Ceza Genel Kurulu 2003/1-226 E., 2003/229 K. “ÖZET”
“İçtihat Metni”
Adam öldürmeye tam kalkışmak ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık
suçlarından açılan kamu davalarında, değişen suç vasfı uyarınca
sanığın, TCY.nın 456/2, 457/1, 51/1, 55/3 ve 59/2 maddeleri uyarınca
1 yıl 1 ay 10 gün hapis, 6136 sayılı Yasanın 13/1,55/3,59/2 ve 647
sayılı Ya-sanın 4. maddeleri uyarınca 659.100.000 lira ağır para
cezası ile cezalandırılmasına, suça konu tabanca, şarjör ve iki
kovanın zoralımına, hakkında TCY.nın 40. maddesinin uygulanmasına
ilişkin, Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen, 28.02.2001 gün
ve 336/99 sayılı hüküm, C.Savcısının adam öldürmeye kalkışmak suçuna
yönelik aleyhe temyizi üzerine, dosyayı ince-leyen Yargıtay 1. Ceza
Dairesince 21.12.2001 gün ve 3407-4681 sayı ile;
”Sanığın yakın mesafeden hedef seçerek mağdurun hayati bölgelerine
doğru birden fazla yaptığı atışla onu raporunda belirtildiği şekilde
yaraladığı, dosya içeriği deliller ve özellikle ha-zırlık aşamasında
beyanlarına başvurulan mağdurun ve tanıkların anlatımları ile
anlaşıldığı gö-rülmekle, öldürücü etkisi aşikar silahın doğrudan
hedef seçilip ateşlenmesi suretiyle sanığın kas-tının öldürmeye
yönelik olacağının kabulünde zorunluluk bulunduğundan fiiline uyan
TCK.nun 448, 62, 51/1, 55 ve 59. maddeleri ile tecziyesi gerektiği
halde, oluş ve delillere uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde
suça vasıf verilmesi” isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 27.1.2003 gün ve 56/27 sayı ile;
”Eylemde hedef gözetilmesi, mağdurun yaralanmış olması ve kullanılan
silahın öldürücü nitelikte olması, öldürmeye kalkışma suçunun maddi
unsurudur. Bu öğelerin mevcudiyeti öldür-me kastının bulunduğunun
kabulüne yeterli olmayıp, manevi unsur olan kastın mevcut olup
ol-madığının “olayın sebep, başlangıç ve gelişimi,sanığın
kararlılığı ve hareketi, olayın seyir ve isti-kameti, sanığın amacı
ve meydana gelen sonuca” göre değerlendirilip saptanması
gerekmek-tedir. Mağdurun yaralanmasından sonra ortam ve olanak
bulunduğu halde sanığın bir daha ateş etmediği, olayda sanık ile
mağdur arasında olay öncesi veya esnasında öldürme kastının
mev-cudiyetinin kabulünü gerektirecek bir husumetin de saptanamadığı
dosya içeriğinden anlaşıl-maktadır. Bu durumda sadece maddi öğelere
dayanılarak öldürme kasıt ve iradesinin mevcut olduğunun kabulü ceza
hukuku mantığına uygun değildir.” gerekçesiyle ilk hükümde
direnil-miştir.
Bu hükmün de O Yer C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine
dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 45361 sayılı
tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderil-mekle, Ceza Genel
Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü;
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki hukuki uyuşmazlık, sanığın
eyleminin adam öldürmeye tam kalkışma suçunu mu, yoksa yaralama
suçunu mu oluşturduğu noktasında toplan-maktadır.
Ancak uyuşmazlık konusunun esasının incelenmesine geçilmeden önce,
Çocuk Mah-kemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usülleri
Hakkındaki Yasanın, çocuk mahkemelerinin görevini düzenleyen 6.
maddesinde 30.7.2003 gün ve 4963 sayılı Yasa ile yapılan
değişikliğin suç tarihinde 15-18 yaş grubu içinde bulunan sanığın
hukuki durumunu etkileyip etkileme-yeceğinin belirlenmesinde
zorunluluk bulunmaktadır.
