Ceza Genel Kurulu 2006/8-208 E., 2006/206 K.
DURUŞMA TUTANAĞI
TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİ
ZAMAN BAKIMINDAN UYGULAMA
“İçtihat Metni”
2911 Sayılı Yasaya aykırı davranmak suçundan “sanıklar M...
Özkılavuzoğlu, T... Koğu, E... Erdoğan, O... Demir, K... Şahin ve
S... Doğru’nun 2911 sayılı Yasanın 32/1. maddesi uyarınca 6 şar ay
hapis ve 218.104.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmalarına,
cezaların 647 Sayılı Yasanın 6. maddesi gereğince ertelenmesine,
sanıklar H... Behlivan, C... Gerçek ve A... Akgöl’ün ise; 2911
sayılı Yasanın 32/3. ve 765 sayılı Yasanın 59. maddesi uyarınca 2
yıl 6 şar ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, olayda
kullanılan pankartın 765 Sayılı Yasanın 36. maddesi gereğince
müsaderesine” ilişkin B... 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen
06.05.2003 gün ve 512/389 sayılı hükümlerin tüm sanıklarla,
sanıkların müdafileri tarafından temyiz edilmeleri üzerine; Yargıtay
8. Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, 09.03.2006
gün ve 14460/1951 sayı ile;
”Hükmolunan cezanın tür ve tutarına göre sanıklar ve müdafilerinin
duruşma isteğinin CMUK nun 318. maddesi uyarınca (REDDİNE)
Dosya üzerinde yapılan incelemede;
1-Sanıklar H... Behlivan, A... Akgöl ve C... Gerçek hakkında 2911
Sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükümlere yönelik sanıklar
ve sanık müdafilerinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere,
mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve
takdirine, tetkik olunan dosya münderecatına göre sanıklar H...
Behlivan, A... Akgöl ve C... Gerçek müdafiinin yerinde görülmeyen
temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin, istem gibi oybirliği ile
(ONANMASINA),
2-Sanıklar S... Doğru, K... Şahin, O... Demir, E... Erdoğan, T...
Koğu, M... Özkılavuzoğlu hakkında 2911 Sayılı Yasaya aykırılık
suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının
incelenmesinde;
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen kanıtlara,
gerekçe ve takdire göre 2911 Sayılı Yasaya aykırılık suçunun
kanıtlanmasında ve nitelendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık
bulunmadığından bu hususlara yönelik temyiz itirazları yerinde
görülmemiştir; ancak,
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesinde “zaman bakımından
uygulama”, 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama
Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesinde “lehe olan hükümlerin
uygulanmasında usul” kurallarının düzenlenmesi, aynı Kanunun 12.
maddesi ile 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve bu Kanunların hükümden
sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunması karşısında;
5237 Sayılı Kanunun 7. ve 5252 Sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca
sanıkların hukuki durumunun 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
hükümleri de nazara alınarak kanıtlama ile suç nitelendirmesi
dışında 5237 Sayılı TCK nun 62. maddesinin sanıklar lehine hükümler
getirmesi bakımından yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk
bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar S... Doğru, K... Şahin, O... Demir,
E... Erdoğan, T... Koğu, M... Özkılavuzoğlu ve müdafilerinin temyiz
İtirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün
(BOZULMASINA)” karar verilmiştir.
Bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 31.07.2006 gün
ve 2006/178492 sayı ile itiraz yasayoluna başvurulmuş ve;
”…II.İtiraz Konusunun Açıklanması:
A.Uyuşmazlık
Yargıtay C. Başsavcılığı ile 8. Ceza Dairesi arasındaki uyuşmazlık
toplu olarak bulunulması doğal olan Üniversite kampüsünde önceki
yıllarda yapılan, süreklilik kazanan ve kendiliğinden oluşan anma
töreninin yasa dışı hale dönüşüp dönüşmediği, kabule göre ise
sanıklar H... Behlivan, A... Akgöl hakkındaki hukuki nitelendirmenin
eksik inceleme sonucu 2911 sayılı kanunun 32/1 maddesi yerine 32/3
maddesi gereğince yapılması ve fazla ceza tayinidir.
