Ceza Genel Kurulu 2006/3-214 E., 2006/243 K.
KANUN YARARINA BOZMA
“İçtihat Metni”
Kasten yaralama suçundan; M... 2. Asliye Ceza Mahkemesince
03.04.2006 gün ve 24-204 sayı ile “..sanık T... Cirbil’in; T...
Efe’yi kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı Yasanın 86/1,29 ve 62.
maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu
cezanın 51/1. madde gereğince ertelenmesine, 51/7. madde ve fıkra
uyarınca, sanığa ihtarat yapılmasına, 51/3. madde ve fıkra
gereğince, sanığın ikametine en yakın karakola, cezası süresi kadar
olan 5 aylık süre ile gidip imza atmasına ve denetimin bu suretle
yerine getirilmesine..” karar verilmiş ve bu karar temyiz
edilmeksizin 10.04.2006 tarihinde kesinleşmiştir.
İnfaz aşamasında; 5237 sayılı Yasanın 51/3. madde ve fıkrası
gereğince verilen kararın infazında tereddüde düşen yerel Cumhuriyet
savcısı mahkemeye başvurarak bu tereddüdün giderilmesi için 5275
sayılı Yasanın 98. maddesi gereğince yeni bir karar verilmesini
istemiştir. Yerel mahkeme, verdiği kararın doğru olduğunu
belirttikten sonra, infazda tereddüt gerekçesiyle karar
değiştirilmesinin mümkün olmadığını belirterek talebi reddetmiştir.
Bunun üzerine; yerel Cumhuriyet savcısı kanun yararına bozma
talebinde bulunmuş, bu nedenle de mahkemece infazın durdurulmasına
karar verilmiştir.
M... Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 30.05.2006/140 gün ve sayılı yazısı
ve T.C. Adalet Bakanı’nın yasa yoluna bozma talebi üzerine Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.07.2006/160051 gün ve sayılı yazı ile
“...5237 sayılı Yasanın 51/4. maddesinde, hapis cezasının
ertelenmesi halinde belirlenen denetim süresi içinde hangi
tedbirlere karar verilebileceğinin sınırlı olarak sayılmış bulunduğu
gözetilmeden, sanık hakkında anılan maddede yer almayan, 5 ay süre
ile ikametine en yakın karakola giderek imza atması şeklinde tedbir
kararı verilmesinde isabet görülmemiştir.” açıklamasıyla Yüksek
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne ihbarda bulunulmuştur.
Yargıtay 3. Ceza Dairesince 18.09.2006 gün ve 10144-6553 sayı ile;
”Mezkur tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Yasanın 51/4. maddesinde, hapis
cezasının ertelenmesi halinde belirlenen denetim süresi içinde hangi
tedbirlere karar verilebileceğinin sınırlı olarak sayılmış bulunduğu
gözetilmeden, sanık hakkında anılan maddede yer almayan, 5 ay süre
ile ikametine en yakın karakola giderek imza atması şeklinde tedbir
kararı verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı
Yasanın 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına
bozulması ihbar olunmuştur.
Gereği görüşülüp düşünüldü;
İhbarnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden M... 2.
Asliye Ceza Mahkemesinin 03.04.2006 gün ve 2006/24-204 sayılı
kararının CMUK.nun 309. maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA,
dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına
tevdiine...” karar vermiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 13.10.2006 tarih ve 2006/160051
sayı ile;
”5237 sayılı Yasanın 51. maddesinin 3.fıkrasında, cezası ertelenen
hükümlü hakkında bir yıldan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere bir
denetim süresi belirleneceği ve bu sürenin alt sınırının mahkum
olunan ceza süresinden az olamayacağını belirtmiş, 4. fıkrada ise
denetim süresi içinde hangi yükümlülüklere karar verilebileceği
sınırlı olarak gösterilmiştir. Aynı maddenin 6. fıkrasında,
hükümlünün kişiliği ve sosyal durumu göz önünde bulundurularak
denetim süresinin herhangi bir yükümlülük belirlemeden geçirilmesine
de karar verilebileceği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla, denetim
süresi içinde maddede belirtilenler dışında bir yükümlülüğe karar
verilmesi ve bu kararın infazı yasaya aykırı olacaktır.
