Ceza Genel Kurulu 2006/4-316 E., 2006/308 K.
HÜRRİYETE KARŞI SUÇLAR
ŞAHISLARA KARŞI MÜESSİR FİİLLER
“İçtihat Metni”
E... A...’un kavgada korkutmak amacıyla silah gösterme suçundan
765 sayılı TCY’nın 466/1 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca
420 YTL ağır para cezası ile cezalandırılmasına, ilişkin İ... 12.
Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 22.03.2005 gün ve 873-6482 sayılı
hüküm temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
5237 sayılı TCY’nın yürürlüğe girmesi üzerine yerel mahkemede
duruşma açılmaksızın evrak üzerinde gerçekleştirilen uyarlama
yargılaması sonunda 23.06.2005 gün ve 873-682 sayılı ek kararla;
”Yüklenen fiilin 5237 sayılı Yasada suç olarak tanımlanmadığı”
gerekçesiyle, E... A...’un beraatine, itirazı kabil olmak üzere
karar verilmiştir.
İ... C.Başsavcılığının 19.09.2005 havale tarihli bir yazı ile itiraz
etmesi üzerine Yerel Mahkeme bu kez 21.09.2005 gün ve 873-682 sayı
ile;
”E... A...’un eyleminin 5237 sayılı Yasanın 106/2-a maddesinde
düzenlenen suçu oluşturduğu, anılan maddedeki yaptırımın 2 yıldan 5
yıla kadar hapis cezası öngördüğü ve sanık lehine olmadığı”
gerekçesiyle, itirazın kabulüne, 23.06.2005 gün ve 873-682 sayılı ek
kararın iptaline, mahkemenin 22.03.2005 gün ve 873-682 sayılı 420
YTL ağır para cezasına ilişkin ilâmının aynen infazına, yasa yolu
açık olmak üzere karar vermiştir.
Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma isteminde bulunulması
üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi 04.11.2006 gün ve
5344-14844 sayı ile;
”Tebliğnamede ‘tüm dosya kapsamına göre; 765 sayılı Kanun’un 466.
maddesinde düzenlenen kavgada korkutmak maksadıyla silah göstermek
suçu, 5237 sayılı Kanun’da düzenlenmemiş olmakla birlikte, sanığın
müsnet suçtan beraatine dair anılan mahkemenin 23.06.2005 tarihli ve
2004/873 esas, 2005/682 sayılı ek kararına itirazın, 5271 sayılı
Kanun’un 268. maddesinde düzenlenen süreler geçirildikten sonra
16.09.2005 tarihinde yapılmış olduğu göz önüne alınmaksızın itirazın
kabulü ile ek kararın iptaline karar verilmesinde isabet
görülmemiştir’ denilmektedir.
5271 sayılı CMK’nun itiraz usulü ve inceleme merciini düzenleyen
268. maddesine göre;
1- Hakim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm
koymadığı hallerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği
günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek
dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt katibine beyanda
bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı
mahkeme başkanı veya hakim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.
2- Kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme, itirazı yerinde
görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde,
itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
Bu maddede açıkça belirlendiği gibi, itiraz süresi kararın verilmesi
veya yoklukta verilmiş ise ilgililerin öğrenmesi tarihinden itibaren
7 gündür. C.Başsavcılığının bütünlük arzetmesi nedeniyle, bir
C.savcısının huzurunda verilen karar, o yerdeki tüm savcılar için
süreyi başlatıcı etki yapacaktır. Dosya içeriğine göre, C.savcısının
yeniden inceleme talebi üzerine mahkeme 23.06.2005 tarihli kararda,
C.savcısının da adı yazılmak suretiyle ek kararını vermiştir. O yer
C.Başsavcı vekili ise, bu karara 18.08.2005 tarihinde itiraz
etmiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, itirazın süresinde
yapılmaması nedeniyle reddine olmak gerekirken, eski kararın aynen
infazına karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteği
doğrultusunda düzenlendiği tebliğnamedeki düşünce yukarıda
belirtilen nedenlerle yerinde görüldüğünden, sanık E... A...
hakkında İ… 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilip kesinleşen
21.09.2005 tarih ve 2004/873 esas ve 2005/682 ek karar sayılı
kararın 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca bozulmasına,
müteakip işlemlerin yerel mahkemesince yerine getirilmesine” karar
vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 04.12.2006 gün ve 60754 sayı ile;
”Somut olayda, mahkemenin kesin hükümde değişiklik davası nedeniyle
evrak üzerinde inceleme sonucu verdiği 23.06.2005 tarihli ek kararı
hüküm niteliğinde olup, temyiz yasa yoluna tabi bulunmaktadır. Bu
karar, sanığın mahkemeye bildirdiği son adresi yerine, tebliğ için
önceki adresine gönderilmiş olduğundan, yapılan tebligat usulsüzdür,
öncelikle sanığa yeniden tebligat yapılmalıdır.
