Ceza Genel Kurulu 2003/8-258 E., 2003/281 K.
PARA CEZALARINDA TAKSİTLENDİRME
5663 S. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNUNDA ... [ Madde 3
]
“ÖZET”
HÜKMEDİLEN PARA CEZALARININ 647 SAYILI
YASANIN 5. MADDESİNİN 3. FIKRASI UYARINCA BELİRLİ TAKSİTLERLE
ÖDENMESİNİ KARARLAŞTIRAN MAHKEME, HÜKMÜNDE AYNI MADDE VE FIKRAYA
GÖRE TAKSİT SÜRELERİNİ DE GÖSTERMELİDİR.
“İçtihat Metni”
Ruhsatsız silah bulundurmak suçundan sanık Ali’nin 6136 sayılı
Yasanın 13/1, TCY.nın 59, 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri
uyarınca sonuçta 1.542.294.000 lira ağır para cezasıyla
cezalandırılmasına, cezasının 10 eşit taksitle ödenmesine ve
ertelenmesine, suça konu tabanca ve eklerinin TCY.nın 36. maddesi
uyarınca zoralıma ilişkin (Niğde ikinci Asliye Ceza Mahkemesi)nce
verilen 5.6.2001 gün ve 127-238 sayılı karar, sanık tarafından
temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay Sekizinci Ceza
Dairesince 18.12.2002 gün ve 3660-11692 sayı ile;
”Ağır para cezası taksitlendirilirken, infazda duraksamaya neden
olacak biçimde taksit aralıklarının gösterilmemesi suretiyle 647
sayılı Yasanın 5. maddesinde aykırılık yapılması” isabetsizliğinden
bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 25.2.2003 gün ve 21-37 sayı ile;
”647 sayılı Yasanın 5. maddesinin infaza ilişkin bulunduğu, infazda
tereddüt halinde CYUY.nın 402. maddesi uyarınca mahkemesinde her
zaman karar alınabileceği bu konunun infaz aşamasında nazara
alınmasının olanaklı bulunduğu” gerekçeleri ile ilk hükümde
direnilmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya,
Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istekli 18.9.2003 gün ve 50313
sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel
Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü;
Sanık Ali’nin ruhsatsız silah bulundurmak suçu sabit görülerek, 6136
sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 142.365.600
lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, cezasından TCY.nın
59/2 maddeleri uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak ve hapis
cezasının 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca günlüğü 4.745.520
liradan paraya çevrilip, doğrudan hükmolunan ağır para cezası ile
içtima ettirilerek sonuç olarak 1.542.294.000 lira ağır para
cezasıyla cezalandırılmasına ve aynı Yasanın 5. maddesi uyarınca on
eşit taksitte ödenmesine, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi
halinde tamamının tahsil edilmesine ve cezasının ertelenmesine karar
verilen somut olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş,
sübut ve nitelendirmede bir uyuşmazlık bulunmayıp çözülecek sorun
takside bağlanan para cezasında 647 sayılı Yasanın 5. maddesine
uygun biçimde taksit aralıklarının gösterilmiş olup olmadığı ve bu
konuda infaz aşamasında CYUY.nın 402. maddesi uyarınca mahkemesinden
karar alınıp alınmayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Para cezalarının tarifi, tesbiti ve yerine getirilmesi başlığını
taşıyan, 647 sayılı Yasanın 5. maddesinin 3. fıkrasında; “Mahkeme
gerekli gördüğü takdirde hükmedeceği para cezasının tayin edeceği
sürelerde ve belirli taksitlerle ödenmesine de karar verebilir.
Ancak taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi halinde geri kalan
miktarın tamamının tahsili gerektiğini de kararda gösterir.” hükmü
yer almış olup, 4. fıkrasında, taksit süresinin iki yılı
geçemeyeceği ve taksit miktarının dörtten eksik olamayacağı, C.
