Ceza Genel Kurulu 2006/17.HD-331 E., 2006/313 K.
CEZANIN ÇEKTİRİLMEMESİ
HAPSEN TAZYİK
KANUN YARARINA BOZMA
MUHAKEME USULÜ
TAAHHÜDÜ İHLAL
“İçtihat Metni”
Borçlu C... T...’un taahhüdü ihlal eyleminden dolayı İİY’nın 5358
sayılı Yasa ile değişik 340. maddesi uyarınca 10 gün tazyik hapsi
ile cezalandırılmasına ilişkin B... İcra Ceza Mahkemesince evrak
üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen 14.12.2005 gün ve
848-931 sayılı kararın yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi
nedeniyle Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma isteminde
bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 17. Hukuk Dairesince
19.10.2006 gün ve 4907-8011 sayı ile;
”….Yazılı emre dayanan ihbarnamede; 2004 sayılı İcra ve İflas
Kanunu’nun ‘muhakeme usulü’ başlıklı 349. maddesi ile ‘duruşma’
başlıklı 350. maddesine nazaran icra mahkemesince duruşma açılarak
yargılama yapılması gerektiği gözetilmeden, sanığın savunma hakkı
kısıtlanmak suretiyle evrak üzerinden karar verilmesinde isabet
görülmediği belirtilerek anılan hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumuna işaret
edilmiştir.
Yazılı emre dayanan ihbarnamede ileri sürülen düşünce yerinde
görüldüğünden Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca B...
İcra Ceza Mahkemesinin 2005/848 Esas, 2005/931 Karar sayılı hükmünün
bozulmasına, hükmolunan cezanın çektirilmemesine” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 13.12.2006 gün ve 200013 sayı ile; bozma
nedenine göre Yerel Mahkemede yeniden duruşmalı yargılama
gerçekleştirilmesi gerektiği, bu itibarla Özel Dairece cezanın
çektirilmemesine karar verilemeyeceği görüşüyle itiraz yasa yoluna
başvurarak Özel Daire bozma kararından “cezanın çektirilmemesi”
ibaresinin çıkartılmasına ve “dosyanın müteakip işlemlerin
mahkemesince yapılması için mahalline gönderilmesine” karar
verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza
Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Taahhüdü ihlal eylemi nedeniyle duruşmalı yargılama yapılması
gerekirken, evrak üzerinde gerçekleştirilen inceleme sonunda
borçlunun tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilen somut
olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki
uyuşmazlık, bu kararın yasa yararına bozulması halinde mahallinde
yeniden yargılama yapılması olanağının bulunup bulunmadığı
noktasında toplanmaktadır.
Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa
yolunun koşulları ve sonuçları “kanun yararına bozma” adı ile 5271
sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece
verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen
karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin
hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanı, o karar veya
hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini
açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak
bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da
hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri
aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen
nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm
yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve
mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka
aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi
sağlanacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek
merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya
kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4.
fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın
esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4.fıkrasının
(a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli
inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde
yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar
uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı
için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz
edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya
savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul
işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi
uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak
yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde
verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır
olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin
bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi
bir işlem yapılamayacağı gibi, “tekriri muhakeme” yasağı nedeniyle
kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da
gerekmeyecektir.
4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün
cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın
kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi
halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan
hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı
bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile
yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından
verilmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu olayda, taahhüdü ihlal eylemi nedeniyle borçlunun
İİY’nın 349 ve 350. maddeleri hükümlerine aykırı olarak evrak
üzerinde yapılan değerlendirme sonucunda 5358 sayılı Yasa ile
değişik 340. maddesi uyarınca 10 gün tazyik hapsi ile
cezalandırılmasına karar verilmesi savunma hakkının bütünüyle
ortadan kaldırılması sonucunu doğurduğundan yasaya mutlak aykırılık
oluşturmakta ve kararın bu nedenle bozulmasını gerektirmektedir.
Ancak CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi kapsamındaki
bu bozma nedeni Yerel Mahkemece yeniden yargılama yapılmasını
gerektirdiğinden ve varlığı saptanan hukuka aykırılık ceza
verilmemesi sonucuna ulaştırır nitelik taşımadığından cezanın
çektirilmemesine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Unutulmamalıdır ki; 5271 sayılı CYY.nın 309. maddesi uygulamasında,
suçu ya da kabahati sabit olan ve eylemi cezai yaptırımı gerektiren
kişi hakkında herhangi bir usulî nedenle “cezanın çektirilmemesine”
karar verebilmek olanağına yer verilmemiştir. Bu itibarla, Yargıtay
C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 19.10.2006 gün ve 4907-8011 sayılı
bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Adalet Bakanının isteminin kabulü ile B... İcra Ceza Mahkemesinin
14.12.2006 gün ve 848-931 sayılı kararının CYY’nın 309. maddesinin
4. fıkrasının (b) bendi uyarınca YASA YARARINA BOZULMASINA,
4- Mahkemesince İİY’nın 349 ve 350. madde hükümlerine uygun olarak
yeniden yargılama yapılmasını teminen dosyanın mahalline gönderilmek
üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 26.12.2006 günü yapılan
müzakerede oybirliği ile karar verildi. |