Ceza Genel Kurulu 2006/8-132 E., 2006/160 K.
KAMU HİZMETİNDEN YASAKLANMA
MALA ZARAR VERMENİN NİTELİKLİ HÂLLERİ
“İçtihat Metni”
Kamuya ait binayı kasten yakmak ve bu suça azmettirmek
suçlarından sanıklar, Ö.... C..... ve P... Y....... D.........’nun,
TCY’nın 370, 62, 411 ve 59. maddeleri uyarınca 3 yıl 2 ay 18 gün
ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, 31. madde uyarınca 3 yıl
süre ile kamu hizmetlerinden yasaklanmalarına, haklarında TCY’nın
40. maddesinin uygulanmasına ilişkin Tarsus Ağır Ceza Mahkemesince
verilen 16.07.2004 gün ve 164-234 sayılı hüküm, Sanıklar
müdafilerinin temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza
Dairesince 27.12.2004 gün ve 9704-10255 sayı ile;
”Sanık P... D......... (Y.....) hakkında duruşmalı, diğer sanık
Ö.... C..... hakkında ise dosya üzerinde yapılan incelemede;
1- Oluşa ve tüm dosya içeriğine göre; sanık Ö.... C.....’ın
geceleyin öğrenim gördüğü okulun müdür yardımcısı odasının
penceresinden perdelerini tutuşturmasıyla başlayan yangının binanın
aynına sirayet etmeden bir süre sonra kendiliğinden söndüğü
anlaşıldığından, mahkemenin sanığın eylemini kasten okul binasını
yakmaya tam teşebbüs olarak kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş,
sanığa ceza tayin edilirken TCY’nın 411. maddesinin uygulanması
sırasında yapılan hesap yanılgısı nedeniyle sonucun 3 yıl 10 ay 20
gün yerine, 3 yıl 10 ay 10 gün ağır hapis olarak belirlenmesi
suretiyle noksan ceza tayini karşı temyiz bulunmadığından bozma
nedeni yapılmamıştır.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere,
mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecilli eden kanaat ve
takdirine, tetkik olunan dosya münderecatına göre sanık vekilinin
yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, sanık Ö.... C.....
hakkındaki hükmün istem gibi oybirliği ile onanmasına
2- Sanık P... D......... (Y.....) hakkında kurulan hükme ilişkin
temyize gelince,
Sanığın okul binasını yaktırmaya azmettirme suçunu işlediğine dair
diğer sanığın dosya içeriğine göre samimi görülmeyen beyanları
dışında mahkûmiyetine yeterli ve inandırıcı kanıt bulunmadığı
gözetilmeden, beraati yerine yazılı biçimde mahkûmiyetine karar
verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Tarsus Ağır Ceza Mahkemesince 07.06.2005 gün ve 47-134 sayı ile;
”Sanık P... (Y.....) D........hakkında suç isnadından öte delil
bulunmadığı ileri sürülmüştür. Yılların tecrübesine sahip olan
mahkememizce sadece suç isnadı nedeniyle ceza verilemeyeceği
bilinmektedir. Ancak olayımızda basit bir suç isnadını aşan durumlar
söz konusudur. Sanık P.... (Y......) D.......’nun okul müdürü ile
anlaşamadığı ve bu nedenle kendine göre müdürü cezalandırma anlayışı
içinde bunu kafasına koyduğu, öğrencisi olan Ö.... C.....’ı
azmettirerek bu suçu işlettiği anlaşılmıştır. Tanık M….. D……..’nun
ifadesi bu oluşu desteklemektedir. Bu kişi sanık P…..’in akrabası
olup olaydan önce Ö.... C.....’ın okulu yakacağını ve bunu
P....öğretmen için yapacağını söylediğini açıkça beyan etmiştir.
Sanık Pelin’in bir ara izin için gelen tanık E…..r Ç…..’ye müdürü
kastederek bunu ayağından vurduralım dediği anlaşılmaktadır. Sanık
P... (Y.....) D........bunu iş stresi içinde bir kasıt taşımaksızın
söylediğini beyan etmiştir. Bu durum sanığın müdüre zarar vermek
için bir arayış içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Sanık Ö….. ile
diğer sanık P....arasında sürekli cep telefonu görüşmesi yapıldığı
ortaya çıkmıştır. Sanık P....duruşmada diğer sanıkla 3 kez cep
telefonundan konuştuğunu kabul etmiştir. Okul müdür yardımcısının
disiplin cezası verilen bir öğrenciyi cep telefonundan araması
hayatın olağan akışına kesinlikle aykırı ve kabul edilemez bir
durumdur. Esasen sanık Ö.... C.....’ın diğer sanığın adını vermesi
kendi hukuki durumuna hiçbir şekilde etki etmemektedir. Yani sanık
P…..’in olayın içinde olması ya da olmaması bu sanığın cezasını
etkilememektedir. Ancak sanık Ö.... C.....’ın ilk ifadesinden
başlayarak samimi bir şekilde diğer sanığın azmettirmesini anlattığı
görülmektedir. Mahkememizce ilk yargılama sırasında ve ilk celse
gözlenen durumlar dikkat çekici bulunmuştur. Kimlik tespitinden
sonra savunması ve okulu neden yaktığı sorulan Ö.... C..... ilk
olarak herkesin gözü önünde kafasını diğer sanığa doğru sallayarak
onun yüzünden şeklinde beyan ve hareketlerde bulunmuştur.