Savcılığınca, hükümlünün isteği üzerine para cezasının taksitle
ödenmesine ilişkin yetki saklı kalmak koşuluyla, Para cezasının Türk
Ceza Kanunun 19. maddesinin alt sınırında gösterilen miktarın, Türk
Ceza Kanununun Ek 2. maddesine göre uygulanan yeniden değerleme
oranı ile çarpılması sonucu elde edilen miktarı geçmediği takdirde
bu cezanın taksitle ödenmesine hükmedilemeyeceği belirtilmiş,
8.1.2003 gün ve 4786 sayılı Yasanın 1. maddesi ile 5. fıkra olarak
eklenen fıkrada ise; “Mahkeme, ödeme emrinin tebliğinden itibaren
bir aylık sürenin sona erdiği veya takside bağlanıp da taksitlerden
birinin süresinde ödenmemesi nedeniyle geri kalan miktarının
tamamının muaccel olduğu tarihten başlayarak ödenmeyen para
cezasına, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 51. maddesinde belirlenen gecikme zammı oranının yarısı
oranında gecikme zammı uygulanmasına karar verir.” hükmü yer
almıştır.
Maddenin 3. fıkrası ile, mahkemece hükmolunan para cezasının
taksitle ödenmesine karar verildiği takdirde, tayin edilen süre
(taksit süresi), taksit miktarı ve taksitlerden birinin süresinde
ödenmemesinin yaptırımı gösterilmiştir. Sanığın kendisine yükletilen
yükümlülükler ve sonuçlarından sorumlu tutulabilmesi için hükümde bu
hususların açıkça belirtilmesi, suç ve cezaların kanuniliği
ilkesinin zorunlu sonucudur. Bu zorunluluk 4786 sayılı Yasanın 1.
maddesi ile maddeye 5. fıkra olarak eklenen para cezasına faiz
yürütülmesi hükmü nedeniyle fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten
sonra işlenen suçlar bakımından daha da önemli bir hale gelmiştir.
Hükümde kullanılan ibarelerden taksit aralıkların saptanabilmesi
olanağının bulunması halinde, örneğin, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun
26.6.2001 gün ve 141-139 sayılı kararında belirtildiği üzere “ağır
para cezasının 647 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca 2 senede 24
eşit taksitte ödenmesi şeklinde taksitlendirmede, 2 yıl 24’e
bölündüğünde birer ay süreden başka tahsil olanağının bulunmaması,
mahkemece de aksine bir kayıt öngörülmemesi birlikte
değerlendirildiğinde, bu uygulamanın maddenin 3. fıkrasına uygun
kabul edilmesi olanaklı ise de, böyle bir belirlemeye yer
verilmediği takdirde taksit aralıklarının madde metninden saptanması
olanaklı bulunmamaktadır. Diğer yönden taksit sürelerinin birer
aylık süreler halinde olacağı yönünde bir düzenleme de maddede yer
almamaktadır, maddenin 5, 6 ve 9. fıkralarında bir aylık sürelerden
bahsedilmekte ise de, 5 ve 6 fıkralardaki süreler, ödeme emrinin
tebliği ve sonuçları, 9. fıkradaki süre ise C. Savcısının
taksitlendirme yetkisi ile ilgili olup, mahkemece belirlenecek
taksit aralıkları ile bir ilgisi bulunmamaktadır.
Bu nedenle mahkemece taksit aralıklarının kararda açıkça
gösterilmesi gerekmekte olup, gösterilmemesi yasaya aykırılık
oluşturmaktadır.
