak, yayımından altı ay sonra yürürlüğe girecek biçimde
iptal edilmişse de, iptal kararının geriye yürümeyeceği yolundaki
ilke gereğince, Kabahatler Yasası’nın 3. maddesinin, halen hukuki
sonuç doğurduğu da bir gerçektir. Öte yandan, yasalarda hafif hapis
ve hafif para cezası olarak öngörülen yaptırımlar, l Haziran 2005
tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Yasa’nın 7. maddesi ile idari
para cezasına dönüştürülmüştür.
Bütün bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde, şu hususların öne
çıktığı görülmektedir, l Haziran 2005 tarihinden itibaren hafif
hapis veya hafif para cezaları idari para cezasına dönüştürüldüğüne,
idari para cezası da yeni sistemde sadece, kabahatler bakımından
kabul edilen bir yaptırım olduğuna göre, evvelce herhangi bir özel
yasada düzenlenen ve karşılığında hafif hapis veya hafif para cezası
öngörülmüş bulunan kabahat nev’inden tüm suçların anılan tarihten
itibaren artık Kabahatler Yasası’nın sistemine tabi birer kabahat
olarak kabulü gerekir. Önceki sisteme göre kabahate konu eşyanın
müsaderesi mümkün iken, yeni sistemimiz, kabahatlerde müsadere
yerine mülkiyetin kamuya geçirilmesi tedbirini benimsemiştir. Bu
bakımdan, l Haziran 2005 tarihinden önce yürürlüğe girmiş bulunan
özel yasalarda kabahat olarak düzenlenmiş bir eylem, l Haziran 2005
tarihi veya sonrasında gerçekleştirilmişse, artık bu eylem
karşılığında kişiye yaptırım olarak idari para cezası
uygulanabilecek, ancak kabahatte kullanılan eşya müsadere
edilemeyecek, buna mukabil yasada özel bir biçimde mülkiyetin kamuya
geçirileceği kurala bağlanmışsa, bu takdirde anılan idari tedbirin
de uygulanması mümkün olabilecektir.
Bu genel prensibin 2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesindeki düzenleme
açısından da geçerli bulunup bulunmadığının ise ayrıca
değerlendirilmesi gerekir. Bunun için öncelikle, anılan maddenin
sonradan yürürlüğe giren Kabahatler Yasası’nın 18 ve 43. maddeleri
ile örtülü biçimde yürürlükten kaldırılıp kaldırılmadığı saptanmalı,
yürürlükte ise, anılan maddede tarif edilen eylem için yasalarda
öngörülen cezai ve idari yaptırımların neler olduğu ortaya
konulmalıdır.
Sürekli yasalar, başka bir yasa ile ortadan kaldırılıncaya kadar
yürürlükte bulunan yasalardır. Böyle bir yasanın bütününün veya
içerdiği kimi normların yürürlükten kaldırılması açık veya örtülü
(dolaylı) biçimde gerçekleştirilebilir. Yürürlüğe giren bir yasadaki
açık bir hükümle, önceki bir yasanın veya belirli normlarının
yürürlükten kaldırılması, açık olarak yürürlükten kaldırmadır. Bir
yasanın veya belirli bir hükmünün örtülü biçimde yürürlükten
kaldırılması ise, aynı konuyu düzenleyen eski ve yeni yasa
hükümlerinin birbiriyle çatışması, bağdaşmaması halinde söz konusu
olur. Sonraki yasanın öncekini örtülü biçimde yürürlükten kaldırıp
kaldırmadığı saptanırken, bunların özel veya genel düzenleme olup
olmadıkları önem taşımaktadır. Öğretide kabul edilen görüş, sonradan
yürürlüğe giren genel düzenlemenin, önceki özel düzenlemeyi örtülü
biçimde yürürlükten kaldırmayacağı yönündedir.
