Ceza Genel Kurulu 2006/8-186 E., 2006/209 K.
KANUN YARARINA BOZMA
“İçtihat Metni”
Talep sahibi S... Kaya’nın isteği üzerine M... Asliye Ceza
Mahkemesi 12.07.2005 gün ve 189 Müt. sayı ile; “S... Kaya’nın M...
Asliye Ceza Mahkemesinin 16.06.1999 gün ve 244-546 sayılı ilamı ile
6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan dolayı anılan Yasanın 13/1,
647 sayılı Yasanın 4 ve 765 sayılı TCY’nın 72. maddesi uyarınca
4.266.666 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin olan
ve 29.09.1999 tarihinde infaz edilmiş bulunan mahkûmiyetin
infazından sonra 5352 sayılı Yasanın Geçici 2/2 ve 3682 sayılı Adli
Sicil Yasasının 8. maddesinde öngörülen sürenin geçmesi ve arşivden
silinme koşullarının oluşması nedeniyle, bu mahkûmiyete ilişkin
bilgilerin 5352 sayılı Yasanın Geçici 2/2 maddesi gereğince adlî
sicil arşiv kaydından çıkartılmasına” karar vermiştir.
Adalet Bakanının yasa yararına istemde bulunması üzerine dosyayı
inceleyen Yargıtay 8.Ceza Dairesi 01.05.2006 gün ve 2946-3913 sayı
ile;
”Tüm dosya kapsamına göre; 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun geçici
2. maddesi “Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte, Adalet Bakanlığı
Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce toplanmış olsun veya
olmasın suç tarihi itibariyle bu Kanun’un yürürlük tarihinden önceki
kayıtlar hakkında, 3682 sayılı Kanuna göre süre yönünden koşulu
oluşanlar silinir, diğer kayıtlar için bu Kanun hükümlerine göre
işlem yapılır. Anayasa’nın 76. maddesi ile özel hükümler saklıdır.
Birinci fıkra gereğince işlem yapılarak arşive alınan kayıtlar
hakkında, 3682 sayılı Kanun’un 8. maddesinde öngörülen sürelerin
dolduğu veya ertelenmiş olan hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı
hallerde bu tarih esas alınarak, Anayasa’nın 75. maddesi ve özel
kanunlarda sayılan suç ve mahkûmiyetler dışındaki kayıtlar için
ilgilinin, Cumhuriyet Başsavcılığının veya Adli Sicil ve İstatistik
Genel Müdürlüğünün talebi üzerine hükmü veren mahkemece veya talep
edenin bulunduğu yer Asliye Ceza Mahkemesince arşiv kaydının
silinmesine karar verilir. “hükmü uyarınca hangi hallerde kaydının
arşivden silinmesi gerektiği, bu hususun 6136 sayılı Kanun’un 7.
maddesi “… affa uğramış olsalar bile…” ibaresi karşısında ve 5352
sayılı Kanun’un 10 ve 12. maddelerine aykırı şekilde adli sicil
kaydının silinmesine karar verilmesinde isabet görülmediğinden
bahisle 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın
bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel
Müdürlüğünün 15.02.2006 gün ve 5633 sayılı kanun yararına bozma
istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığından 29.03.2006 gün ve
KYB/2006-31453 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla
incelendi.
