Ceza Genel Kurulu 2006/3-246 E., 2006/261 K.
HAPİS CEZASININ ERTELENMESİ
TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİ
“İçtihat Metni”
Sanık hakkında 6831 sayılı Yasaya aykırı davranmak suçundan
yapılan yargılama sonunda; sanık İ... K...’ın “6831 sayılı Yasanın
91/5. madde ve fıkrası gereğince 1 ay hapis ve 450 YTL. adli para,
6831 sayılı Yasanın 91/son madde ve fıkrası gereğince 2 misli
artırım yapılarak 3 ay hapis ve 1350 YTL. adli para, 5237 sayılı
Yasanın 62. maddesi uygulanmak suretiyle sonuç olarak 2 ay 15 gün
hapis ve 1125 YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5237
sayılı Yasanın 50. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, sanığa
verilen cezanın 5237 sayılı Yasanın 51/1. maddesi gereğince
ertelenmesine, 5237 sayılı Yasanın 51/6 ve 51/7 madde ve
fıkralarının uygulanmasına, aynı yasanın 58/6,7 madde ve fıkraları
gereğince sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve
cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin
uygulanmasına, 6831 sayılı Yasanın 108/son maddesi uyarınca suça
konu orman emvalinin müsaderesine ve yargılama giderlerine….”
ilişkin E... Sulh Ceza Mahkemesince verilen 08.06.2006 gün ve
211-158 sayılı hüküm temyiz edilmeksizin 29.06.2006 tarihinde
kesinleşmiştir.
Kesinleşen hüküm infaz için Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderildiğinde, E... Cumhuriyet Başsavcılığı, hapis cezası için
tecil işlemi yaparken, para cezası için 05.07.2006 tarihinde ödeme
emri çıkartmıştır.
Bunun üzerine E... Sulh Ceza Mahkemesince 14.07.2006 tarihli yazı
ile;
”…sanık İ... K... hakkında her ne kadar 1125 YTL. adli para
cezasının infazına ilişkin ceza fişi düzenlenmiş ise de, verilen
kararın hüküm kısmında 5237 sayılı Yasanın 51/1. maddesi uyarınca
verilen cezanın ertelenmesine hükmedildiğinden 2006/137 ilamatın
mahkememize bila infaz iade edilmesi rica olunur.”denilmek suretiyle
infaz evrakı E... Cumhuriyet Başsavcılığından geri istenilmiştir.
İlamı 14.07.2006 tarihinde infaz edilmeksizin mahkemesine iade eden
yerel Cumhuriyet savcısı, TC. Adalet Bakanlığı’ndan kanun yararına
bozma yasa yoluna başvurulması talebinde bulunmuştur.
TC Adalet Bakanı’nca; T.C. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel
Müdürlüğü 10.08.2006 gün ve 037029 sayılı yazı ile;
”...01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Yasanın
51.maddesinde, hapis cezalarının ertelenmesine dair hükümler
bulunup, anılan Yasada para cezalarının ertelenmesine ilişkin bir
düzenlemeye ise yer verilmemiş olması karşısında, sanık hakkında
hükmolunan para cezasının ertelenmesine karar verilmesinde isabet
görülmemiştir.” açıklamasıyla yasa yararına bozma isteminde
bulunulmuş ve bu talep Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının
14.09.2006 gün ve 192990 sayılı yazısı ile Yargıtay 3. Ceza
Dairesi’ne ihbar olunmuştur. Yasa yararına bozma istemi üzerine
inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 03.10.2006 gün ve
10557-7101 sayı ile;
”Mezkur tebliğnamede;
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Yasanın 51.
maddesinde hapis cezalarının ertelenmesine dair hükümler bulunup,
anılan Yasada para cezalarının ertelenmesine ilişkin bir düzenlemeye
ise yer verilmemiş olması karşısında, sanık hakkında hükmolunan para
cezasının ertelenmesine karar verilmesinde isabet görülmediğinden
bahisle, 5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca anılan kararın
bozulması lüzumu ihbar olunmuştur.