15 yaşını bitirmeyen küçükler tarafından işlenen ve genel
mahkemelerin görevine giren suçlarla ilgili davaların çocuk
mahkemelerinde görüleceğine ilişkin 2253 sayılı Yasanın 6.
maddesinde, 4963 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle, maddede yer
alan “15” ibaresi “onsekiz” olarak değiştirilerek, çocuk
mahkemelerinde yargılanma yaşı 15’den 18’e çıkarılmış, bu şekilde,
çocuk mahkemelerinin kurulmuş bulunduğu yerler ve yargı
çevrelerinde, genel mahkemelerin görev alanına giren suçları işleyen
15-18 yaş grubundaki kişilerin de çocuk mahkemelerinde
yar-gılanacakları esası getirilmiş ancak 2253 sayılı Yasanın
belirtilen maddesi dışında diğer mad-delerinde herhangi bir
değişiklik yapılmamak suretiyle, bu gruptaki kişiler hakkında
yalnızca görevli mahkemenin değiştirilmesi ile yetinilmiştir.
Bu düzenlemenin, değişiklikten önce hüküm kurulmuş olan davaları
nasıl etkileyeceği, sorunu, yargılama usul yasalarının zaman
bakımından uygulanması ile ilgilidir.
Yargılama Yasalarının zaman bakımından uygulanmasında genel ilke,
yasa değişiklik-lerindeki geçici düzenlemelerde aksi belirtilmiş
olmadıkça, derhal uygulama “hemen uygulama” ilkesidir, bu ilke
uyarınca usul işlemleri, yapılacağı sırada yürürlükte bulunan
yargılama yasası hükümlerine tâbi olacaktır. O halde, ceza
yargılaması sırasında, yasada değişiklik olduğunda ye-ni yasa hemen
uygulanmalıdır. Ancak, bu durum, önceki yasanın yürürlükte bulunduğu
dönem-de, o yasaya uygun biçimde yapılmış işlemlerin geçersizliği
sonucunu doğurmayacağı gibi yeni-lenmesini de gerektirmez.
Bu ilkenin sonucu olarak;
a- Usul işlemleri mutlaka yürürlükteki yasaya göre yapılacaktır.
b-Yürürlükteki yasaya göre yapılmış işlemler, sonradan yürürlüğe
giren yasa nedeniyle geçerliliğini yitirmeyecektir.
c- Yeni yasanın yürürlüğünden sonra yapılması gereken usul işlemleri
yeni yasaya tâbi olacaktır.
d- Yeni yasanın uygulanmasında, sanığın leh veya aleyhinde sonuç
doğurmasına bakıl-mayacaktır.
Somut olayda, suç tarihinde 15-18 yaş grubu içinde olan sanık
hakkında, görevli mahke-mece yargılama yapılarak ilk kez 28.2.2001
tarihinde, bozma üzerine de 27.1.2003 tarihinde di-renme hükmü
kurularak uyuşmazlık yürürlükteki yargılama yasasına uygun olarak
çözülmüş, ancak temyiz aşamasında 30.7.2003 tarihinde 2253 sayılı
Yasanın 6. maddesinde yapılan deği-şiklik ile görevli mahkeme
değiştirilmiştir. Kararı veren mahkeme, karar tarihinde görevli
bulun-duğundan bu yönüyle yargılama yasasına herhangi bir aykırılık
bulunmamaktadır, verildiği za-manda yürürlükte bulunan yargılama
yasasına uygun olan hükmün bu nedenle bozulması olanağı bulunmayıp,
ancak başka bozma nedenlerinin bulunması halinde, önceki hüküm
ortadan kalka-cağından ve mahkemenin görevi sona ereceğinden hükmün
görev nedeniyle de bozulmasına ka-rar verilmelidir.
Bu nedenle uyuşmazlık konusu incelenmeli, başka bozma nedeni veya
nedenleri bulun-duğu taktirde hüküm bu nedenlere ek olarak
görevsizlik kararı verilmesi gerektiği görüşüyle de bozulmalı, başka
bir bozma nedeni bulunmadığı halde ise onanmalıdır.
Suç vasfına ilişkin asıl uyuşmazlık konusuna gelince;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 31.3.1986 gün ve 8/153,
21.5.1984 gün ve 388/178, 22.5.2001 gün ve 100/108 sayı kararlarında
da vurgulandığı üzere kast, sonuçlarını bilerek ve isteyerek fiili
işleme iradesidir. Adam öldürme suçunun kastını belirleme diğer bir
an-latımla bu suçu yaralama suçunun kast öğesinden ayırma hususunda
ise öğreti ve uygulamada; suç nedeni, kullanılan vasıtanın cinsi,
kullanılış şekli, isabet alınan bölge, darbe adedi ve şiddeti,
failin suçtan önceki ve sonraki davranışları, aradaki husumet gibi
ölçütlere başvurulduğu görül-mektedir. Bu bakımdan somut olayda
uyuşmazlığın sağlıklı bir biçimde çözülebilmesi için ola-yın kendine
özgü özellikleri yukarda değinilen ölçütler nazara alınarak
değerlendirilmelidir.
