Ceza Genel Kurulu 2003/1-149 E., 2003/196 K.
ADAM YARALAMAK
ÖZEL TEKERRÜR
5663 S. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNUNDA ... [ Madde 1
]
5663 S. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNUNDA ... [ Madde 1
]
“ÖZET”
1- KENDİSİNE YÖNELİK SALDIRIDAN SONRA
KAVGANIN HAREKETLİ ORTAMINDA, ARALARINDA ÖLDÜRMEYİ GEREKTİRECEK
DÜZEYDE BİR HUSUMET BULUNMAYAN HER İKİ MAĞDURA SADECE BİRER BIÇAK
DARBESİ VURMAKLA YETİNİP, ENGEL NEDEN BULUNMADIĞI HALDE SALDIRISINI
SÜRDÜRMEYEN SANIĞIN EYLEMİ YARALAMA SUÇUNU OLUŞTURUR. 2- GENEL VE
ÖZEL TEKERRÜR OLUŞTURAN MAHKUMİYETLERİN BİRLİKTE BULUNMASI HALİNDE,
GENEL TEKERRÜR HÜKMÜNÜN UYGULAMASI TEMEL CEZAYI DAHA FAZLA
ARTTIRACAK OLSA DAHİ TCK’NUN 81. MADDESİNİN 2. FIKRASINDA BELİRTİLEN
ÖZEL TEKERRÜR HÜKÜMLERİ UYGULANMALI VE YAPILAN ARTTIRMA TCK’NUN
81/3. MADDESİ UYARINCA SINIRLANDIRILIRKEN, ÖZEL TEKERRÜRE ESAS
MAHKUMİYET SÜRESİ VEYA MİKTARI ÖLÇÜ OLARAK ALINMALIDIR.
“İçtihat Metni”
Adam öldürmeye tam kalkışma suçlarından sanık Nuri’nin katılanlar
Mehmet ve İsmail’e yönelik suçları nedeniyle TCY.nın 448, 62, 51/1,
59 ve 81/1-3. maddelerinin ayrı ayrı ikişer kez uygulanması
suretiyle iki kez 10 yıl 9 ay ağır hapis cezasıyla
cezalandırılmasına, TCY.’nın 31. ve 33. maddelerinin uygulanmasına,
suç aleti bıçağın zoralımına ve manevi tazminata hükmedilmesine
ilişkin (Bolu Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 21.5.2002 gün ve
189-63 sayılı hüküm sanık ve vekili tarafından temyiz edilmekle
dosyayı inceleyen Yargıtay Birinci Ceza Dairesince 27.12.2002 gün ve
4099-5027 sayı ile;
”Kendisine yol verilmemesinden çıkan tartışmada yanına gelen mağdur
Mehmet’in yumrukla darbına maruz kalan sanığın hareketli kavga
ortamında Mehmet’te ve onun safında bulunan İsmail’de bıçakla husule
getirdiği mevkuf yaraların birer adetten ibaret bulunması, sanığın
bıçakla yaraladığı İsmail’e tekrar bıçakla değil tekme ile vurması
ve müstakar Genel Kurul ve Dairemiz uygulamaları da gözetilerek her
iki mağdura karşı eylemin bıçakla müessir fiil olarak kabulü ve oluş
şekline göre TCK.nun 29. maddesi uyarınca teşdiden ceza tayini
suretiyle hüküm tesisi gerektiren, olayı haber alan tanık Kazım’ın
400 m uzakta bulunan evinden gelinceye kadar başkaca vurma imkanı
olan sanığın eylemine devam etmediği halde, sanığın Kazım’ın
geldiğini fark ederek olay yerinden kaçtığından bahisle yazılı
şekilde suç vasfının belirlenmesinde hata edilmesi”
isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 18.2.2003 gün ve 22-28 sayı ile;
”Olay sırasında İsmail, mağdur Mehmet’in teyzesi, İsmail’in eşi Ayşe
olduğu halde traktör ile köye dönüş yaptıkları sırada sanığın da
aynı yol üzerinde traktörle yokuş çıktığı, yolun dar kısmında
karşılaştıkları, daha önceden de sanık Nuri’nin dedesi Mustafa ile
mağdur Mehmet arasında tartışma neticesi kızgınlık ve kırgınlık
olduğu, mağdur Mehmet’in yokuş yukarı geri geri saman yüklü
traktörle gitmesinin zor olduğu, bunu söylemesine rağmen sanık
Nuri’nin yol vermesi hususundaki ısrarını sürdürdüğü, kavgaya
dönüştüğü, sanık Nuri’nin tekme ve yumruk darbeleri ile yaralandığı
mağdur Mehmet’in durumu Jandarmaya bildirmek istediği, daha önce
müessir fiilden sabıkası olan ayrıca 5 ayrı suçtan sabıkalı sanık
Nuri’nin mağdurlar Mehmet ve İsmail’e karşı öldürücü niteliği olan
kesici ve delici vasıftaki bıçak ile vurduğu, bunlardan Mehmet’in
Adli Tıp ikinci ihtisas Kurulu raporuna göre sol göğüs 8.