Gereği görüşülüp düşünüldü;
5237 sayılı Yasanın 51. maddesine göre, sanığın işlediği suçtan
dolayı hükmedilen hapis cezası iki yıl veya daha az ise, bu ceza
kural olarak ertelenebilecektir. Yeni Türk Ceza Yasası sisteminde
sadece hapis cezaları ertelemenin konusunu oluşturmakta, hapisle
birlikte hükmedilse de, adli para cezası, erteleme dışında
kalacaktır. Bu nedenle Yasanın 51/1. madde ve fıkrası uyarınca
duraksamaya yol açmayacak biçimde sadece hapis cezasının
ertelenmesine karar vermek gerekirken, sanığa hapisle birlikte
hükmedilen adli para cezasını da kapsar biçimde erteleme kararı
verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmakla;
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, E... Sulh Ceza
Mahkemesinin 08.06.2006 tarih 2005/211 esas 2006/58 sayılı kararının
5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma
nedenine göre kararın hüküm fıkrasında “5237 sayılı Yasanın 51/1.
maddesi uyarınca sanığın geçmişi, sabıkasızlığı, gösterdiği
pişmanlık gözetilerek tekrar suç işlemeyeceği hususunda mahkememizde
kanaat oluştuğundan cezasının takdiren ertelenmesine” paragrafındaki
“cezanın takdiren ertelenmesine” sözcüklerinin çıkartılarak, yerine
“sanığa verilen 2 ay 15 gün hapis cezasının takdiren ertelenmesine”
tümcesinin yazılmasına, anılan paragraf ve hükmün diğer bölümlerinin
aynen bırakılmasına” karar verilmiştir.
Bu karara karşı; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 01.11.2006
tarih ve 2006/192990 sayı ile;
”İtirazın konusu uyuşmazlık, sanık hakkında verilen ve temyiz
edilmeksizin kesinleşen hukuka aykırı mahkumiyet kararının
hükümlünün aleyhine sonuç doğurmamak üzere bozulması gerektiğine
ilişkindir.
Kanun yararına bozma istemi, sanığın düşük ve devrikten kaçak orman
emvali temin etmek suçundan 6831 sayılı Yasanın 91/5-son, 5237
sayılı Yasanın 62,51. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis ve 1125
YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının
ertelenmesine ilişkin mahkumiyet hükmüne yöneliktir.
5237 sayılı Yasanın 51. maddesinde hapis cezalarının ertelenmesine
ilişkin hükümler yer almakta ise de, aynı Yasada adli para
cezalarının ertelenmesine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bu
nedenle; mahkemece, yalnızca hapis cezasının ertelenmesine karar
verilmesi gerekirken, hapis cezası ile birlikte adli para cezasını
da kapsar bir biçimde erteleme kararı verilmesi yasaya aykırıdır.
Adli para cezasının ertelenmesine karar verilmesi sanığın lehine,
kanun yararına bozma nedeni ise sanığın aleyhine bulunmaktadır. Bu
durumda, Yargıtay’ın, yerel mahkeme hükmünün hukuka aykırılığını
belirlemesi ve yasaya aykırı hükmün bozulmasına karar vermesi, ancak
bu bozma ilgililer aleyhine olduğundan dolayı kararında bozmanın
ilgililer aleyhine tesir etmeyeceğini belirtmesi gerekmektedir.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.06.2005 gün ve 55/64,
04.07.2006 gün ve 2006/185-175 sayılı kararları ile yerleşmiş
kararlarında da; sanık aleyhine yasa yararına bozma yoluna
başvurulmasının mümkün bulunduğu, bu halde aleyhe sonuç doğurmamak
üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Ancak, Yüksek Dairece, hükmün bozulmasına ve sanığa verilen 2 ay 15
gün hapis cezasının ertelenmesine karar verilmiştir. Böylece, aleyhe
sonuç doğurmama ilkesine aykırı davranılmış, sanık kesinleşen
hükümdeki cezadan daha ağır bir ceza ile cezalandırılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında; kanun yararına bozma isteminde belirtilen
nedenden dolayı kanuna aykırı olan mahkumiyet kararının, aleyhe
sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar verilmesi yerine, yazılı
şekilde karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.”