5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 10. maddesine istinaden
istenildiğinde verilmek üzere arşiv kaydına alınan, adı geçene ait
hükme konu sabıka kaydının 6136 sayılı Yasanın 7/son madde ve
fıkrası gözetilerek, 5352 sayılı Yasanın 12. maddesi hükmüne aykırı
şekilde arşiv kaydının silinmesine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün kanun
yararına bozma talebine atfen düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının 29.03.2006 gün ve 2006/31453 sayılı ihbarname
içeriği bu itibarla yerinde görülmekle, M... Asliye Ceza
Mahkemesinin 12.7.2005 gün ve 2005/189 müteferrik sayılı kararının,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca, aleyhe
tesir etmemek üzere bozulmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi
için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine” karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 21.06.2006 gün ve 31453 sayı ile; “6136
sayılı Yasanın 7. maddesinin son fıkrasında “Ateşli silahla işlenen
cürümlerden hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere
bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlara; affa
uğramış olsalar bile hiçbir suretle ateşli silah taşıma ve
bulundurma izni verilemeyeceğinin” öngörüldüğünü, silah taşıma veya
bulundurma izninin verilmesini engelleyecek olan mahkûmiyetin,
ateşli silahla işlenen bir mahkûmiyet olduğunu, salt ruhsatsız silah
taşıma veya bulundurma suçuna ilişkin bir mahkûmiyetin, silah taşıma
veya bulundurma izni verilmesini engelleyen bir suç olarak kabul
edilmediğini, öte yandan, ruhsatsız silah taşıma suçunun,
Anayasa’nın 76. maddesi ile diğer bazı özel yasalarda belirtilen bir
kısım hakları kullanma konusunda bir sınırlama nedeni olarak da
öngörülmediğini, dolayısıyla S... Kaya’nın ruhsatsız silah taşıma
suçundan aldığı mahkûmiyete ilişkin bilgilerin arşiv kaydından
silinmesine karar verilmesinin isabetli bulunduğunu, ayrıca kabule
göre de, Yerel Mahkeme kararının davanın esasını çözümleyen
kararlardan olmaması karşısında, CYUY’nın 309. maddesinin 4.
fıkrasının (a) bendine uygun bulunduğunu, aynı maddenin (b) ve (c)
bentlerinde belirtilen ‘aleyhe sonuç doğurmama’ ilkesinin burada
uygulanamayacağını” belirterek itiraz etmiş,
a) Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yasa yararına bozma
isteminin reddine, b) Kabule göre ise; Özel Daire bozma kararından
“aleyhe tesir etmemek üzere” ibaresinin çıkartılmasına ve “dosyanın
müteakip işlemlerin yapılması için mahalline gönderilmesine” karar
verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza
Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen olayda;
S... Kaya, 10.07.1998 tarihinde işlediği ruhsatsız silah taşıma
suçundan dolayı M... Asliye Ceza Mahkemesinin 16.06.1999 gün ve
244-546 sayılı ilamıyla 6136 sayılı Yasanın 13/1, TCY’nın 59 ve 647
sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca 4.266.666 lira ağır para
cezasıyla cezalandırılmış, kesinleşen bu ceza 14.12.1999 tarihinde
yerine getirilmiştir.
Bilahare ilgilinin istemi üzerine yerel mahkeme, gerekli koşulların
oluştuğunu belirterek, 5352 sayılı Adlî Sicil Yasasının Geçici 2/2
maddesi uyarınca ilgilinin bu mahkûmiyetine ilişkin arşiv kaydının
silinmesine karar vermiştir.
Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminde bulunması üzerine
Özel Daire, 6136 sayılı Yasanın 7. maddesinin, silah ruhsatı
verilmesine engel mahkûmiyetleri düzenleyen son fıkrasında “affa
uğramış olsalar bile” ibaresinin bulunması nedeniyle, ateşli
silahlarla işlenen suçların kaydının arşivden çıkartılmasına yasal
olanak bulunmadığını belirterek yerel mahkeme kararını aleyhe tesir
etmemek üzere yasa yararına bozM...tur.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, ruhsatsız silah taşıma veya bulundurma
suçunun, 6136 sayılı Yasanın 7. maddesinin son fıkrasında belirtilen
ve “affa uğramış olsa bile” silah taşıma ruhsatı verilmesine engel
suçlardan olmaması ve yine bu suçun Anayasa’nın 76. maddesi ile
diğer bazı özel yasalarda gösterilen bir kısım hakları kullanma
konusunda sınırlama nedeni olarak öngörülmemesi karşısında, bu suça
ilişkin mahkûmiyet bilgilerinin adli sicil arşivinden silinmesine
dair yerel mahkeme kararının isabetli bulunduğunu, kabule göre de;
yerel mahkeme kararının davanın esasını çözen kararlardan olmaması
nedeniyle, CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) ve (c)
bentlerinde belirtilen “aleyhe sonuç doğurmama” ilkesinin
uygulanması olanağının bulunmadığını belirterek itiraz etmiştir.
Görüleceği üzere çözümü gereken uyuşmazlıklar;
1-) Ruhsatsız silah taşıma suçuna ilişkin mahkûmiyet bilgilerinin,
adlî sicil arşivinden silinmesinin mümkün olup olmadığı,
2-) Kabule göre de; adlî sicil bilgilerinin arşivden silinmesine
dair kararın aleyhe sonuç doğurabilecek biçimde yasa yararına
bozulmasının mümkün olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne dayanak tutulacak yasal düzenlemeler şöyledir;
1-) 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının 4. maddesinde, adli sicile
kaydedilecek bilgiler gösterilmiş, 9. maddesinde ise, adli sicil
bilgilerinin silinmesi ve bunların arşiv kaydına alınması
düzenlenmiştir. Buna göre, adli sicil bilgileri; cezanın veya
güvenlik tedbirinin infazının tamamlanması, ceza mahkûmiyetini bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldıran şikâyetten vazgeçme veya etkin
pişmanlık, ceza zamanaşımının gerçekleşmesi ya da genel af halinde
Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek arşiv kaydına
alınacaktır. Görüleceği üzere, adli sicil kaydının silinip,
bilgilerin arşive alınması için infazın tamamlanması yeterli kabul
edilmiştir.
Yasanın 14. maddesine göre, arşiv kaydındaki bilgilerin silinmesi
ile ilgili kararlar üç hâkimden oluşan bir komisyon tarafından
alınacaktır. 12. maddeye göre arşiv bilgileri ancak, ilgilinin ölümü
veya kaydın girildiği tarihten itibaren seksen yılın geçmesi yahut
fiilin yasayla suç olmaktan çıkartılması üzerine ya da yasa yararına
bozma veya yargılamanın yenilenmesi sonucunda verilen beraat veya
ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararların kesinleşmesi
üzerine silinebilecektir.
Açıklandığı üzere; yeni adlî sicil sisteminde, yasanın yürürlüğe
girdiği 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenen suçlara ilişkin
mahkûmiyet bilgilerinin adlî sicilden ve arşiv kaydından silinmesi
hususunda mahkemeler yetkili kılınmamıştır. Ancak, önceki ve sonraki
yasaların düzenlemeleri farklı bulunduğundan, 1 Haziran 2005
tarihinden önce işlenen suçlara dair mahkûmiyet bilgilerinin adlî
sicilden silinmesi ve arşivden çıkartılması ayrı bir maddede
düzenlenmiştir.
5352 sayılı Adli Sicil Yasasının Geçici 2. maddesinde;
”(1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Adalet Bakanlığı Adlî
Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce toplanmış olsun veya olmasın,
suç tarihi itibarıyla bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki kayıtlar
hakkında, 3682 sayılı Kanuna göre süre yönünden silinme koşulu
oluşanlar silinir; diğer kayıtlar için bu Kanun hükümlerine göre
işlem yapılır. Anayasanın 76 ncı maddesi ile özel kanun hükümleri
saklıdır.
(2) Birinci fıkra gereğince işlem yapılarak arşive alınan kayıtlar
hakkında, 3682 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen sürelerin
dolduğu veya ertelenmiş olan hükmün esasen vâki olmamış sayıldığı
hallerde bu tarih esas alınarak, Anayasanın 76 ncı maddesi ve özel
kanunlarda sayılan suç ve mahkûmiyetler dışındaki kayıtlar için
ilgilinin, Cumhuriyet Başsavcılığının veya Adlî Sicil ve İstatistik
Genel Müdürlüğünün talebi üzerine hükmü veren mahkemece veya talep
edenin bulunduğu yer asliye ceza mahkemesince arşiv kaydının
silinmesine karar verilir.” denilmektedir.