intercostal aralıkta gelen sol 6-7 kot kırığına yaygın cilt altı
anfizemi sol kapalı toraks drenajı uygulanmasına, göğüs boşluğuna
geçerek hemopnötoraksa neden olacak hayatını tehlikeye maruz kılacak
şekilde 25 gün iş ve gücünden kaldığı, müdahale edilmediği takdirde
ölümün beklenir bir akıbet olacak şekilde yaraladığı, bilahare sanık
Nuri’nin “neden yaptın” şeklinde bağıran mağdur İsmail’e dönerek onu
da Adli Tıp ikinci ihtisas Kurulunun 13.3.2002 tarihli raporuyla
belirlendiği şekilde karında ve göbeğin üstünden giren bağırsak
anslarının dışarı çıkmasına, batın içinde 250 CC Hemorajik mayi
oluşmasına, omentum ve transvers kolonda kesiye, ameliyatla dışarı
çıkan omentumun rezeke edilmesine neden olunacak, hayatını tehlikeye
maruz kılacak 25 gün iş ve gücünde kalacak ve müdahale bulunulmadığı
takdirde ölümün beklenir akıbet olacak şekilde yaraladığı, ayrıca
ağır yaralı mağdur İsmail’in baygın vaziyette yerde yatan mağdur
Mehmet’in yanına gittiği, sanık Nuri’ye “bak bu çocuk ölüyor
şeklinde konuştuğu, sanığın da “sen daha hala sağ mısın?” diyerek
ona doğru tekrar hücum ettiğini, mağdur İsmail’i bıçakla yaraladığı,
karın kısmında tekmelediği, bilahare 400 metre uzaklıkta mağdur
Mehmet’in babasının Ayşe’nin bağırması üzerine olay mahalline
geldiği, sanığın olay yerinden ihtiyarı ile kaçmadığı, kaçmak
mecburiteyinde kaldığı dosya içeriğine göre; araların da husumet
olduğu, Mehmet ile konuşmadıkları yönünde sağın ikrarı,
mağdurlardaki tahribatın ağırlığı tıbbi müdahale bulunulmadığı
takdirde ölümün beklenir akıbet olacağına dair adli tıp ikinci
ihtisas kurulunun raporlarına, mağdurların raporlarına ilişkin
sanığın mağdur İsmail’e “seni döve döve öldüreceğim” şeklindeki
beyanı, ayrıca “sen daha sağ mısın?” şeklindeki beyanı, sanığın
öldürme kastını açıkça gösterdiği, bu nedenle eylemin öldürmeye tam
teşebbüs olarak mahkememizin takdirinde değişiklik ve isabetsizlik
bulunmadığı kanaatine varıldığından, gerekçeleri yukarıda
belirtildiği üzere Mahkememizce verilen öldürmeye tam teşebbüsten
sanık Nuri hakkında eski hükmünde direnilmesine karar verilmesi
kanaatine varılmıştır.”
