4. Ceza Dairesi 2007/8633 E., 2007/8340 K.
ETKİN DİRENME SUÇU
KANUN YARARINA BOZMA
SÖVME SUÇU
“İçtihat Metni”
Etkin direnme suçundan sanıklar S ve F ‘nin 765 sayılı Türk Ceza
Yasasının 258/1-3, 59. maddeleri uyarınca 1 ay 20 gün hapis ve
görevliye sövme suçundan sanık Sedat ‘in ise 1 ay 20 gün hapis ve
180 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve her iki sanığın
cezalarının 647 Sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine
ilişkin Ç Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 01.03.2007
günlü kara aleyhine Adalet Bakanlığından verilen 25.062007 gün ve
33436 Sayılı Yasa yararına bozma isteğini içeren, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının, 02.08.2007 gün ve 148809 sayılı
tebliğnamesiyle dava dosyası Daireye gönderilmekle incelendi ve
gereği görüşüldü:
Tebliğnamede “ 1- Evvelce bir suçtan mahkumiyet hükmü bulunmayan
sanıklar hakkında verilen 1 ay 20 gün hapis cezalarının 647 Sayılı
Yasanın 4/2. maddesi delaletiyle, aynı maddenin 1. fıkrası
bentlerindeki ceza veya tedbirlerden birine çevrilmemiş
bulunulmasında,
2- Ç Asliye Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararının giriş bölümünde ve
delillerin değerlendirilmesi ve kabul bölümünde müşteki sanıklardan
S hakkında yalnızca memura etkin direnme suçlarından dolayı sübut
bulduğundan bahisle değerlendirme yapıldığı ayrıca hüküm bölümünün
1-2-3 numaralar olmak üzere üç kesime ayrıldığı birinci bölümün N ve
Y, ikinci bölümünün S , üçüncü bölümün F’e hasredildiği, üçüncü
bölümünde kendi içinde Fatihin memura mukavemet suçu ve ayrıca
hakaret suçu olmak üzere A) ve B) olarak ikiye ayrılarak hüküm
kurulduğu, ancak müşteki sanık F in memura hakaret suçunun
düzenlendiği B fıkrasında müşteki sanıklardan F yerine diğer sanık
Sedat ‘ın isminin yazılmasında karar verilmesinde isabet
görülmemiştir” denilmektedir.
Yasa Yararına Bozma isteğinin, her iki neden yönünden ayrı ayrı
irdelenmesinde yarar vardır.
1- Sanıklar hakkında 647 Sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanması
gerektiğine ilişkin bozma nedeni incelenirken anılan yasa hükmünün
gözetilmesi gerekir. 647 Sayılı Yasanın 4. maddesinin 2. fıkrasında
“ Suç tarihinden önce, para cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa
dahi, hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilmemiş olanlar hakkında
hükmolunan otuz güne kadar (Otuz gün dahil ) hürriyeti bağlayıcı
cezalarla, suç tarihinde 18 yaşını ikmal etmemiş olanların mahkum
edildikleri kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar yukarıdaki
bentlerde yazılı ceza veya tedbirlerden birine çevrilir.” Hükmü yer
almaktadır. Özgürlüğü bağlayıcı cezanın anılan Yasanın 4/1.
maddesinde öngörülen ceza ve tedbirlere çevrilme zorunluluğu için
bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Birinci durumda suç
tarihinden önce, para cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa dahi,
hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilmemiş olan sanıklar açısından,
hükmedilen sonuç cezanın otuz gün ve daha az olması ikinci olarak
ise suç tarihinde 18 yaşını tamamlamayan sanıklar hakkında kısa
süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaya hükmedilmesidir. Bu açıklamalar
ışığında somut olay değerlendirildiğinde 647 Sayılı Yasanın 4/2.
maddesinin uygulama olanağının bulunmadığı görülmektedir. Çünkü
sanıklar hakkında hükmolunan 1 ay 20 gün hapis cezası 30 günün
üzerinde olduğu gibi sanıklar suç tarihinde 18 yaşlarını da
tamamlamışlardır.
2- Sanık Sedat hakkında görevliye sövme suçundan kurulan hükümde
maddi hata yapıldığına ilişkin bozma nedenine gelince; Yargıtay Ceza
Genel Kurulunun 07.11.2006 tarih ve 227-228 sayılı kararı ışığı
altında irdelenmesi hukuken isabetli sonuca ulaşılmasını
kolaylaştıracaktır. Anılan kararda “..... Esasen olağan bir dikkat
ve özenin gösterilmesi halinde gerçekleşmeyecek olan isim, yaş ve
hesap hataları, yargı kararlarında “ maddi yanılgı “ veya “ yazım
hatası” diye isimlendirilen beşeri hatalardır. Yargılama araçlarının
belirli biçimde takdir edilmelerinden kaynaklanan değerlendirme
hataları ise hukuki yanılgılardır. Hukuki yanılgılar, ancak başka
bir merci tarafından ve yasa yolu başvurusuyla açılan bir tali
muhakeme ile giderilebilir. Yargı karalarındaki maddi yanılgıların
düzetilmesi ise herhangi bir yöntem ve zamanla sınırlı değildir. Bu
yanılgılar, bizzat bu hatayı yapan merci tarafından, kendiliğinden
veya bir yasa yolu başvurusu üzerine verilen bir karardaki uyarı
üzerine düzeltilebilir....” biçiminde açıklamalara yer verilmiştir.
İncelenen dosyada, Ç Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanık Fatih
hakkında etkin direnme ve görevliye sövme eylemleri nedeniyle 765
sayılı Türk Ceza Yasasının 258/1-3, 266/1, sanık Sedat hakkında ise
etkin direnme suçundan ötürü 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 258/1-3.
maddeleri uyarınca cezalandırılmaları için kamu davası açıldığı
mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonucu verilen kararın
gerekçe kısmında oluşun, Yargıtay tarafından bozulan 15.10.2003
tarihli kararda belirtildiği biçiminde gerçekleştiği ve sanıkların
kendilerine iddianamede yükletilen suçları işledikleri kabul
edilmesine karşın hüküm fıkrasında görevliye sövme suçu açısından
sanıkların adları karıştırılarak sanık Sedat ‘in mahkumiyetine karar
verildiği görülmektedir. Mahkemece gerekli dikkat ve özenin
gösterilmemesinden kaynaklanan bu durumun maddi yanılgı olduğunda
kuşku yoktur. Maddi yanılgının ise Yargıtay Ceza Genel Kurulu
kararında da belirtildiği üzere herhangi bir zaman ve yöntemle
sınırlı olmaksızın hatayı yapan merci tarafından düzeltilmesi
olanaklıdır. Bu çözümün yasa koyucu tarafından da benimsendiği 5320
Sayılı Yasanın 8/1. maddesine 06.12.2006 tarih ve 5560 Sayılı
Yasayla eklenen son cümlesi hükmünden anlaşılmaktadır. Bu
düzenlemeyle yasa koyucunun, yazıma ilişkin maddi hataların
düzeltilmesi amacıyla olağanüstü yasa yollarının kullanılarak
yetkili kurulların emek ve zamanının harcanmasını önlemek isteği
sonucuna ulaşmak yerinde bir değerlendirme olacaktır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki
düşünce yukarıda belirtilen nedenlerle yerinde görülmediğinden,
Adalet Bakanlığının, Yasa Yararına Bozma isteğinin REDDİNE 24.10
.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |