Ceza Genel Kurulu 2006/10-1 E., 2006/24 K.
BEKLEME SÜRESİ
KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK
“İçtihat Metni”
Sanığın karşılıksız çek keşide etmek suçundan, 3167 sayılı
Yasanın 16/1. maddesi uyarınca 305 milyon TL ağır para cezası ile
cezalandırılmasına, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca 1 yıl süre ile
bankalarda çek hesabı açmaktan yasaklanmasına, yasaklama kararının
tüm bankalara duyurulmak üzere T.C. Merkez Bankasına bildirilmesine,
para cezasının ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir aylık sürenin
sona erdiği veya infaz aşamasında takside bağlanıp taksitlerden
birinin zamanında ödenmemesi nedeniyle geri kalan miktarının
tamamının muaccel olduğu tarihten başlamak üzere 6183 sayılı Yasanın
51. maddesinde belirtilen gecikme zammı oranının yarısı oranında
gecikme zammı uygulanmasına, vekâlet ücreti ve yargılama
giderlerinin sanıktan tahsiline ilişkin Ankara 10. Asliye Ceza
Mahkemesince verilen, 02.04.2003 gün ve 1106-285 sayılı karar, sanık
tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza
Dairesince 10.11.2003 gün ve 6276-21434 sayı ile;
”1- 08.03.2003 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4814 sayılı
Yasa’nın geçici 2. maddesinde öngörülen 3 aylık yasal süre beklenip
bu süre içinde çek tutarının veya karşılıksız kalan kısmının %10
tazminatı ve 3167 sayılı Yasa’nın 16/a maddesine göre hesaplanacak
gecikme faizi ile birlikte ödeyip ödemediği ve 8. maddesine göre
düzeltme hakkını kullanarak hamilin zararını karşılayıp
karşılamadığı araştırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun
tayin ve takdiri yerine sözü edilen yasal süre beklenmeden ve eksik
incelemeye dayalı olarak karar verilmesi,
2- 4814 sayılı Yasanın geçici 1. maddesi amir hükmü uyarınca anılan
yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki ilk duruşmaya gelmeyen müdahil
vekiline sonraki oturumda hazır bulunması, duruşmaya gelmediği
takdirde şikâyetten vazgeçmiş sayılacağı hususunda usulüne uygun
davetiye çıkarılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin
gözetilmemesi,” isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin
bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 31.03.2004 gün ve 56-290 sayı ile;
4814 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinde öngörülen 3 aylık süre
yargılamanın durmasını gerektiren bir süre değildir. Yasa koyucunun
amacı zaten yavaş işleyen yargının 3 ay işlemesini engellemek
olmayıp, çeşitli evrelerde nelerin yapılacağını hükme bağlamaktır.
Mahkememiz bununla da yetinmemiş Yüksek Yargıtay’ın temyiz
incelemesine esas olmak üzere 22 numaralı belge olarak belgelenen
tutanakla;
”Bu dosya ile ilgili olarak 10.06.2003 tarihi itibari ile dosyaya
borcun ödendiğine dair hiçbir yasal belge ibraz edilmediği görevli
hâkim cumhuriyet savcısı ve yazı işleri müdürü tarafından saptanarak
tutanak” dosyanın birinci sırasına konulmuştur.
Böylece Yüksek Yargıtay’ın 3 aylık sürenin dolmadan yargılama
yapılamaz şeklindeki bozma kararına uyulmasının yasanın amacına
uymayacağı kanaati ile karar verilmiş ayrıca yukarıda da izah
edilmeye çalışıldığı şekilde yargılamanın durmasını gerektirecek
hiçbir mani hüküm bulunmadığı da değerlendirilmiştir, gerekçeleriyle
önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de, Sanık ve o yer C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi
üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli,
30.11.2005 gün ve 69939 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa
gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup,
düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın karşılıksız çek keşide etmek suçundan cezalandırılmasına
karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki
uyuşmazlıklar;
4814 sayılı Yasa’nın geçici 2. maddesinde öngörülen 3 aylık yasal
süre beklenilmeden karar verilmesinde ve aynı Yasanın geçici 1.
maddesi amir hükmü uyarınca anılan yasanın yürürlüğe girmesinden
sonraki ilk duruşmaya gelmeyen müdahil vekiline sonraki oturumda
hazır bulunması, duruşmaya gelmediği takdirde şikâyetten vazgeçmiş
sayılacağı hususunda usulüne uygun davetiye çıkarılmasına gerek
bulunup bulunmadığı,
Noktalarında toplanmaktadır.