Sanığın Göynük Asliye Ceza Mahkemesi’nin 28.12.1995 gün ve 15-48
E.K. sayılı kararı ile verilen tekerrüre konu sabıkası nedeniyle
TCK.nın 81/1-3. maddesi uyarınca cezasında artırma yapılmıştır.”
Gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık ve vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya
Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” isteyen 29.4.2003 günlü
tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel
Kurulunca okundu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuzda Ceza Genel
Kurulunda duruşmalı inceleme yapılabileceğine ilişkin bir hüküm
bulunmadığından sanık ve vekilinin duruşmalı inceleme isteklerinin
reddiyle incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verilerek,
gereği konuşulup düşünüldü.
Sanığın, katılanlar Mehmet ve İsmail’i öldürmeye tam kalkışma
suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile
Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen suçların
niteliğine ilişkindir.
inceleme konusu olayda;
Sanığın traktörü ile katılan Mehmet’in kullandığı saman yüklü
traktörün dar yolda karşılaşmaları üzerine yol verme konusunda
aralarında tartışma çıktığı, katılan Mehmet’in yumruklu saldırısına
maruz kalan sanığın, katılan Mehmet’in yakınları olan diğer katılan
İsmail ve tanık Ayşe’nin çabalarıyla ayrılmaları sağlandıktan sonra
7,5 cm namlu uzunluğuna sahip çakı bıçağını çıkararak katılan
Mehmet’i göğsünün sol tarafından tek bıçak darbesi ile yaraladığı,
katılan İsmail’in neden böyle yapıyorsun diye bağırması üzerine bu
kez tek bıçak darbesi ile onu da yaraladığı, katılan Mehmet’in
babasına haber verilmesini istemesi üzerine tanık Ayşe’nin 400 m
ilerideki tarlasında bulunan tanık Kazım’ın, Çetin’in yanına gidip
haber verdiği, bu sırada olay yerinde bulunan katılan İsmail’in
neden böyle yaptın şeklindeki sözleri üzerine sanığın İsmail’e tekme
ve yumrukla vurduğu, bir süre sonra katılan Mehmet’in babası olan
tanık Kazım’ın bağırarak olay yerine gelmesi, ve kendisine
saldırması üzerine sanığın olay yerinden ayrıldığı, bir buçuk saat
kadar sonra olay yerine gelen jandarma görevlilerinin yaralıları
hastaneye kaldırdıkları, her iki katılanın da olaydan dolayı hayati
tehlike geçirecek ve 25 gün mutad iştigallerine engel olacak derece
yaralandıkları, ikrar, iddia, tanık anlatımları, tutanaklar, doktor
ve Adli Tıp Kurumu raporları gibi kanıtlardan anlaşılmaktadır.
Failin iç dünyasını ilgilendiren kastının niteliğinin
belirlenebilmesi için dış dünyaya yansıyan davranışlarından
hareketle sonuç çıkarmak olanaklıdır. Failin olay öncesi, olay
sırasında ve olay sonrası davranışları kastının belirlenmesinde ölçü
olarak alınmalıdır.
Bu durumda;
a) Fail ile ölen arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir
bir husumetin bulunup bulunmadığı,
b) Failin olayda kullandığı aracın öldürmeye elverişli olup
olmadığı,
c) Ölendeki darbe sayısı ve şiddeti,
d) Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati bakımdan önemi,
e) Failin, davranışlarına kendiliğinden mi, engel bir sebebin etkisi
ile mi son verdiği,
f) Failin kullandığı aracın kullanılış biçimi,
g) Olay sonrasında failin ölene (veya mağdura) yönelik davranışları
gözetilerek, kastı ortaya çıkarılmalıdır.
