Ceza Genel Kurulu 2006/9-161 E., 2006/219 K.
AĞIR CEZA HÜKÜMLERİNİN TETKİKİNDE DURUŞMA
TESHİL
YARDIM ETME
“İçtihat Metni”
Yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek suçundan sanık G...
Atmaca’nın 765 sayılı TCY.nın 169, 3713 sayılı Yasanın 5, TCY.nın
59/2. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasıyla
cezalandırılmasına, 2918 sayılı Yasanın 119. maddesi uyarınca sürücü
belgesinin 3 ay süreyle geri alınmasına, TCY.nın 31. maddesi
uyarınca 3 yıl kamu hizmetlerinden yasaklanmasına ve suç
malzemelerinin TCY.nın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin İ...
6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesince 11.02.2004 gün ve 92-22 sayı ile
verilen kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine,
dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 30.09.2004 gün ve
2179-4853 sayı ile;
”Dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler birlikte
değerlendirildiğinde, sanığa isnat edilen eylemin Türk Ceza
Kanununun 169. maddesinden 4963 sayılı Yasa ile çıkarılmış bulunan,
teshil niteliğinde bulunduğu anlaşılmış olup, bu nedenle olayda
atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde
mahkumiyet hükmü tesisi” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar
verilmiştir.
DGM.lerinin kaldırılması nedeniyle dosyanın gönderildiği İ... 14.
Ağır Ceza Mahkemesi ise 06.05.2005 gün ve 334-31 sayı ile;
”Sanık ve vekili, ele geçirilen her örgütsel yayını, belgeyi,
PKK’nın yayın organı olan MED TV yayın kasetlerini, mahkemece
toplatma kararı olan yayınları, cep telefonu mesajlarını, boş askeri
kimlikleri izah ederken basit, masumane bir davranış olarak
göstermeye çalışmaktadır. Bu savunmaya itibar etmek mümkün değildir.
Sanığın Dehap Tekirdağ il teşkilat binasını, işyerini, evini,
sattığı ürünleri, her şeyiyle ve faaliyetleriyle, silahlı terör
örgütü PKK’ya eleman kazandırma faaliyetlerinin merkezi haline
getirdiği, onlara çok kıymetli, ele geçirilmesi çok zor askeri
kimlik sağlama, böylece sahte kimlik kullanma imkanı yaratma, bu
niyetle hareket ettiği kanaatine varılmıştır.
Sanığın tespit olunan eylemleri, TCK.nun 169. maddesinde yer alan
“teshil” (kolaylaştırma) dışında, “yardım etme” kapsamındadır.
Örgüte eleman kazandırma faaliyetleri, örgüt kullanımına hazır
askeri kimlik muhafaza etme eylemi, TCK.nun 169. maddesinde
açıklanan “yardım etme” kapsamındadır. TCK.nun 169. maddesinde yer
alan “yardım etme” belirli bir şekle ve tasnife tabi değildir.
Yardım etme, her şekilde olabilir. Dava konusu olayda, sanık
tarafından örgüte kazandırılan elemanlar tespit edilemediğinden,
eylemi TCK.nun 168. maddesinde açıklanan örgüt üyeliği seviyesine
ulaşmamaktadır. Bu nedenle hakkında TCK.nun 169. maddesi uygulanarak
ceza tayini yoluna gidilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; sanığın eylemlerinin, TCK.nun 169.
maddesinden 4963 sayılı Kanun ile çıkarılan “teshil” (kolaylaştırma)
tanımı kapsamında olmadığı, TCK.nun 169. maddesinde yer alan “yardım
etme” tanımı kapsamında olduğu yönünde mahkememizde tam ve kesin
vicdani kanaat oluştuğundan aksi yöndeki görüşle mahkememizin önceki
kararını bozan Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararına direnme
kararı vermek gerekmiştir” gerekçeleriyle önceki hükümde
direnmiştir.
Bu kararın da süresi içinde o yer C.savcısı ve sanık müdafii
tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının
“bozma” istekli 16.05.2006 günlü tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci
Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunda okundu,
gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Muhakemesi Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında 5320
sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza
Yargılamaları Usulü Yasasının 318. maddesinde, Ceza Genel Kurulunda
incelemenin duruşmalı yapılabileceğine ilişkin bir hüküm yer
almadığından, sanık müdafiinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak
yapılmasına ilişkin isteminin CYUY.nın 318. maddesi uyarınca reddine
karar verildikten sonra dosya üzerinden yapılan incelemede;
Sanığın yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek suçundan
cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yerel
Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, somut olayda yüklenen suçun
unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
1412 sayılı CYUY.nın 326. maddesinde, “Yargıtaydan verilen bozma
kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme ilgililere bozmaya
karşı diyeceklerini sorar.
Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya
davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle
bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam
edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek
ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi
gerekir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm gereğince, bozma kararı sanık lehine olsa dahi bozmadan
sonra yapılan yargılamada Yerel Mahkemece sanık, katılan ve varsa
vekillerine duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ olunmalı,
duruşma gününden haberdar edilmelidirler. Yerleşmiş yargısal
kararlarda da vurgulandığı üzere, tebligat yapılamaması veya
davetiye tebliğ olunmasına rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi
halinde, verilecek ceza bozmaya konu olan cezadan daha hafif ise
yargılamaya devam olunarak bir karar verilmelidir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Bozmadan sonra yapılan yargılamada Yerel Mahkemece 10.12.2004
tarihinde düzenlenen tensip tutanağında, sanığa bozma kararının
tebliğ edilmesi ve duruşmada hazır edilmesi için C.savcılığına
müzekkere yazılmış, sanık tutuklu olmadığı halde Tekirdağ
C.Başsavcılığınca sanığın o yer cezaevinde bulunmadığından bahisle
müzekkere gereği yerine getirilmeden mahkemeye iade edilmiştir. Bu
husus 06.05.2005 tarihinde yapılan ilk oturumda tutanağa geçirildiği
gibi, sanık müdafii de müvekkilinin tutuklu olmadığını ve Tekirdağ
ilinde oturmakta olduğunu bildirmiştir. Buna rağmen, sanık,
hakkındaki bozma kararından haberdar edilmeden, yokluğunda direnme
kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, sanığa davetiye çıkartılarak veya bulunduğu yer
mahkemesine talimat yazılarak bozma ilamından haberdar edilmesi ve
diyeceklerini bildirme olanağının sağlanması gerekirken bu usulî
zorunluluğa uyulmadan, yargılamaya devamla savunma hakkı kısıtlanmak
suretiyle yokluğunda karar verilmesi CYUY.nın 326/2 ve 308/8.
maddelerine aykırı olup, hükmün, diğer yönleri incelenmeksizin
öncelikle bu usul yanılgısı nedeniyle bozulmasına karar
verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1-Yerel Mahkeme direnme hükmünün öncelikle saptanan usul yanılgısı
nedeniyle BOZULMASINA,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına
tevdiine, 07.11.2006 günü sonuçta tebliğnamedeki isteme uygun olarak
oybirliği ile karar verildi. |