Bu konuda CYUY.nın 402. maddesi uyarınca infaz aşamasında
mahkemesinden karar alınması olanağı bulunup bulunmadığı konusuna
gelince, CYUY.nın 402. maddesinin 1. fıkrası, “Bir mahkumiyet
hükmünün tefsirinde veya tayin olunan cezanın hesabında tereddüt
edilir yahut cezanın kısmen veya tamamen infazı lazım gelmiyeceği
iddia olunursa bu bapda mahkemeden bir karar” istenileceği hükmünü
taşımaktadır. Fıkranın uygulanma koşulları 11.12.1967 gün ve 2-6
sayılı İBK.’da şu şekilde açıklanmıştır. “C.Savcısı ve hükümlü;
hükmün kesinleşmesinden sonra infaz safhasında ceza müruruzamanının
bulunup bulunmadığı, mahkumiyetin taalluk ettiği suçun sonradan
yürürlüğe giren bir Af Kanununun şümulüne girip girmediği, sonraki
bir kanunla aynı suç hakkında daha hafif bir ceza tayini gerekip
gerekmediği ve bu itibarla kesinleşen ilamdaki cezadan indirme
yapılıp yapılmıyacağı, sene olarak tayin olunan cezanın her hangi
bir sebeple bölünmesi halinde bakiye müddetin ne suretle
hesaplanacağı, nezarette geçen müddetin mahkumiyetten sayılıp
sayılmıyacağı beraat eden bir şahsın beraat ettiği suçtan dolayı
mevkufiyet müddetinin beraat kararından evvel -beraat kararının
kesinleşmesinden önce- işlenmiş olan diğer bir suça ait ceza
müddetinden mahsubu lazım gelip gelmediği gibi hususlarda mahkemeden
bir karar isteyip alabileceklerdir. Hükmün bünyesine dahil olması
lazım gelen hususlarda bu maddeye dayanılarak karar istenmesi mümkün
olmadığı gibi mahkemece de bu yolda bir karar verilemez.”
Yukarıda belirtilen kararda da açıkça vurgulandığı üzere hükme dahil
olması gereken konularda, CYUY.nın 402. maddesine dayanılarak
mahkemesinden karar istenilmesi olanaklı değildir, taksit
aralıklarının 647 sayılı Yasanın 5/3. maddesi uyarınca hükümde
belirtilmesinde zorunluluk bulunduğundan, asıl hükme dahil olması
gereken bu konuda CYUY.nın 402. maddesi uyarınca karar alınması
olanağı bulunmamaktadır, bu itibarla Yerel Mahkemenin infaz
aşamasında bir karar alınabileceği gerekçesi de yerinde olmayıp,
direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
Diğer yönden; direnme kararından önce 10.2.2003 gün ve 25020 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren 4806 sayılı
Yasanın 1. maddesi ile, TCY.nın 30. maddesinin 2. fıkrası, “muvakkat
cezalar için bir günün ve para cezalarında bin liranın küsuru hesaba
katılmaz” şeklinde sanık lehine değiştirildiği halde, Yerel
Mahkemece bu husus nazara alınmayarak, temel ağır para cezasının
142.365.000 lira yerine, 142.365.600 lira olarak tayin edilip
müteakip işlemlerin bu miktar üzerinden yapıldığı, yine aynı şekilde
paraya çevirme miktarının da 4.745.000 lira yerine 4.745.520 lira
olarak belirlenmek suretiyle, para cezasının fazla olarak tayin
edildiği anlaşılmaktadır, Yerel Mahkeme direnme hükmü bu nedenle de
bozulmalıdır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ve bir kısım kurul
üyeleri, taksit aralıklarının hükümde belirtilmesi gerekli ise de,
bu hususun karardan saptanabilmesi halinde, Anayasanın, “Davaların
en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının
görevidir” hükmü ve makul sürede yargılanma hakkı ilkesi dikkate
alınarak, taksit aralıkların aksine bir kayıt bulunmaması halinde
birer ay olduğunun kabulü gerektiği görüşüyle, direnme hükmünün bu
husus açıklanmak suretiyle onanması yönünde oy kullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle; Yerel Mahkeme direnme hükmünün taksit
aralıklarının gösterilmemesi ve sanığa fazla para cezası tayini
isabetsizliklerinden (BOZULMASINA), dosyanın yerine gönderilmek
üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, tebliğnamedeki isteme
uygun olarak ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından,
9.12.2003 günlü ikinci müzakerede, (1) nolu neden yönünden
oyçokluğuyla, (2) nolu neden yönünden oybirliğiyle karar verildi. |