biçimindeki gerekçeyle; “Açıklanan nedenlerle, Yargıtay 3. Ceza
Dairesinin 03.10.2006 gün ve 2006/10557-7101 sayılı kararının
kaldırılmasına ve E... Sulh Ceza Mahkemesinin 08.06.2006 tarih ve
2005/211-2006/158 sayılı kararının aleyhe sonuç doğurmamak üzere
bozulmasına karar verilmesi…” talebiyle itiraz edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza
Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık İ... K...’ın; 6831 sayılı Yasanın 91/5. madde ve fıkrası
gereğince 1 ay hapis ve 450 YTL. adli para, 6831 sayılı Yasanın
91/son madde ve fıkrası gereğince 2 misli artırım yapılarak 3 ay
hapis ve 1350 YTL. adli para, 5237 sayılı Yasanın 62. maddesi
uygulanmak suretiyle sonuç olarak 2 ay 15 gün hapis ve 1125 YTL.
adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı Yasanın 50.
maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, sanığa verilen cezanın 5237
sayılı Yasanın 51/1. maddesi gereğince ertelenmesine, 5237 sayılı
Yasanın 51/6 ve 51/7 madde ve fıkralarının uygulanmasına, aynı
yasanın 58/6,7 madde ve fıkraları gereğince sanık hakkında
mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra
denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına, 6831 sayılı Yasanın
108/son maddesi uyarınca suça konu orman emvalinin müsaderesine ve
yargılama giderlerine, karar verilen olayda; Özel Daire ile Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; yasa yararına bozma
istemi üzerine, mahkumiyet hükmünün esası ile ilgili olarak “aleyhe
bozma kararı” veren Özel Dairenin “hükmün aleyhe sonuç doğurmayacak
şekilde bozulmasına karar vermekle” yetinmesi gerekip
gerekmeyeceğine ilişkindir.
İncelenen dosyada;
Yerel Cumhuriyet Başsavcılığı, sanığın düşük ve devrik emval götürme
suçundan 2 ay 15 gün hapis ve 1.125 YTL adlî para cezası ile
cezalandırılması ile cezasının ertelenmesine ilişkin ilam kendisine
gönderildiğinde; adli para cezasının infazı için ödeme emri
düzenleyip hükümlüye tebliğ ederek infaz işlemlerini başlatmış,
ancak mahkemenin ilamın infaz edilmeksizin iadesini isteyen yazısı
üzerine, infaz işlemini durdurmak suretiyle, belgeleri mahkemesine
iade ederek; adlî para cezasının ertelenmesinin yasaya aykırı
olduğundan bahisle, yasa yararına bozma talebinde bulunma yetkisini
kullanması için Adalet Bakanını bilgilendirmiştir.
Bu aşamaya kadar gerçekleştirilen işlemlerin bizi ulaştırdığı sonuç
şudur: Yerel Cumhuriyet Başsavcılığı, ilamda geçen “cezasının
ertelenmesi” ifadesinin, tek suçtan dolayı hapis cezası ile birlikte
hükmolunan adlî para cezasını da erteleme kapsamına dahil edip
etmediği hususunda duraksama geçirmiştir.