2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesi, yivsiz av tüfeklerinin belge
alınmaksızın bulundurulması veya taşınmasını yaptırıma bağlamış,
bulundurulan veya taşınan mahal bakımından herhangi bir ayrım
gözetmemiş, koşul getirmemiştir. Oysa, 5326 sayılı Kabahatler
Yasası’nın 43. maddesinde, bu silahların sadece belirli yerlerde ve
görünür biçimde taşınması kabahat olarak nitelendirilip idari para
cezası yaptırımına bağlanmıştır. Görüleceği üzere, bu iki ayrı yasa
normunda yaptırıma bağlanan eylemler farklıdır. Bu durumda,
Kabahatler Yasası’nın 43. maddesinin, 2521 sayılı Yasa’nın 13.
maddesini açık veya örtülü biçimde yürürlükten kaldırdığından söz
edilemez. Öte yandan, 10.04.2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunulan ve 1/1187 sayı ile Adalet Komisyonunda
görüşülmekte olan Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1.
maddesinin 92. fıkrasının © bendi ile, 2521 sayılı Yasa’nın 13.
maddesinde değişiklik yapılması önerilmekte ve mahalli mülki amirin,
ruhsatnamesi olmadan yivsiz av tüfeği bulunduran kişi bakımından
idari para cezası ile birlikte tüfeğin mülkiyetinin kamuya
geçirilmesine de karar verebilmesi amaçlanmaktadır. Tasarı ile
getirilmek istenen bu yeni düzenleme dahi, önceki yasal
düzenlemelerin 2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesini örtülü biçimde
ortadan kaldırma iradesini taşımadığını ortaya koyan dikkat çekici
bir husustur.
Buraya kadarki açıklamaların ulaştırdığı sonucu özetlemek gerekirse;
2521 sayılı Yasa’nın, belge almaksızın yivsiz av tüfeği
bulundurulması veya taşınmasını atıf yöntemiyle ceza yaptırımına
bağlayan ve ayrıca içerdiği özel hükümle de av tüfeğinin
müsaderesini öngören 13. maddesi, l Haziran 2005 tarihinden sonra da
yürürlüğünü sürdürmekte, ayrıca bu tarihten itibaren 5326 sayılı
Kabahatler Yasası’nın, bu silahların sadece belirli yerlerde ve
görünür biçimde taşınmasını kabahat olarak düzenleyip idari
yaptırıma bağlayan, ancak mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin
özel bir düzenleme içermeyen 43. maddesi de devreye girmiş
bulunmaktadır. Buna mukabil, 2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin
ceza yaptırımı konusunda 549. maddesine gönderme yaptığı 765 sayılı
Türk Ceza Yasası, bütünüyle yürürlükten kalkmıştır. Öte yandan, 5252
sayılı Yürürlük Yasası’nın 3/1. maddesinde, mevzuatta 765 sayılı
Türk Ceza Yasası’na yapılan yollamaların, 5237 sayılı Türk Ceza
Yasası’nda bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelere yapılmış
sayılacağı belirtilmekte ise de, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nda,
765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 549. maddesinin karşılığını
oluşturacak bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda artık, ruhsatsız
av tüfeği bulunduran kişiye 2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesi
uyarınca bir ceza yaptırımı uygulanmasına yasal olanak
bulunmamaktadır. Sözü edilen madde, mevcut haliyle, sadece av
tezkeresi
veya yivsiz av tüfeği sahiplik belgesi alınmaksızın bulunürulan veya
taşınan av tüfeklerinin münhasıran müsaderesine olanak sağlamatadır.
Yeni ceza sisteminde, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasnda suç
karşılığında uygulanması öngörülen yaptırımlar; cezalar ve güvenlik
tdbirleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Cezalar, hapis ve adli para
cezasındar ibarettir. Güvenlik tedbirleri ise, aynı Yasa’nın 53 ilâ
60. maddelerinde Jüzenlenmiştir. 54. maddede yer verilen eşya
müsaderesi de bir güvenlik tdbiridir. Dolayısıyla mevcut sistemde
yasa koyucunun iradesine göre, hehangi bir eylemin yaptırımı olarak
ceza öngörülebileceği gibi, yaptırım olaak sadece güvenlik tedbiri
uygulanması da olanaklıdır. Bu durumda, 2521sayılı Yasa’nın 13.
maddesinin, mevcut ceza hukuku sistemiyle çelişmediği
dolaşılmaktadır. Bir kez daha belirtilmelidir ki, suç-kabahat
ayrımına ilişkin ölçütler gözetilerek değerlendirme yapıldığında,
2521 sayılı Yasa’nın 13. mddesindeki yegâne yaptırımın, sadece
suçlar bakımından öngörülebilecek olaı”müsadere” tedbiri olması
karşısında, belgesiz av tüfeği bulundurma eylemini bir suç olduğunun
ve münhasıran müsadereye tabi bulunduğunun kabulü geıkmektedir.