Geçici 2. maddenin 2. fıkrasındaki düzenlemeye göre, 1 Haziran 2005
tarihinden önce işlenen suçlara ilişkin bilgilerden adlî sicil
arşivine alınanların silinmesine karar verme yetkisi münhasıran
mahkemeye aittir. Bu hükme göre mahkemeler, 3682 sayılı Yasanın 8.
maddesinde öngörülen süreler dolM...sa veya ertelenmiş hükmün esasen
vaki olmamış sayılması koşulları oluşM...sa adlî sicil bilgilerinin
arşivden silinmesine karar verebilecektir.
Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın milletvekili seçilme
yeterliliğini düzenleyen 76. maddesinin ikinci fıkrasında, “taksirli
suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis
cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma,
dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale
ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma,
terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik
suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar”ın, affa uğramış olsalar
bile milletvekili seçilemeyecekleri hükme bağlanmıştır.
Bunun gibi çeşitli özel yasalarda,
Örneğin; 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 48., 2802 sayılı
Hakimler ve Savcılar Yasasının 8/h, 1136 sayılı Avukatlık Yasasının
5/a, 1512 sayılı Noterlik Yasasının 7., 7397 sayılı Sigorta Murakabe
Yasasının 2/b, 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Yasasının 4/d, 5188
sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Yasanın 10/d maddelerinde,
affa uğramış olsa bile, belirli suçlardan mahkûmiyet, bazı görevlere
getirilmeye ve bir kısım hakları kullanmaya engel olarak kabul
edilmiştir.
Yine, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Yasanın,
ateşli silah taşıma ve bulundurma yetkisine sahip olanlarla ilgili
düzenleme içeren 7. maddesinin 4534 sayılı Yasa ile değişik son
fıkrasında da; “Ateşli silahla işlenen cürümlerden hükümlü
bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir yıldan fazla
hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlara; affa uğramış olsalar
bile hiçbir suretle ateşli silah taşıma ve bulundurma izni
verilemez.” denilmektedir. Özel yasalarda yer alan bu hükümler
nedeniyle, bu mahkûmiyetlerin adli sicil arşivinde muhafazası ve
istenildiğinde ilgili kurumlara bildirilmesi gerekmektedir.
İşte bu nedenledir ki, 5352 sayılı Adlî Sicil Yasasının Geçici 2.
maddesinde, Anayasa’nın 76. maddesinde veya bazı özel yasalarda
sayılan ve “affa uğramış olsa dahi” bazı görevleri üstlenmeyi veya
bazı hakları kullanmayı engelleyen suç ve mahkûmiyetlerin adlî sicil
arşivinden silinemeyecekleri kabul edilmiştir.
Somut olayda;
S... Kaya’nın ruhsatsız silah taşıma suçundan aldığı adlî para
cezasının yerine getirilme tarihinden bu yana, adli sicildeki sabıka
kaydının silinebilmesi bakımından 3682 sayılı Yasanın 8. maddesinde
öngörülen sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Bu mahkûmiyet Anayasa’nın
76. maddesinde ve diğer bazı yasalarda hakları kısıtlayıcı nitelikte
olduğu kabul edilen mahkûmiyetlerden de değildir. Ancak ne varki; bu
mahkûmiyetin 6136 sayılı Yasanın 7. maddesinin, silah ruhsatı
alınmasına engel mahkûmiyetleri gösteren son fıkrasında belirtilen
türde bir mahkûmiyet olup olmadığının saptanması önem kazanmaktadır.
Anılan fıkrada; affa uğramış olsa dahi “ateşli silahla işlenen
cürümlerden hükümlü bulunma” keyfiyeti, affa uğramış olsa dahi
ateşli silah taşıma ve bulundurma izni verilmesini engelleyen bir
hal olarak düzenlenmiştir. Ateşli silahın araç olarak kullanması
suretiyle işlenen herhangi bir suçun, örneğin: silahla yaralama veya
silahla tehdit gibi suçlardan hükümlü bulunmanın bu fıkra kapsamına
girdiğinde kuşku bulunmamaktadır. Ancak, ateşli silahı başka bir
suçta kullanmaksızın salt ruhsatsız taşıyan veya bulunduran kişinin
bu suça ilişkin mahkûmiyeti de anılan fıkra kapsamında
değerlendirilmeli ve silah ruhsatı verilmesine engel bir hal olarak
nitelendirilmeli midir? Bu sorunun sağlıklı biçimde yanıtlanabilmesi
ve metnin doğru yorumlanabilmesi için metnin yasalaşma süreci gözden
geçirilmeli, yasa koyucunun bu düzenlemedeki esas amacı dikkate
alınmalıdır.