Aynı mahallede oturan sanık Fatih ile mağdur Zafer’in aralarında
bulunduğu grupların birbirlerine üstünlük sağlamak istemeleri
nedeniyle zaman zaman tartıştıkları, olay günü de aynı nedenlerle
başlayan tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine mağdur Zafer’in
yanında bulunan kişilerin, sanığın üzerine çullanıp, sanığı
tartaklamaya başladıkları, mağdur ve yanındakilerin sanığa
saldırdığını gören sanığın annesi Neşe’nin, sanığın üzerine
sarılarak oğlunun dövülmesine engel olmaya çalıştığı, bu sırada
olayı camdan gören tanık Döndü’nün de aşağıya inip kavgayı ayırmaya
çalıştığı, saldırganların tanık Döndü ve sanığın annesi Neşe’ye de
saldırıp, tartaklamak istemeleri üzerine, sanığın üzerinde taşıdığı
ruhsatsız, 7.65 mm çaplı brovning tipi fişek atar el yapımı
tabancasını çekerek, tanıklar Ömer Faruk Parlak ve Adem Tosun’un
kolluk anlatımla-rında açıkça belirttikleri üzere, 2-3 metre
mesafeden mağdur Zafer’i hedef alarak 3 el ateş ateş ettiği, ateş
sonucu yaralanan mağdurun hemen saat 20.20’de Çamlıca hastanesi acil
polikliniğine götürüldüğü, yakınlarının isteği üzerine de buradan
Haydarpaşa acil cerrahi kliniğine sevk edildiği, hakkında düzenlenen
tıbbi belgeler ve raporlara göre sol koldan giren kurşunun sol
humerus kırığına neden olduğu, aynı kurşunun göğüs sol yandan
girerek klavikula (köprücük) kemiği altında kaldığı, her iki
yaralanma nedeniyle mağdurun hayati tehlikeye maruz kalmadığı ve
mevcut yaralanmanın 60 gün mutad iştigaline engel teşkil edeceği,
anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, sanık ve mağdur tarafın daha sonra anlaşmaları
nedeniyle, mağdur, sanığın başkaları ile tartıştığını oradan
geçerken merminin kendisine isabet ettiğini söylemiş, tanıklar da
duruşmada aynı şekilde beyanlarda bulunmuşlar ise de, maddi
kanıtlarla ve olaydan hemen sonra saptanan mağdur ve tanık
anlatımları ile sanık savunmalarına aykırı olan bu beyanlara itibar
etmek olanağı bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında, bağlı oldukları grupların birbirlerine
üstünlük sağlamak isteme-leri nedeniyle aralarında husumet bulunan
sanık ve mağdurun olay günü de bu nedenle tartıştıkları, tartışmanın
kavgaya dönüşmesi üzerine, sanığın ruhsatsız tabancasını, ateşli
silahın mutlak öldürücü mesafesi içinde bulunan 2-3 metreden
mağdurun hayati tehlike doğuracak bölgelerini hedef almak suretiyle
yaptığı atışlarla onu hayati tehlike doğurmayacak ancak 60 gün iş ve
güçten kalacak şekilde yaralamasında, öldürme kastını taşıdığı kabul
edilmelidir.
Bu itibarla icra hareketlerini bitiren ancak istediği öldürme
sonucunu gerçekleştiremeyen sanığın eylemi öldürmeye tam kalkışma
suçunu oluşturduğundan, yerel mahkeme direnme hük-münün suç
vasfındaki yanılgı ve mahkemenin görevsizliği nedenleriyle
bozulmasına karar ve-rilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyeleri; Yerel Mahkeme
direnme hük-münün haklı nedenlere dayandığı görüşüyle hükmün
onanması yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün suç
vasfındaki ya-nılgı ve mahkemenin görevsizliği nedenleriyle
BOZULMASINA, dosyanın mahalline gön-derilmek üzere Yargıtay
C.Başsavcılığına tevdiine, 30.9.2003 günü tebliğnamedeki isteme
uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi. |