Öte yandan, belgesiz bulundurulan av tüfeklerinin lüsaderesini
gerektiren norm, bir özel yasada yer almaktadır. 5252 sayıl Yasa’nın
Geçici 1. maddesinde ise; 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın Birinci
Kabında düzenlenen genel hükümlerin, özel yasalarda yer verilen
ayrıksı hüümler bakımından, ilgili özel yasalarda değişiklik
yapılıncaya kadar ve 31 ralık 2006 tarihine kadar uygulanmayacağı
belirtilmektedir. O halde somut)layda, 5237 sayılı TCY’nin 54.
maddesinin uygulanması olanağı da bulunmaraktadır.
İncelenen olayda;
Belgesiz bulundurulan av tüfeğinin 2521 sayılı Yasa’ın halen
yürürlükte bulunan 13. maddesi uyarınca münhasıran müsaderesi
erektiğinden, yerel mahkeme kararının saptanan hukuka aykırılık
nedende yasa yararına bozulması isabetlidir. Müsadereye veya
müsadere davasıın reddedilmesine ilişkin hükümler ise, CYY’nin 309.
maddesinin 4. fıkranın © bendinde belirtilen, davanın esasını çözen
mahkûmiyet dışı hükümlden olduğu cihetle, bu kabil bir kararın yasa
yararına bozulması üzerineyerel mahkemede yeniden yargılama
yapılması olanaksızdır. Öte yandan, mhhasıran müsadere yaptırımına
hükmedilmesi gereken hallerde “aleyhe değişrmeme” ilkesinden
söz edilemeyeceği için, yasa yararına bozma kararında “aleyhe sonuç
doğurmamak üzere” ibaresinin bulunması da isabetsizdir. Bu durumda,
Yargıtay’ca zoralıma hükmedilmesi gerekir.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne ve av
tüfeğinin zoralımına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul üyelerinden Muvaffak Tatar;
”5326 sayılı Yasa’n/n kabahatler hakkında tamamen yeni düzenlemeler
getirdiği, bunlar arasında; “Mülkiyetin kamuya geçirilmesi” güvenlik
önlemine de yer vererek, gerek uygulanması gerekse sonuçları
bakımından müsadereden (zoralımdan) tümüyle farklı bu kurumu,
kabahatler bakımından zoralımın yerine koyduğu, başka bir anlatımla,
artık kabahatler için hiçbir şekilde zoralımı öngörmediği
görülmekte, 5326 sayılı Yasa’da düzenlenenler yanında özel
yasalardaki kabahat fiillerine ilişkin zoralım hükümlerini de, 3.
maddesindeki genel kural aracılığıyla uygulanamaz hale getirdiği
sonucuna varılmaktadır.
Anılan Yasa’n/n IS. maddesiyle de, mülkiyetin kamuya geçirilmesi
önlemini ancak yasada açık hüküm bulunması koşuluna bağladığı ve bu
durum karşısında Yasa’nın 43. maddesinin uygulanmasıyla, “ruhsatsız
tüfek taşıyanlara” maddede yazılı koşullarla idari para cezası
uygulanması halinde ne zoralım ne de maddede yer almadığı için
mülkiyetin kamuya geçirilmesi önleminin uygulanamayacağı açıktır.
5326 sayılı Yasa’nın 2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesine etkisine
gelince;
Sözü edilen 13. maddedeki kabahat kuralı, “TCK’nın 549. maddesinin
yürürlükten kalkmasıyla, buna yapılan yollama nedeniyle yürürlükten
kalkmıştır” biçimindeki düşünce, 549. maddenin yalnızca cezasına
yollama yapıldığı ve bu anlamda anılan ceza, 2521 sayılı Yasa’nın
13. maddesine taşındığı için yerinde değildir ve madde yaptırımıyla
birlikte yürürlüktedir. Maddede yazılı ve ancak maddedeki ceza
yaptırımının uygulanması sonucu uygulanabilecek, asla münhasıran ve
tek başına uygulanamayacak bir kural olan müsadere kuralı ise, 5326
sayılı Yasa’nın 3. maddesi uyarınca uygulanamaz hale gelmiştir.