Yerel mahkemece, hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında (1 yıldan
az olacak şekilde belirlediği) denetim süresi içinde maddede yazılı
olmayan bir yükümlülüğe karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Mahkumiyet kararlarına yönelik kanun yararına bozma istemleri
üzerine Yargıtay’ın vereceği bozma kararı ile bu bozma kararının
etki ve sonuçları, bozma nedenine bağlı bir biçimde 5271 sayılı
Yasanın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) ve (d) bentlerinde
açıklanmıştır.
Kanun yararına bozma istemi, davanın esasını çözen mahkumiyet
hükmüne yöneliktir.Yüksek Daire tarafından da kabul edilen bozma
nedeni ise, maddenin 4. fıkrasının (d) bendinde belirtilen hususlar
arasında yer alıp, hükümlünün lehine bir karar verilmesini, denetim
süresi için belirlenen yasaya aykırı yükümlülüğün kaldırılmasını,
infaz edilmemesini gerektirir nitelikte bulunmaktadır.
Bu durumda, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin mahkumiyet hükmünün 5271
sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca bozulmasına karar verilmesinden
sonra, aynı maddenin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca mahkemece
belirlenen yasaya aykırı denetim yükümlülüğünün kaldırılmasına,
infaz edilmemesine karar verilmesi zorunludur.
Somut olayda, bozulan hükmün türü ve bozma nedenine göre,
yargılamanın tekrarı yasağı mevcut olduğundan yerel mahkemece
yeniden inceleme ve araştırma yapılmasına ve yeni bir hüküm
kurulmasına olanak bulunmamakta, Yargıtay ceza dairesince hükmün
bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire
tarafından verilmesi gerekmektedir.
Zira, mahkumiyete ilişkin hükmün bozulması üzerine hükmü veren hakim
veya mahkemece yeniden yargılama yapılmasını gerektirir hal, 5271
sayılı Yasanın 4. fıkrasının (b) bendinde sınırlı bir biçimde
sayılmıştır. Mahkumiyete ilişkin hükmün bozulması üzerine hükmü
veren hakim veya mahkemece yeniden yargılama yapılabilmesi için;
bozma nedeninin davanın esasını çözmeyen yönüne, savunma hakkını
kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul hükmüne ilişkin olması
gerekmektedir. Kanun yararına bozma isteminde ileri sürülen ve
Yüksek Dairece de uygun görülen bozma nedeni, Yasanın 4. fıkrasının
(b) bendinde yazılı sebepler arasında bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında; Yüksek Dairece yerel mahkeme hükmünün
bozulmasına karar verilmesinden sonra, denetim süresi için
belirlenen yasaya aykırı yükümlülüğün kaldırılmasına karar
verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.”
biçimindeki gerekçeyle; “Açıklanan nedenlerle, Yargıtay 3. Ceza
Dairesinin 18.09.2006 gün ve 2006/10144-6553 sayılı bozma kararına
ek olarak, cezası ertelenen hükümlü T... Cirbil hakkında M... Asliye
Ceza Mahkemesinin 03.04.2006 gün ve 2006/24-204 sayılı kararı ile
denetim süresi için belirlenen yükümlülüğünün kaldırılmasına karar
verilmesi” itiraz yoluyla talep edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza
Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Görüldüğü gibi Yargıtay 3. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık yasa yararına bozma kararı
verilirken, aynı zamanda; “yasada sayılmadığı halde, denetim süresi
için belirlenen yükümlülüğün kaldırılmasına karar verilmesinin”
gerekip gerekmediğine ilişkindir. Diğer yönler itiraza konu
edilmemiştir.
