Ceza Genel Kurulu 2006/11-7 E., 2006/25 K.
BAZI KAÇAKÇILIK SUÇLARININ CEZALANDIRILMASINDA USUL
SON SÖZÜN SANIĞA VERİLMESİ
“İçtihat Metni”
Sanığın sahte ve yanıltıcı belge kullanmak suretiyle vergi
ziyaına neden olduğu iddiasıyla açılan kamu davasında; sanık
hakkındaki kamu davasının CMUK.nun, 253/4. maddesi uyarınca
düşürülmesine ve emanetteki defter ve belgelerin sanığa iadesine
ilişkin Adana 1. Ağır ceza Mahkemesince verilen 12.10.2004 gün ve
366-293 sayılı karar, katılan vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay
11. Ceza Dairesince 20.04.2005 gün ve 11032-2015 sayı ile,
”İddianamenin dayanağını oluşturan kaçakçılık suçu raporuna göre
sanık hakkındaki 18.06.2002 tarihli Gelirler Bölge Müdürlüğü
mütalaasının, vergi inceleme raporu içeriğine uygun olarak gerçek
satışlardan dolayı düzenlediği faturaların müşteriye verdiği
nüshalarında bedelleri fazla; kendisinde kalan nüshalarında ise az
göstermek suretiyle “muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura
düzenlemek” suçuna ilişkin olduğu gözetilmeden iddianamede hatalı
bir değerlendirme sonucu fiilin muhteviyatı itibariyle sahte ve
yanıltıcı belge kullanmak şeklinde tavsif edilerek 213 sayılı Vergi
Usul Kanunun 367. maddesi uyarınca dava şartı olan Gelirler Bölge
Müdürlüğü mütalaası da bulunmayan suçtan açılmış olan kamu davasına
devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,” isabetsizliğinden sair
yönleri incelenmeksizin bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 07.09.2005 gün ve 214-281 sayı ile;
”Mahkememize, Gelirler Bölge Müdürlüğü sahte fatura düzenlemekten
mütala verdiği halde, sahte fatura kullanmak suretiyle vergi
kaçakçılığı suçundan dava açılan dosyalarda verilen düşme kararları,
Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından daha önce onanmıştır. Düşme
kararı sonrası iddia makamının sahte fatura düzenlemek suçundan her
zaman dava açması mümkündür. Kaldı ki zarar gören hazine davaya
katıldığına göre sahte fatura düzenlemekten dava açılmasını her
halükarda talep edebilir. Suç duyurusu yapıldığında, sahte fatura
düzenlemekten zamanaşımı nedeniyle takipsizlik kararı verilmesi
gerektiğinden, ısrar kararı verilmesi gerekmiştir,” gerekçeleriyle
ilk hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine
dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 23.12.2005 gün ve
199577 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle,
Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Dosyanın incelenmesinde;
Direnme kararının verildiği 7.9.2005 günlü oturumda, sanığın kimliği
saptanıp bozmaya karşı diyecekleri sorulduktan sonra,
İddia makamından mütalaasının sorulduğu, iddia makamının direnme
kararı verilmesi yönünde mütala bildirmesi üzerine, başkaca bir
işlem yapılmadan, önceki hükümde direnilmesine karar verilerek,
sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verildiği
anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nın 251 ve buna paralel düzenlemeler içeren 5271
sayılı CMK’nın 216. maddesinin son fıkrasında, “Hükümden önce son
söz, hazır bulunan sanığa verilir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm
gereğince katılmış olduğu takdirde duruşma mutlaka son söz sanığa
verilerek bitirilecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında
da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu
usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak
aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli
hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken “son sözün sanığa verilmesi” kuralı,
bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik
ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü,
dava sonuçlanmamış yargılama devam etmektedir. Bu nedenle, “en son
söz”ün sanığa verilmemesi CMK’nın 216. maddesine aykırıdır. Bu
hükmün, kovuşturmanın sona erdirilmesi ve hükmün tesis ve tefhimine
geçilmesi öncesinde, son konuşan tarafın hazır bulunan sanık olması
gerektiği şeklinde anlaşılması gerekmektedir.
Bu itibarla diğer yönleri incelenmeyen direnme hükmünün öncelikle
saptanan bu usuli yanılgı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1-Yerel Mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin
öncelikle saptanan bu usuli yanılgı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına
tevdiine, 21.02.2006 tarihinde tebliğnamedeki isteme aykırı olarak
oybirliğiyle karar verildi. |