10.07.1953 tarih ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında
Yasaya ilişkin Hükümet Tasarısının, aşamalarda diğer bazı maddelerle
birleştirilip değiştirilerek nihayetinde 7. madde olarak yasalaşan
10. maddesi:
”Ateşli silah taşımak müsaadesini haiz olanlar bu silâhları resmî
ruhsatı haiz olanlardan başkalarına satamıyacakları gibi muvakkaten
de olsa başkalarına veremezler.
Bu silâhlarla suç işlendiği takdirde izin kağıtları alınır ve
kendilerine bir daha silâh taşıma izni verilmez.” şeklinde
düzenlenmiştir.
Bu düzenlemenin amacı madde gerekçesinde; “.......Bu silâhlarla bir
suç işlendiği takdirde, suçun cezası ayrıca tayin edilmekle beraber
verilen müsaadenin geri alınması ve bu gibi kimselere bir daha silah
taşıma müsaadesi verilmemesi gerekmektedir.” denilerek
açıklanmıştır.
Bilahare Tasarı’nın 10. maddesi İçişleri Komisyonunda kısmen
değiştirilerek 8. madde olarak kabul edilip düzenlenmiş olup, bu
metinde; “İzin vesikasını haiz bir kimsenin kendi silâhı ile suç
işlemesi veya ihmal veya kusuru neticesinde başkalarının eline geçen
bu silâhla suç işlenmesi hallerinde izin vesikası geri alınır ve bir
daha bu kimseye izin vesikası verilmez.” hükmü bulunmaktadır.
Bu metin de Geçici Adalet Komisyonu tarafından değiştirilerek 9.
maddenin 2. fıkrasına alınmış ve Genel Kurul’a sunulM...tur. Bu
metinde; “Silâh taşıma ruhsatını haiz olan kimsenin bu silâhla suç
işlemesi veya silâhın muhafazasındaki ihmal ve kusuru neticesi
başkaları tarafından bir suç işlenmesi veya intihar ve intihara
teşebbüs edilmesi hallerinde silâh vesikası geriye alınır ve bir
daha silâh taşıma izni verilmez” denilmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan görüşmeler sırasında tekrar
gözden geçirilmesi gerektiği ileri sürülüp yeniden Geçici Adalet
Komisyonuna gönderilen bu metin diğer bazı maddelerle birlikte
tadilata uğramış ve 7. madde olarak düzenlenip bu haliyle
yasalaşmıştır. Maddenin 3. fıkrasında; “Ateşli silahla işlenen
cürümlerden biri ile mahkûm olanlara hiç bir suretle ateşli silah
taşıma veya bulundurma izni verilemez.” kuralı bulunmaktadır.
Sonraki süreçte, 23.06.1981 tarih ve 2478 sayılı, yine 23.02.2000
tarih ve 4534 sayılı yasalarla 6136 sayılı Yasanın 7. maddesinde
değişiklik yapılmış ve sözü edilen hüküm maddenin son fıkrası olarak
bugünkü şeklini almıştır.
Görüleceği üzere, yasalaşma sürecinin başında, sadece ruhsatlı
silahı ile suç işleyenlerin veya ruhsatlı silahının başkalarının
eline geçmesini önleyecek tedbirleri almayıp bunlarla suç
işlenmesine neden olanların ruhsatlarının geri alınması
amaçlanmışken, süreç içinde yapılan değişikliklerle kapsam
genişletilmiş, gerek ateşli silah kullanılarak işlenen bir başka
cürümden mahkûm olunması, gerekse ruhsatsız silahın bizatihi
taşınması veya bulundurulması nedeniyle bu suçtan hüküm giyilmesi,
bu cezalar affa uğramış olsa bile, silah ruhsatı verilmesini
engelleyen haller olarak düzenlenmiştir.