Ayrıca, mahkeme 23.6.2005 tarihli ek kararında kanun yolunun
süresini belirtmemiş, yasa yolunu da yanlışlıkla itiraz olarak
göstermiştir. Bu karara karşı Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine
mahkemece 21.9.2005 günlü ek karar verilmiştir. Cumhuriyet
savcısının 23.06.2005 tarihli ek karara yönelik başvurusu, temyiz
başvurusu niteliğindedir. Bu durumda mahkeme yasa yolunda hataya
düşüldüğünü saptayarak, yasa yolunun temyiz olduğuna işaretle
inceleme yapılabilmesi için dosyayı Yargıtay’a göndermesi
gerekirken, kendisini görevli ve yetkili sayarak başvuruyu
sonuçlandırmıştır. Başvuruyu inceleme hususunda yetkili bulunmayan
yerel mahkemenin verdiği bu karar hukuken geçersizdir.
Mahkemenin 23.06.2005 tarihli ek kararı, hükümlüye usulüne uygun
olarak tebliğ edilmemesi ve Cumhuriyet savcısının bu karara karşı
temyiz başvurusunda bulunması nedeniyle kesinleşmemiş bulunmaktadır.
Kesinleşmeyen kararların kanun yararına bozma yolu ile incelenmesi
mümkün değildir. Bu nedenle somut olayda, kanun yararına bozma
isteminin reddine karar verilmesi, Mahkemenin 23.06.2005 günlü ek
kararının hükümlüye tebliğ işleminin tamamlanmasını müteakip
Cumhuriyet savcısının 18.09.2005 tarihli başvurusu nedeniyle
dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay’a gönderilmesi
gerekmektedir.” görüşü ile itiraz ederek, Özel Daire kararının
kaldırılmasına, yasa yararına bozma isteminin reddine karar
verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza
Genel Kurulu’nca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
E... A...’un kavgada silah teşhiri suçundan 765 sayılı TCY’nın 466/1
ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca 420 YTL ağır para cezası
ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün kesinleşmesinden sonra evrak
üzerinde değişiklik yargılaması yapan mahkeme, 23.06.2005 gün ve
873-682 sayılı ek karar ile; kavgada korkutmak maksadıyla silah
çekme eyleminin 5237 sayılı Yasada suç olarak düzenlenip yaptırıma
bağlanmadığı gerekçesiyle, E... A...’un atılı suçtan beraatine karar
vermiş, bu karara karşı itiraz yasa yoluna başvurulabileceğini
açıklamıştır.
İ… C.Başsavcılığının 19.09.2005 havale tarihli dilekçe ile itiraz
etmesi üzerine başvuruyu kendisi sonuçlandıran yerel mahkeme
21.09.2005 gün ve 873-682 sayı ile; itirazın kabulüne, 23.06.2005
gün ve 873-682 sayılı ek kararın iptaline, mahkemenin 22.03.2005 gün
ve 873-682 sayılı 420 YTL ağır para cezasına ilişkin ilâmının aynen
infazına karar vermiştir.
Bu karara yönelik olarak Adalet Bakanının yasa yararına başvuruda
bulunması üzerine Özel Daire, itirazın CYY’nın 268. maddesinde
belirtilen süre geçirildikten sonra yapıldığını gerekçe göstererek,
yerel mahkemenin 21.09.2005 tarihli son kararının yasa yararına
bozulmasını kararlaştırmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 23.06.2005 günlü ek kararda
başvurulacak yasa yolunun temyiz yerine hatalı biçimde “itiraz”
olarak gösterildiğini, dolayısıyla Cumhuriyet savcısının 19.09.2005
havale tarihli yasa yolu başvurusunun temyiz olarak kabulü
gerekirken, Yerel Mahkemenin başvuruyu itiraz olarak değerlendirip
merciye göndermeksizin bizzat verdiği kararın hukuken geçersiz
bulunduğunu, ayrıca ek kararın hükümlünün en son adresi yerine
önceki adresine tebliğ edildiğini, dolayısıyla geçersiz tebligat
nedeniyle uyarlama kararının henüz kesinleşmediğini, bu durumda yasa
yararına bozma başvurusunun incelenmesi koşullarının oluşmadığını
ileri sürerek itiraz etmiştir.
Görüleceği üzere çözümü gereken hukuki sorun, yasa yararına bozma
isteminde bulunma koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkindir.
CYY’nın 309. ve 310. maddelerinde düzenlenen ve olağanüstü bir
denetim muhakemesi olan yasa yararına bozma başvurusunun
incelenebilmesi için, denetimi istenen kararın Yargıtay’ca
incelenmeksizin kesinleşmiş bulunması gereklidir. Olağan yasa yoluna
başvurul-masına karşın bu yolla henüz denetlenmediği veya başvuru
olmamakla birlikte buna olanak bulunduğu için henüz kesinleşmemiş
olan bir karara karşı yasa yararına bozma istenemeye-ceği gibi, yasa
yolundaki hatalı başvuru nedeniyle denetim muhakemesinin yetkisiz
merci tarafından gerçekleştirildiği hallerde, bu mercinin verdiği
kararın hukukî geçerliliği bulunma-dığından, bu tür kararlara karşı
da yasa yararına bozma istenemeyecektir. Bu durumda, olağan yasa
yolu başvurusunun, doğru yasa yolunu incelemekle görevli ve yetkili
merci tarafından sonuçlandırılması gerekir.