İlamda kullanılan “cezasının ertelenmesi” ifadesi, lafza
bakıldığında, hapis ve adlî para cezalarından hangisinin erteleme
kapsamında bulunduğu yolunda kesin bir tercihi göstermediği gibi,
adlî para cezasını duraksamaya yol açmayacak tarzda dışlayıcı bir
içerik de taşımamaktadır. Bununla birlikte mahalli mahkemece, yerel
Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılmış olan 14.07.2006 tarihli
yazı, mahkemenin erteleme iradesinin hem hapis cezasına, hem de para
cezasına yönelik olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Yeni Ceza Yasamızın sisteminde ertelemenin sadece hapis cezaları
bakımından öngörüldüğü ve adlî para cezalarının erteleme dışında
tutulduğu gözetildiğinde; Yasada bir suçun yaptırımı olarak hapis
cezası ile birlikte adlî para cezasının da öngörüldüğü durumlarda,
önceki ceza sistemimizde geçerli bulunan “ertelemenin bölünmezliği”
prensibinden artık bahsedilemeyeceği açıkça ortadadır. 5237 sayılı
Yasanın 51. maddesindeki düzenleme karşısında ne şekilde hükmedilmiş
olursa olsun, para cezalarının ertelenmesi mümkün değildir.
Esasen; hapis cezası yanında hükmedilmiş olan adli para cezasının
ertelenemeyeceği konusunda Yüksek Daire ile Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı arasında da bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
İtiraz, yasa yararına bozma kararı veren Dairenin, “hükmün aleyhe
sonuç doğurmayacak biçimde bozulmasına” karar verdikten sonra, başka
bir karar vermemesi gereğine ilişmektedir.
Yasa yararına bozma yoluna kimlerin, ne şekilde başvurabileceği 5271
sayılı Yasanın 309. maddesinde belirtilmiştir. 309. maddenin 3.
fıkrasında, “Yargıtay’ın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri
yerinde görürse hükmü kanun yararına bozar” denilmektedir. Madde
metninde aleyhe bozma yapılıp yapılmayacağına ilişkin bir açıklık
yoktur. Ancak, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.06.2005 gün ve
55-64; 04.07.2006 gün ve 185-175 sayılı kararları ve yerleşmiş
içtihatlarında vurgulandığı üzere; sanık aleyhine yasa yararına
bozma yasa yoluna başvurulabilmesi mümkündür; fakat, bu halde hükmün
aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulması gerekir.
Yasa yararına bozma yoluna başvurulması halinde söz konusu
olabilecek bozma nedenleri ve sayılan bozma nedenlerinin varlığı
durumunda, bozma kararı verildikten sonra izlenmesi gereken yol 5271
sayılı Yasanın 309. maddenin 4. fıkrasında dört bent halinde
gösterilmiştir.
Olayımızda; yasa yararına bozmaya konu edilen hukuka aykırılık,
mahkumiyet hükmünün esasına dahil olan bir hususla ilgilidir.
Dolayısıyla, söz konusu hukuka aykırılığın 5271 sayılı Yasanın 309.
maddesinin 4. fıkrasında sayılan dört halden birisi içerisinde
mütala edilebilmesi mümkün değildir. Şu halde; 5271 sayılı Yasanın
309. maddesinin 4. fıkrasındaki kararlardan birisi verilemeyeceğine
göre, Özel Dairece; hükmün, 5271 sayılı Yasanın 309. maddesinin 3.
fıkrası uyarınca, “para cezalarının ertelenemeyeceği yönüyle aleyhe
sonuç doğurmayacak biçimde bozulması” ile yetinilmesi, bunun yanında
başka bir karar verilmemesi gerekirken, hükümde aleyhe sonuç
doğuracak biçimde düzeltme yapılmış olması isabetli bulunmamıştır.
Bu açıklamalara göre; Özel Daire kararı hukuka aykırı bulunduğundan,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulü ile Yargıtay
3. Ceza Dairesi Kararının kaldırılması ve Yerel Mahkeme hükmünün
aleyhe sonuç doğurmayacak şekilde bozulması gerekir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 03.10.2006 gün ve 10557-7101 sayılı
kararının KALDIRILMASINA,
3-E... Sulh Ceza Mahkemesinin 08.06.2006 gün ve 211-158 sayılı
kararının ertelenmesi mümkün bulunmayan adli para cezasının
ertelenmesine karar verilmiş olması nedeniyle aleyhe sonuç
doğurmamak kaydıyla BOZULMASINA,
4-Dosyanın mahalline İADE edilmesi için Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına tevdiine, 21.11.2006 günü oybirliği ile karar
verildi. |