Dikkat çekici bir diğer durum da yangının sanık Pelin’in müdür
yardımcılığından ilişiğini keseceği gün ve bu kişiye ait odada
meydana gelmesidir. Kapı ve pencerelerin kapalı olması pencerede
herhangi bir zorlama izi bulunmaması, daha önce müdürün odasının
yakılmasının düşünülmesi, ancak bunun iyice şüphe çekeceği
kanaatiyle bundan vazgeçilmesi, olay günü sanık Pelin’in diğer
sanığa verdiği talimat uyarınca odasına ait pencere kanatlarından
birini kilitlemeden bırakması, hizmetlinin basit biçimde gözle
yaptığı kontrolde bu durumun farkına varmaması, sanık Pelin’in diğer
sanığa eldiven ve benzin kullanması talimatını vermesi azmettirmeyi
açıkça ortaya koymaktadır. Esasen sanık Ö.... C..... olaydan
yaklaşık 1 ay sonra yakalanmıştır. Bu sanığın okulu yakma girişimi
için hiçbir neden bulunmamaktadır. Disiplin kurulunun 3 kişiden
oluştuğu ve kararın müdür onayıyla yürürlüğe girdiği, müdürün okulda
öğrencilere kötü davrandığı yönündeki söylenti ve sanık Pelin’in
müdüre cephe alarak sorunlu öğrencileri koruma altına almış
görüntüsü vermesi, sanık Önder’in anlatımlarının doğru olduğunu
ortaya koymaktadır. Bu itibarla; sanık Ö.... C.....’ın anlatımı,
dosya kapsamı, toplanan deliller ve hayatın olağan akışına uygun
görülmüştür. Cep telefonu ile bir öğretmenin ceza verdiği
öğrencisini araması sözkonusu bile olamaz. Bu nedenle cep telefonu
görüşmelerinin olay ve azmettirmeye yönelik olduğu açıkça ortaya
çıkmıştır.
Bu itibarla sanık P....(Yıldırım) Darendeoğlu’nun Yeni TCY.nın 38/1.
maddesi uyarınca cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Sanık Ö....
C.....’ın samimi anlatımları, tanık M….. D………’nun ifadesi, telefon
görüşmeleri, sanık P….’in müdürü vurdurmak için önce tetikçi
araması, ilişiğini keseceği gün okuldan dikkat çekici biçimde biraz
erken ayrılması, yangının kendi odasında pencereyi açık bırakması
suretiyle meydana getirilmesi gözönüne alındığında azmettirme
yönünde kuşku bulunmadığı, sanık P…..’in tüm savunmalarının
çürütüldüğü, mahkûmiyetine yeter maddi deliller bulunduğu ve bu
yönde tam bir vicdani kanaate varıldığı anlaşılmıştır.
Sanık vekilleri temyiz dilekçelerinde; olayın bir komplo olduğunu
belirtmişlerdir. Yargıtay C.Başsavcılığının 07.10.2004 tarihli
tebliğnamesi bu sanık yönünden onama kararı verilmesi talebini
içermektedir. Bu tebliğname mahkememizin oluş ve kabulünü, vicdani
kanaatini destekler önemli bir delil niteliğindedir.