Nitekim Danıştay 10. Dairesi de; 24.04.2000 gün ve 775-1840 sayılı
kararında benzer bir yorumla, ruhsatsız ateşli silah bulundurma
suçuna ilişkin mahkûmiyeti, ateşli silahla işlenen suçtan mahkûmiyet
olarak değerlendirmiş ve affa uğramış olsa dahi böyle bir
mahkûmiyetin ateşli silah ruhsatı alınmasını engellediğini
belirtmiştir.
Bu durumda, ateşli silah taşıma veya bulundurma suçuna ilişkin
mahkûmiyet bilgilerinin adlî sicil arşivinden silinmesine yasal
olanak bulunmamaktadır. Dolayısıyla yerel mahkeme kararının yasa
yararına bozulması yerindedir. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı
itirazının bu yöne ilişen kısmı isabetli bulunmamıştır.
2-) Yargıtay C.Başsavcılığının itiraz yazısında belirtilen diğer
nedene gelince;
Bir karar veya hükmün yasa yararına bozulmasının, ilgili aleyhine
sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim
veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp
yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme
yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı CYY’nın 309. maddesinde sıralı ve
ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, yasa yararına
bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken,
“karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile
davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı
uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Hiç kuşku yoktur ki, yargılamanın değişik aşama ve evrelerinde gerek
hakimlik makamı gerekse mahkemeler tarafından değişik nitelikte
kararlar verilmektedir. CYY’nın 223. maddesinde bu kararlardan
hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır. Buna göre; “mahkûmiyet,
beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine
hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararlar”, birer hükümdür.
Yine “adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik
kararları” da yasa yolu bakımından hüküm sayılır. Bunlardan
mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik
tedbirlerine hükmedilmesine dair hükümlerin uyuşmazlığı sona
erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler oldukları
konusunda öğretide genel bir mutabakat bulunmaktadır. (Nur
Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 3. Bası, 2005, s. 624,
Nurullah Kunter-Feridun Yenisey, Ceza Muhakemesi Hukuku Özet Kitap,
2005, s. 519, Veli Özer Özbek, Yeni Ceza Muhakemesi Kanununun
Anlamı, 2005, s. 1186)
03.06.1936 gün ve 9-11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da;
zamanaşımı, genel af ve davadan vazgeçme gibi düşme nedenlerinden
birine dayanılarak verilen mahkeme kararlarının da davanın esasını
çözümleyen ve suçlular hakkında kazanılmış hak sağlayan kararlardan
olduğu vurgulanmıştır.
Öte yandan, adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik
görevsizlik kararlarının, yasa yolu bakımından hüküm sayılmakla
birlikte, davanın esasını çözen nitelikteki kararlardan olmadığı
açıktır. Ayrıca, CYY’nın 223. maddesinde sayılan hüküm çeşitleri
arasında yer almayan “durma kararları” da davanın esasını çözen
kararlardan değildir.
Bu açıklamalar ışığında, CYY’nın yasa yararına bozmayı düzenleyen
309. maddesinde öngörülen sistematiği incelendiğinde;
Şayet yasa yararına bozulan hüküm bir mahkûmiyet hükmü ise ve bozma
nedeni de mahkûmiyet hükmünün, davanın esasını çözmeyen yönüne yahut
savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul
işlemlerine ilişkin ise, bu durumda hükmü veren mahkemece yeniden
yargılama yapılarak hüküm verilecektir. Örneğin; hakimin reddi
istemi karara bağlanmadan hüküm verilmesi veya müdafi tayininin
zorunlu bulunduğu hallerde sanığa müdafi atanmadan yargılama yapılıp
bitirilmesi gibi hukuka aykırılıklar nedeniyle mahkûmiyet hükmü yasa
yararına bozulduğunda yerel mahkemede yeniden yargılama
yapılacaktır. Ancak bu hükümde verilecek ceza, CYY’nın 309.
maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca, önceki hükümde
belirlenen cezadan daha ağır olamayacaktır.