Bu saptamalar ışığında somut olaya baktığımızda;
Yerel mahkemenin, meydanda ve açıkta ruhsatsız av tüfeği taşıdığı
için 50 YTL idari para cezasına çarptırılan ve savcılıkça bu nedenle
2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesi uyarınca müsaderesi istenen tüfeğin
zoralımına karar vermemesi doğrudur. Ancak iade kararı yanlıştır.
Tüfek ruhsatsız olduğuna göre verilecek karar, ‘geçerli belge ibrazı
halinde sahibine verilmek üzere, tüfeğin kolluğa tevdiine’şeklinde
olmalıdır. Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce de benimsenen ve
zoralımı gerekmeyen tüfekler hakkındaki uygulaması da bu yoldadır.
Bu nedenle, kanun yararına bozma isteminin reddi ile av tüfeğinin
kolluğa tevdiine karar vermesi gereken Yüksek İkinci Ceza Dairesinin
kararına yönelen ve müsadere öngören itirazın, bu değişik gerekçeyle
kabulü düşüncesindeyim.
Katılmamakla birlikte, 2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesindeki zoralım
kuralının yürürlükte olduğunun kabulü halinde de vardığımız sonuç
değişmeyecektir. Çünkü sözü edilen zoralım münhasıran değil,
mahkûmiyete bağlı, yani maddede yazılı kabahatte kullanılması
sonucunda silahın müsaderesine cevaz vermektedir. Somut olayda,
2521/13 uygulaması hiç yapılmadan müsadere kararı verilmesi
istenmiştir ki, bu yönüyle de istemin reddi ile kolluğa tevdi kararı
verilmeli idi. Yüksek Dairenin bu hususu dahi gözetmeden müsadere
öngörmesi de kanımca isabetsizdir.
Son olarak, değinelim ki, müsadere uygulaması yapılacaksa; 5237
sayılı Yasa’nın 54. maddesinin 3. fıkrasının da gözetilmesi
zorunluluğu doğacak ve güvenlik önlemlerinde kazanılmış haktan söz
edilemeyeceğinden, gerekli kararın verilmesi için işin Yüksek İkinci
Ceza Dairesine gönderilmesi gerekecektir. “ görüşü,
Celal Araş; “Ruhsatsız av tüfeklerinin müsaderesine olanak sağlayan
2521 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin sonradan yürürlüğe giren 5326
sayılı Kabahatler Yasası’nın 18 ve 43. maddelerindeki düzenlemeler
karşısında örtülü biçimde yürürlükten kalktığını, Kabahatler
Yasası’nın 18. maddesinde öngörülen mülkiyetin kamuya geçirilmesi
yolundaki idari tedbire ise, ancak bu hususta yasada özel bir
düzenleme bulunması halinde başvurulabileceğini, bu nedenle
mülkiyeti kamuya geçirilemeyecek ve müsadere edilemeyecek olan av
tüfeğinin sahibi olan Durmuş’a iadesi gerektiği” düşüncesi,
Muhittin Mıhçak ise; “belgesiz taşınan av tüfeğinin genel hükümlere
göre müsadere edilmesi gerektiği”yolundaki görüşlerle itirazın
değişik gerekçeyle kabulü doğrultusunda oy kullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay İkinci Ceza Dairesinin 13.06.2006 gün ve 4906-11934
sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Adalet Bakanının isteminin kabulü ile Mihalgazi Sulh Ceza
Mahkemesinin 26.10.2005 gün ve 52-71 sayılı kararının YASA YARARINA
BOZULMASINA,
4-5320 sayılı Yasa’nın 8. maddesi hükmü uyarınca halen yürürlükte
bulunan 1412 sayılı CYUY’nin 322. maddesinin verdiği yetkiye
dayanılarak, Mihalgazi Cumhuriyet Başsavcılığı Adalet Emanet Dairesi
Suç Eşyası Esas Defteri’nin 2005/23 sırasında kayıtlı, Yıldız marka,
481 seri numaralı, 12’lik çift kırma av tüfeğinin 2521 sayılı
Yasa’nın 13. maddesi uyarınca ZORALIMINA,
5-Dosyanın mahalline İADE edilmesi için Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına tevdiine, 26.09.2006 günü oyçokluğu ile karar
verildi. |