Somut olayda;
Uyarlama kararının başlığında C.savcısının adı Hâkim ve Kâtip adları
ile birlikte yazılmış ise de, yargılamanın evrak üzerinde yapıldığı,
kararın giriş kısmında C.savcısının mütalaasının alındığının
belirtildiği, duruşma yapıldığına ilişkin herhangi bir açıklık ve
tutanak bulunmadığı, dolayısıyla sanığın beraatine ilişkin uyarlama
kararının C.savcısının ve hükümlünün yokluğunda verildiği
anlaşılmaktadır.
Bu karar, hükümlünün bilinen son adresi yerine, terk ettiği önceki
adresinde Tebligat Yasasının 35. maddesine göre usulsüz tebliğ
edilmiştir. Bu nedenle tebligat geçersizdir. Öte yandan, evrak
üzerinde verilmesine karşın C.savcılığına da tebliğ edilmeyen bu
kararda yasa yolu süresi belirtilmemiş, yöntem bildirilmemiş,
başvurulacak yasa yolu ise “temyiz” yerine “itiraz” olarak
gösterilmiştir. Sonrasında, İnfaz Bürosuna bir yazı yazılarak, E...
A...’un beraatine karar verildiği belirtilip ilamın bila infaz
iadesi istenilmiş ise de, yazı ekinde ek karar gönderilmemiştir.
Yine, İ… C.Başsavcılığı aracılığıyla gönderilmek üzere Adlî Sicil ve
İstatistik Genel Müdürlüğüne yazı yazılmış ve ekine tali karar fişi
ile mahkemenin 23.06.2005 tarihli ek kararı konulmuş ise de, bu
yazının rutin bir yazışma işlemi niteliğinde bulunduğu, yazışmaların
C.savcılığı aracılığıyla gerçekleştirilmesi yolundaki bilinen
uygulamanın bir benzeri olduğu, C.savcılığının salt bu üst yazı
havalesi nedeniyle tebliğ yerine geçecek biçimde karara muttali
olmuş sayılamayacağı anlaşılmaktadır.
Ancak İ… C.Başsavcılığı bu karara, sonradan Adlî Sicil ve İstatistik
Genel Müdürlüğünce yazılan ve içeriğinde; ekte gönderilen uyarlama
kararının hatalı olduğu, eylemin yeni yasada da suç olarak
değerlendirildiği, bu nedenle beraat kararı verilmemesi lazım
geldiği yolunda uyarı taşıyan ve karara karşı yasa yoluna
başvurulmasını öneren yazısı nedeniyle muttali olmuştur.
Dolayısıyla, bu ıttıla üzerine 19.09.2005 tarihinde yaptığı başvuru
süresindedir. Yerel Mahkemenin bu istemi, temyiz başvurusu olarak
değerlendirmesi ve incelenmek üzere dosyayı Yargıtay’a göndermesi
gerekirken, itiraz başvurusu olarak kabul edip bizzat çözüme
bağlamak suretiyle verdiği 21.09.2005 tarihli ek karar hukuken
geçerli değildir. 23.06.2005 tarihli önceki ek karara yönelik henüz
çözüme kavuşturulmamış bir temyiz başvurusu mevcut olduğu gibi,
itiraz üzerine verilen 21.09.2005 tarihli kararın hukuki geçerliliği
de bulunmamaktadır. Hukukun geçerliliği olmayan bir karara karşı da
yasa yararına bozma istenemeyeceği açıktır.
Bu itibarla; Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile, Özel
Daire kararının kaldırılmasına, yasa yararına bozma isteminin
reddine, öncelikle 23.06.2005 günlü ek kararın ve Yerel C.savcısının
temyiz başvurusu olarak kabulü gereken 19.09.2005 havale tarihli
dilekçesinin hükümlüye yerel mahkemece tebliğinin sağlanması,
ardından da C.savcısının bu başvurusu nedeniyle Özel Dairece temyiz
incelemesi yapılabilmesi için iade edilmek üzere dosyanın Yerel
Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 04.11.2006 gün ve 5344-14844 sayılı
yasa yararına bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Adalet Bakanının, İ… 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.09.2005
tarih ve 873-682 sayılı ek kararına yönelik yasa yararına bozma
isteminin REDDİNE,
4- İ… 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.06.2005 gün ve 873-682 sayılı
ek kararı ile C.savcısının temyiz dilekçesinin hükümlüye tebliğini
takiben İ… C.Savcısının bu karara yönelik başvurusunun temyizen
incelenebilmesi bakımından dosyanın Yargıtay’a iade edilmek üzere
mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE,
19.12.2006 günü oybirliği ile karar verildi. |