Mahkûmiyet hükmü, sayılan ayrıksı haller dışında, cezanın
kaldırılmasını veya daha hafif bir ceza verilmesini gerektiren diğer
hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulM...sa, bu durumda hükmü veren
mahkemede yeniden yargılama yapılmayacak, CYY’nın 309. maddesinin 4.
fıkrasının (d) bendi uyarınca cezanın kaldırılmasına veya daha hafif
cezaya Yargıtay’ca hükmedilecektir. Bozma aleyhe ise, bu durumda
sadece hükmün yasa yararına bozulması ile yetinilecek, yeniden
yargılama yapılması söz konusu olmayacaktır.
Yasa yararına bozulan hüküm, mahkûmiyet dışında ve davanın esasını
çözer nitelikte diğer bir hükümse ve örneğin; beraat, ceza
verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın
düşmesi hükümlerinden biri ise, anılan maddenin 4. fıkrasının (c)
bendi uyarınca verilen bozma kararı aleyhte sonuç doğurmayacak ve
yeniden yargılama yapılamayacaktır.
Hüküm çeşitlerinden sayılmakla birlikte, esası çözmeyen adlî yargı
dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları ile hüküm
niteliğinde olmayan yargılamanın durmasına dair kararlar ve diğer
hâkimlik veya mahkeme kararları CYY’nın 309. maddesinin 4.
fıkrasının (a) bendi uyarınca yasa yararına bozulduğunda, kararı
veren hakimlik makamı veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma
yapılacak, bu kabil kararların yasa yararına bozulmasının ilgililer
aleyhine sonuç doğurmayacağı yolunda bir kurala Yasada yer
verilmemesi nedeniyle, bu hususa bakılmaksızın yeni bir karar
verilecektir.
Somut olayda, Yerel Mahkemenin istem sahibi S... Kaya’nın mahkûmiyet
bilgilerinin adlî sicil arşivinden silinmesine ilişkin kararı, 5271
sayılı CYY.nın 223. maddesinde yazılı hüküm türlerine dahil
bulunmamakta niteliği ve hasıl ettiği etki ve neticeleri itibariyle
de infaz hukukuyla ilişkili bir mahiyet taşımaktadır. Bu itibarla
yasanın 309/4-a maddesi kapsamında değerlendirilemeyecek böyle bir
kararın yasa yararına bozulmasının ilgili aleyhine sonuç doğurması
mümkündür. Ayrıca kararı veren mahkemece bozma doğrultusunda yeniden
bir karar verilmesi de zorunludur. Bu değerlendirmeler ışığında;
Yargıtay C.Başsavcılığının anılan hususa ilişen itirazının kabulü
ile, Özel Daire bozma kararından, “aleyhe sonuç doğurmamak üzere”
ibaresinin çıkartılmasına, yerel mahkemece yasa yararına bozma
kararı doğrultusunda yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın
mahalline gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığının;
a) Yerel Mahkeme kararının yasa yararına bozulmaması gerektiğine
yönelen itirazının REDDİNE,
b) CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde
belirtilen “aleyhe sonuç doğurmama” ilkesinin somut olayda geçerli
bulunmadığına ilişen itirazının KABULÜNE,
2- Yerel Mahkeme hükmünün yasa yararına bozulmasına ilişkin Yargıtay
8. Ceza Dairesinin 01.05.2006 gün ve 2946-3913 sayılı ilâmından,
“aleyhe tesir etmemek üzere” ibaresinin çıkartılmasına,
3- M... Asliye Ceza Mahkemesince yeniden yargılama yapılarak bozma
doğrultusunda karar verilmesi için dosyanın mahalline gönderilmek
üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.10.2006 günü oybirliği
ile karar verildi. |