Olaydan 1 ay sonra yakalanan ve kendisi açısından hiçbir hukuki
değişiklik sözkonusu olmayan diğer sanık Ö.... C.....’ın oluşa,
dosya kapsamına, hayatın olağan akışına uygun anlatımlarının suç
isnadı olduğu kesinlikle söylenemez. Müşteki olan okul müdürünün
öğrencilere kötü davrandığı, hatta siyasi kamplaşma şeklinde bir
görüntü oluştuğu, sanık Ö.... C.....’ın da bu kamplaşma içinde sanık
P....Y…….’ın olduğu grupta yerini aldığı son derece açıktır. Buna
rağmen bu kişinin kendisine yardımcı olmaya çalışan, disiplin cezası
nedeniyle onu telefonla arayan, okula kazandırmaya çalışan, okul
müdürüne karşı diğer görüşe sahip öğrencileri örgütleyip yönlendiren
dosyamız sanığı aleyhine ifade vermesi, suç isnadında bulunup komplo
kurması kesinlikle mantığa aykırıdır. Burada belirleyici olan
vicdani kanaattir. Olayın gelişim biçimini, Tarsus ilçesindeki
yankısını bilen, sanıkları- tanıkları huzurda gözleyen, olayı
birebir yaşayan mahkememizin vardığı vicdani kanaat sanık P....Y……
D………’nun hakkında hüküm kesinleşen Ö.... C.....’ı azmettirdiği
yönündedir. Yargıtay C.Başsavcılığı da bu oluş ve kabulü doğru ve
yerinde bulmuştur.
Bu itibarla; hakkındaki hüküm kesinleşen Ö.... C.....’ın
aşamalardaki ısrarlı ve oluşa uygun beyanları, mahkememiz huzurunda
dahi aynı hususları tekrar etmesi, alınan tanık beyanları,
müştekinin anlatımı, olayın meydana geliş biçimi ve nedeni, Ö....
C.....’ın anlattığı ayrıntıların oluşa tümüyle uygun düşmesi, okul
binasının yakılması girişiminin sanık P....Y……’ın okuldan ilişiğini
kestiği güne denk gelmesi, yine yangının bu sanığa ait odadan
başlatılmak istenmesi, hakkındaki hüküm kesinleşen kişiye pencereyi
açık bırakacağını, perdeyi tutuşturmasını, eldiven kullanmasını
söylemesi, tanık M….. D…….’nun ifadesi, tanık E….. Ç…..’nin beyanı,
müştekinin anlatımları gözetildiğinde sanığın savunmasının aksini
gösterir, mahkûmiyetine yeter maddi deliller bulunduğu ve bu yönde
tam bir vicdani kanaate varıldığı saptanmıştır. Esasen mahkememizce
sanık P....yıldırım hakkında yeterli delil bulunduğu, ilk hükümde
ayrıntısıyla tartışılmıştır.
Yeni TCY.nın 170. maddesinde genel güvenliğin kasten tehlikeye
sokulması fiili düzenlemiştir. Yangın çıkarma fiili burada yer
almıştır. Aynı yasanın 152. maddesinde kamu malına zarar verme suçu
düzenlenmiştir. Bu iki madde karşılaştırıldığında 5237 S.Y.nın 152.
maddesindeki yaptırımın daha ağır olduğu son derece açıktır. Yeni
TCY.nın 44. maddesi; sanığın işlediği fiil nedeniyle en ağır cezayı
gerektiren suçtan dolayı cezalandırılmasını hüküm altına almıştır.
Dosyadaki fotoğraflar, tutanak ve belgeler, yapılan keşif, alınan
bilirkişi raporu karşısında; yakılmak istenen binanın Tarsus İlçe
merkezinde bulunan kamuya ait bir lise binası olduğu kesin olarak
saptanmıştır. Bu itibarla; Tarsus Z….. G……. Lisesinin kamu kurum ve
kuruluşlarına ait bina niteliğinde olduğu tartışmasızdır. Yine dosya
kapsamına göre; bu okulun müdür yardımcısı odası penceresinin sanık
tarafından kasıtlı olarak açık bırakılmasından yararlanılarak
perdenin benzin ile tutuşturulması suretiyle yangın çıkarıldığı,
okulun 1 trilyon lira değerinde olduğu, pencere kanadı, sehpa,
misafir sandalyesi, boya, perde, elektrik aksamı gibi bölümlerin
ağır biçimde zarar gördüğü anlaşılmaktadır. Bu itibarla; mala zarar
verme suçunun söz konusu olduğu, kamu binasına bağlı olarak bu suçun
nitelikli halinin oluştuğu, bunlardan ayrı olarak suçun yakarak ve
yakıcı madde olan benzin kullanılarak işlenmesi nedeniyle bir
ağırlaştırıcı unsurun daha gerçekleştiği saptanmıştır. Tüm bu
hususlara bağlı olarak 5237 sayılı TCY.nın 152/2-a maddesinde yer
alan suç tipinin tüm unsurlarıyla oluştuğu, buradaki suç tipinin ve
yaptırımlarının aynı yasanın 170. maddesinde yer alan genel
güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan daha ağır olduğu
anlaşılmakla sanığın bu yasa maddesi doğrultusunda cezalandırılması
yoluna gidilmiştir.