Somut olayda, taraflar arasında öldürmeyi gerektirecek düzeyde
husumet bulunmamaktadır. Sanık kendisine yönelik saldırıdan sonra
kavganın hareketli ortamında her iki katılana da sadece birer bıçak
darbesi vurmakla yetinmiş, engel neden bulunmadığı halde bıçaklı
saldırısını sürdürmemiş, tanık Kazım’ın epey sonra olayı duyup 400
metre ilerideki tarlasından gelmesi üzerine olay yerini terketmiştir.
Bu itibarla, olayda yaralama kastı ile hareket ettiği anlaşılan
sanığın eylemlerini öldürmeye tam kalkışma olarak nitelen ren Yerel
Mahkeme direnme hükmü isabetsiz olup, bozulmasına karar
verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi ise; Yerel
Mahkeme direnme hükmünün haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek
karşı oy kullanmışlardır.
Öte yandan, sanığa her iki öldürmeye tam kalkışma suçundan verili
cezalarda tekerrür nedeniyle TCY.nın 81/1-3. maddeleri uygulanarak
cezanın 9’ar ay arttırılmıştır.
Gölcük Asliye Ceza Mahkemesinin 28.12.1995 gün ve 15-48 sayılı ilamı
ile etkili eylem suçundan TCY.nın 456/4. maddesi uyarınca 3 ay hapis
cezasına, geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak suçundan ise TCY.’nın
193/2. maddesi uyarınca 9 ay hapis cezasına mahkum olan ve her iki
cezasının da infaz edildiği anlaşılan sanığın önceki bu iki
mahkumiyeti bakımı dan da tekerrür hükümlerinin uygulanması
koşullarının gerçekleştiği anlaş maktadır.
Görüleceği üzere, bunlardan etkili eylem suçu TCY.’nın 86/8. madde
uyarınca, sonraki suçu ile aynı nev’iden sayıldığından, olayda
TCY.nın 8 maddesinin 2. fıkrasında belirtilen özel tekerrür
hükümlerinin uygulanma; koşulları gerçekleştiği gibi, konut
dokunulmazlığını bozmak suçuna ilişkin önceki mahkumiyeti nedeniyle
de TCY.nın 81. maddesinin 1. fıkrasında belirlenen genel mutlak
tekerrür hükümlerinin uygulanma koşulları gerçekleşmiştir.
Çeşitli yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, özel tekerrür ve
geni tekerrür hükümlerinin uygulanması koşullarının aynı olayda
gerçekleşmesi halinde, özel tekerrürden dolayı TCY.nın 81.
maddesinin 2. fıkrası uyarınca arttırma yapılmalıdır. (CGK. 8.2.1960
gün ve 15-15) Genel tekerrüre esas önceki mahkumiyetin süresi veya
miktarının daha fazla olması nedeniyle özel tekerrüre esas
mahkumiyetine nazaran daha çok arttırma yapılmasına olanak sağladığı
durumlarda dahi özel tekerrür hükümleri uygulanmalı ve yapı lan
arttırma TCY.nın 81/3. maddesi uyarınca sınırlandırılırken, özel
tekerrür esas mahkumiyet süresi veya miktarı ölçü olarak
alınmalıdır. (CGK. 5.6.199; gün ve 130-181) Bu itibarla, sanığın
özel tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektirir nitelikte önceki
mahkumiyeti bulunmasına karşın, Yerel Mahkemenin gene tekerrür
hükümlerinin uygulanmasını gerektiren diğer mahkumiyeti esas alarak
TCY.nın 81/1-3. maddeleri ile uygulama yapması isabetsiz olup,
direnme hükmünün bu nedenden dolayı da bozulmasına karar
verilmelidir.
Sonuç : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün
(BOZULMASINA), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay
C.Başsavcılığına tevdiine, 24.6.2003 günü kısmen tebliğnamedeki
düşünceye uygun olarak suç niteliğine ilişkin bozma nedeni yönünden
oyçokluğu, tekerrüre ilişkin bozma nedeni yönünden oybirliği ile
karar verildi.
|