Cezası ertelenen hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbirine
karar verilebileceği 5237 sayılı Yasanın 51/3. madde ve fıkrasında
düzenlenmiştir. Buna göre; cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir
yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi
belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkum olunan ceza süresinden az
olamaz.
Bununla birlikte; aynı yasanın 51/4. madde ve fıkrasında denetim
süresi içerisinde hangi yükümlülüklere karar verilebileceği sınırlı
olarak sayılmıştır. Yasanın 51/5. madde ve fıkrasında denetim süresi
içerisinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman
görevlendirilebileceği düzenlenmiştir. 51/6. madde ve fıkrasında
ise, mahkemenin 51/4 ve 51/5. madde ve fıkralarda belirtilen
yükümlülüklere karar verebileceği gibi, denetim süresinin herhangi
bir yükümlülük olmadan geçirilmesine de hükmedebileceği
belirtilmiştir. 5275 sayılı Yasanın 104,107 ve 108. maddelerinde de
denetimli serbestlik tedbirine ilişkin olarak 5237 sayılı Yasanın
53. maddesine paralel hükümler bulunmaktadır. Şu halde; mahkeme
denetimli serbestlik tedbirine hükmettiğinde, bununla birlikte
uygulanacak bir yükümlülüğe de hükmedebilecektir. Ancak, bu takdirde
hükmedilecek yükümlülükler yasada sınırlı olarak sayılmıştır.
Somut olayda hükmedilen; “karakola giderek imza atma” yükümlülüğü,
yasada sayılan yükümlülükler arasında yer almadığından, esas
itibarıyla yasa yararına bozma talebi üzerine Yargıtay 3. Ceza
Dairesi tarafından verilen bozma kararı bu yönüyle yerindedir.
Bunun yanında; yasa yararına bozma müessesesi 5271 sayılı Yasanın
309. maddesinde düzenlenmiştir. 309. maddenin 4. fıkrası aynen
şöyledir:
”309/4: Bozma nedenleri:
(a) 223 ncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir
karara ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkeme, gerekli
inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.
(b) Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya
savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul
işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkemece yeniden
yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm,
önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
(c) Davanın esasını çözüp de mahkumiyet dışındaki hükümlere ilişkin
ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
(d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın
kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu
hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.
(e) Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.”
Görüldüğü üzere; Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından kabul edilen
bozma nedeni, 309. maddenin 4. fıkrasının ( d ) bendinde belirtilen
hususlar arasında yer almaktadır. Bu durumda, yerel mahkemenin
dosyayı yeniden ele alıp, yeni bir karar ihdas etmesi mümkün
bulunmadığından, Özel Dairenin yasaya aykırı olduğunu kabul ettiği
yükümlülüğün kaldırılmasına bizzat karar vermesi gerekmektedir.
Belirtilen nedenlerle, itirazın kabulü gerekir. Ancak, tespit edilen
hukuka aykırılığın basit bir usulle giderilebilmesi imkan dahilinde
olup, söz konusu işlem Ceza Genel Kurulu tarafından da
yapılabileceğinden, dosyanın yeniden Özel Daireye gönderilmesine
gerek bulunmamaktadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 18.09.2006 gün ve 10144-6553 sayılı
kararına ek olarak; M... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.04.2006 gün
ve 24-204 sayılı hükmünde yer alan “51/3. madde ve fıkra gereğince,
sanığın ikametine en yakın karakola, cezası süresi kadar olan 5
aylık süre ile gidip imza atmasına ve denetimin bu suretle yerine
getirilmesine” ifadelerinin 5271 sayılı Yasanın 309/4-d madde, fıkra
ve bendi uyarınca yasa yararına bozma yoluyla HÜKÜMDEN
ÇIKARTILMASINA,
3-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına
tevdiine, 14.11.2006 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar
verildi. |