İlk hükümde sanık hakkında alt sınırdan ceza tayin edilmesi, suçun
işleniş biçimi, önem ve değeri, zarar ve tehlikenin ağırlığı,
sanıktaki kasıt yoğunluğu, okul müdürünü cezalandırma ve kötü duruma
düşürme uğruna bu suçu bir öğrenciyi kullanarak işletmesi gözönüne
alınarak 5237 S.Y.nın 152/1. maddesinde yer alan alt sınır ceza olan
1 yıl hapis cezasına aynı yasanın 152/2. maddesi uyarınca takdiren 2
kat arttırım uygulanması suretiyle sanığın 3 yıl hapis cezası ile
cezalandırılmasına hükmetmek gerekmiştir. Kamu malına zarar verme
suçunun ağırlığı, suçun vahim işleniş biçimi, ilk hükmün bozularak
ortadan kalkması, sanığın cezasının inme durumu bulunması, çok
sayıda olumsuz ve ağırlaştırıcı unsurun bir arada bulunması
nedeniyle takdiren 2 kat arttırım uygun görülmüştür.
Verilen cezaya bağlı olarak sanık hakkında Yeni TCY.nın 53. maddesi
uyarınca güvenlik tedbirlerinin uygulanması yoluna gidilmiştir.
Mahsup ve yargılama giderlerine hükümde yer verilmiştir. Hakkındaki
hüküm kesinleşen sanık Ö.... C..... hakkında 18 yaşını bitirmesi
nedeniyle Yeni TCY.nın çocukların suça azmettirilmesini düzenleyen
38/2. maddesindeki arttırımın sanık hakkında uygulanamayacağı
sonucuna varılmıştır.
Sanığın yeni TCY.nın 38/1. maddesi kapsamında hakkındaki hüküm
kesinleşen Ö.... C.....’ı kamu malına yakarak zarar verme suçuna
azmettirdiği ve bu yasa hükmünün tüm unsurlarıyla oluştuğu
anlaşılmıştır.
Gerekçesi daha önce belirtildiği gibi daha hafif yaptırım içeren ve
en ağır suç olan kamu malına nitelikli zarar verme suçu içinde
eriyen Yeni TCY.nın 170. maddesinin uygulanmasına imkan
görülmemiştir. Kovuşturma başlamadan önce sanığın pişmanlık
göstererek zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle ödemesi
gibi bir durum sözkonusu değildir. Buna bağlı olarak Yeni TCY.nın
168. maddesinin uygulanmasından söz edilemez.
Sanığa verilen hapis cezasının türü ve süresine göre seçenek
yaptırımların uygulanması ya da ertelenmesi sözkonusu değildir. Buna
bağlı olarak; 5237 S.Y.nın 50 ve 51. maddelerinin sanık hakkında
uygulanması mümkün görülmemiştir.
5320 sayılı CMY.nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın
8/1. maddesi Bölge Adliye Mahkemeleri kurulana kadar Eski CMUY.nın
305-326. maddelerinin uygulanacağını hüküm altına almakla bu yasa
hükmü gözetilerek direnme kararı verilmiştir.
Kamu malına zarar vermenin nitelikli halinin oluştuğu, Yeni TCY.da
değer yönünden herhangi bir indirim düzenlemesinin bulunmadığı, ilk
hükümde 765 S.Y. doğrultusunda verilen cezanın daha ağır nitelikte
olduğu mahkememizce özellikle gözetilmiştir. Bu itibarla; değer
yönünden indirim yapılması sözkonusu değildir.
Bozma öncesi yargılama sırasında toplanan deliller, Yargıtay
C.Başsavcılığının tebliğnamesi, yukarıdaki gerekçeler ve
mahkememizin vicdani kanaati doğrultusunda aşağıdaki hüküm
kurulmuştur,” gerekçesiyle ilk hükümde direnilerek, bu kez, sanık
P....Y……. D…….’nun;
1-5237 sayılı Yasanın 38/1 ve 152/1-a maddeleri yollamasıyla aynı
Yasanın 152/2-a maddesi uyarınca taktiren 3 yıl hapis cezası ile
cezalandırılmasına,
2-Cezasından 5237 sayılı Yasanın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında
indirim yapılarak, 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
3- Hakkında 5237 sayılı Yasanın 170, 168, 50 ve 51. maddelerinin
uygulanmasına yer olmadığına,
4- 5237 sayılı Yasanın 53/1. maddesindeki güvenlik tedbirlerinin
uygulanmasına,
5- Gözetim altında geçirdiği sürenin 5237 sayılı Yasanın 63. maddesi
uyarınca mahkûmiyetinden mahsubuna,
Karar verilmiştir.