Dosyanın incelenmesinde;
Sanık hakkında karşılıksız çek keşide etmek suçundan açılan kamu
davasında, şikayetçinin usulüne uygun dilekçe ile davaya katıldığı
ve kendini vekille temsil ettirdiği, sanığın, işleri bozulduğu için
çek bedelini ödeyemediğini, ancak icra yoluyla bir kısım ödemede
bulunduğunu savunarak, kısmi ödemeye ilişkin makbuz ettiği,
Mahkemece 19.12.2001’den 2.4.2003 tarihine kadar yeni çek yasasının
yürürlüğe girmesi beklenerek, 2.4.2003 tarihli oturumda, sanığın
3167 sayılı Yasanın 4814 sayılı Yasa ile değişik 16. maddesi
uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Gerek katılan gerekse vekilinin bozmadan önceki hiçbir oturuma
katılmadıkları, mahkemece de, 8.3.2003 gün ve 25042 sayılı R.G.’de
yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 4814 sayılı Yasanın Geçici 1.
maddesi uyarınca, şikayetçi ve vekiline maddede öngörülen şekilde
bir tebligat yapılmadığı saptanmakla, bu yönüyle direnme kararı
isabetsiz ise de, bozmadan sonra katılan vekili duruşmadan haberdar
edilerek, duruşmada beyanı saptanmış olduğundan, 4814 sayılı Yasanın
Geçici 1. maddesindeki hususun, mahkemece eylemli olarak yerine
getirildiği ve madde ile amaçlanan hususun gerçekleştiği,
Diğer yönden üç aylık yasal süre beklenilmeksizin sanığın
mahkûmiyetine karar verilmesi hususu da, 4814 sayılı Yasanın Geçici
2. maddesine aykırı ise de, mahkemece ilk hükümden sonra, düzenlenen
10.6.2003 tarihli tutanakta borcun üç aylık yasa süre içinde de
ödenmediğinin saptanması ve ayrıca direnme hükmünün verildiği
31.03.2004 tarihine kadar da maddede öngörüldüğü şekilde bir
ödemenin yapılmadığının karşısında, Geçici 2. maddesindeki üç aylık
bekleme süresi koşulunun da sonradan gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen
ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni
kanıtlara dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan
yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak, Özde direnme kararı
olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir karardır. Bu
nitelikteki bir kararın temyiz edilmesi halinde incelemenin
Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
İncelenen dosyada;
Yerel Mahkemece her iki nedene direnildiği belirtilmiş ise de, her
iki bozma nedeninin eylemli olarak yerine getirildiği ayrıca, ilk
hükümde yer almayan ve hükümden sonra düzenlenen 10.06.2003 tarihli
tutanağa dayanıldığı anlaşılmaktadır. Bu yeni kanıt ve açıklamalar,
Özel Daire denetiminden geçmemiştir. Özel Dairece incelenmeyen bir
hususun doğrudan ve ilk kez Ceza Genel Kurulu tarafından ele
alınması olanaksızdır. Diğer yönden ilk hükmün Özel Dairece; sair
yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verildiği de göz önüne
alındığından, dosyanın incelenmek üzere Özel Dairesine gönderilmesi
gerekmektedir.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
Dosyanın saptanan eylemli uyma nedeniyle, temyiz incelemesi için
Yargıtay 10.Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay
C.Başsavcılığına tevdiine, 21.02.2006 günü oybirliği ile karar
verildi. |