Bu hükmün de, Sanık müdafiisi tarafından temyiz edilmesi üzerine
dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli, 06.04.2006 gün ve
160478 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle,
Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Kamuya ait binayı kasten yakmak ve bu suça azmettirmek suçlarından
sanıklar, Ö.... C..... ve P....Yıldırım Darendeoğlu’nun, TCY’nın
370, 62, 411 ve 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına ilişkin
ilk hüküm, Sanıklar müdafilerinin temyizi üzerine Özel Dairece,
sanık Ö.... C..... yönünden onanmış, diğer sanık P... D.........
(Y.....) hakkında ise;
”Sanığın okul binasını yaktırmaya azmettirme suçunu işlediğine dair
diğer sanığın dosya içeriğine göre samimi görülmeyen beyanları
dışında mahkûmiyetine yeterli ve inandırıcı kanıt bulunmadığı
gözetilmeden, beraati yerine yazılı biçimde mahkûmiyetine karar
verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmuş,
Yerel Mahkemce; “Mahkememizce ilk yargılama sırasında ve ilk celse
gözlenen durumlar dikkat çekici bulunmuştur. Kimlik tespitinden
sonra savunması ve okulu neden yaktığı sorulan Ö.... C..... ilk
olarak herkesin gözü önünde kafasını diğer sanığa doğru sallayarak
onun yüzünden şeklinde beyan ve hareketlerde bulunmuştur.
Sanık vekilleri temyiz dilekçelerinde; olayın bir komplo olduğunu
belirtmişlerdir. Yargıtay C.Başsavcılığının 07.10.2004 tarihli
tebliğnamesi bu sanık yönünden onama kararı verilmesi talebini
içermektedir. Bu tebliğname mahkememizin oluş ve kabulünü, vicdani
kanaatini destekler önemli bir delil niteliğindedir.
Olayın gelişim biçimini, Tarsus ilçesindeki yankısını bilen,
sanıkları- tanıkları huzurda gözleyen, olayı birebir yaşayan
mahkememizin vardığı vicdani kanaat sanık P....Y…… D…….’nun hakkında
hüküm kesinleşen Ö.... C.....’ı azmettirdiği yönündedir. Yargıtay
C.Başsavcılığı da bu oluş ve kabulü doğru ve yerinde bulmuştur,”
şeklindeki yeni gerekçelerle,
Bu kez 5237 sayılı Yasanın ilgili hükümleri tartışılarak,
1-5237 sayılı Yasanın 38/1 ve 152/1-a maddeleri yollamasıyla aynı
Yasanın 152/2-a maddesi uyarınca takdiren 3 yıl hapis cezası ile
cezalandırılmasına,
2-Cezasından 5237 sayılı Yasanın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında
indirim yapılarak, 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
3- Hakkında 5237 sayılı Yasanın 170, 168, 50 ve 51. maddelerinin
uygulanmasına yer olmadığına,
4- 5237 sayılı Yasanın 53/1. maddesindeki güvenlik tedbirlerinin
uygulanmasına,
5- Gözetim altında geçirdiği sürenin mahkûmiyetinden 5237 sayılı
Yasanın 63. maddesi uyarınca mahsubuna,
Karar verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen
ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni
kanıtlara dayanmak,
d) İlk hükümde yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan
yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
e) Sonradan yürürlüğe giren yasaya ve normlarına dayanılmak
suretiyle ilk hükümde yer almayan ve dolayısıyla daire denetiminden
geçmeyen yeni bir hüküm oluşturmak,
Özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen
yeni bir karardır. Bu nitelikteki bir kararın temyiz edilmesi
halinde incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması
gerekir.
İncelenen dosyada;
Yerel Mahkemece, hakkındaki mahkûmiyet hükmü onanan sanığın kişisel
özellikleri ve daha önceden dayanılmayan yeni ve değişik
gerekçelerle atılı suçun bu sanık yönünden de sabit olduğu sonucuna
varılmış, bununla da yetinilmeyerek, öncekinden tamamen farklı ve
yeni bir hüküm tesis edilmiştir. Yerel Mahkemenin son uygulaması
yeni hüküm niteliğinde bulunduğundan, dosyanın temyiz incelemesi
yapılmak üzere Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmesine karar
verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
Dosyanın saptanan eylemli uyma nedeniyle, temyiz incelemesi için
Yargıtay 8.Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay
C.Başsavcılığına tevdiine, 13.06.2006 günü oybirliği ile karar
verildi. |