B.Uyuşmazlığın İzahına Ve Çözümüne İlişkin Hukuki Düzenleme,
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 20. maddesinin 1. fıkrasında,
herkesin barışçı toplantı hakkına sahip olduğu belirtilmiş,
Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesinin 21.
maddesinde de; “Barışçıl bir biçimde” toplanma hakkı hukuk
tarafından tanınır. Bu hakkın kullanılmasına ulusal güvenliği ve
kamu güvenliğini, kamu düzenini, sağlık veya ahlaki veya
başkalarının hak ve özgürlüklerini koruma amacı taşıyan, demokratik
bir toplumda gerekli bulunan ve hukuka uygun olarak getirilen
sınırlamaların dışında başka hiçbir sınırlama konmayacağı hükmüne
yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesinin 1. fıkrasında;
herkesin asayişi bozmayan toplantılara katılma hakkına sahip olduğu,
2. fıkrasında ise, bu hakkın demokratik bir toplumda, zorunlu
tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin
korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi,
sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlandırılabileceği
belirtilmiştir.
Anayasamızın 34. maddesinde ise AİHS’nin 11. maddesi ile örtüşecek
şekilde; herkesin, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip olduğu
belirtildikten sonra bu hakkın ancak, milli güvenlik, kamu düzeni,
suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği ve kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve
usullerin kanunda gösterileceği öngörülmüştür.
2911 Sayılı Kanunun 6. maddesinde; “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri,
tüm il ve ilçe sınırları içerisinde aşağıdaki hükümlere uyulmak
şartıyla her yerde yapılabilir.
Şehir ve kasabalarda ve gerekli görülen diğer yerlerde hangi meydan
ve açık yerlerde veya yollarda toplantı ve yürüyüş yapılabileceği ve
bu toplantı ve yürüyüş için toplanma ve dağılma yerleri ile
izlenecek yol ve yönler vA... ve kaymakamlarca kararlaştırılarak
önceden duyurulur..” hükmü mevcuttur.
2911 Sayılı TGYK nun 28. maddesinde kanuna aykırı toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleyen ve yönetenlerin ve katılanların
cezalandırılacağı belirtilmiştir.
2911 SK nun 32. maddesi kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere
silahsız olarak katılanlar, emir ve ihtardan sonra kendiliğinden
dağılmazlar ve hükümet kuvvetleri tarafından zorla dağıtılırsa bir
yıl altı aydan, üç yıla kadar hapis ve para cezası ile
cezalandırılır.
Güvenlik amirinin 24. maddenin 1. fıkrası uyarınca yaptığı dağılma
isteğini yerine getirmeyen düzenleme kurulu üyeleri hakkında da
yukarıda belirtilen cezalar uygulanır.
Dağıtma sırasında cebir veya şiddet veya tehdit veya saldırı veya
mukavemette bulunanlar fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir
suç teşkil etmediği takdirde, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır. 23.maddede yazılı hallerden biri gerçekleşmeden
veya 24. madde hükmü yerine getirilmeden yetki sınırı aşılarak
toplantı ve yürüyüşlerin dağılması hA...nde yukarıdaki fıkrada
yazılı fiilleri işleyenlere verilecek cezalar dörtte bire kadar
indirilerek uygulanabileceği gibi, icabına göre büsbütün de
kaldırılabilir.
Şeklindedir.
2911 SK nun 32/1 maddesindeki suçun oluşabilmesi için,
a)Toplantı ve gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı olması, (m.23)
b)Kolluk güçleri amirinin topluluğa dağılma, aksi takdirde zorla
dağıtılacağı ihtarında bulunması,
c)İhtara uyulmaması üzerine topluluğun zorla dağıtılması gerekir.
2911 SK nun 32/3. maddesindeki suçun oluşabilmesi için güvenlik
amirinin yaptığı ihtara rağmen dağılmayıp güvenlik güçlerince zorla
dağıtılanlarca; dağıtma sırasında güvenlik görevlilerine cebir,
şiddet, tehdit, saldırı veya mukavemette bulunulması gerekir.
III.Dosyadaki Delillerin Değerlendirilmesi
1-Olay yeri tespit tutanağında, 02.05.2002 günü bir kısım Abant
İzzet Baysal Üniversitesi öğrencilerinin 03.05.1998 günü B... şehir
merkezinde öldürülen K... Mak isimli öğrencinin ölüm günü kantinde
toplanan 70-80 kadar sol görüşlü olduğu ifade edilen öğrencilerin
toplu olarak K... Mak’ın resimlerini yakalarına astıkları, daha
sonra el çırparak İktisat Fakültesi önündeki bahçede toplandıkları,
o sırada toplanma yerinde olan jandarma komutanının, sanıklardan
dağılmalarını istediği, dağılmadıkları takdirde zor kullanılarak
dağıtılacaklarını ikaz ettiği, bunun üzerine sanıkların pankart
açıp, slogan attıkları ve rektörlük binasına doğru yürüyüşe geçmek
istemeleri üzerine pankarta el konularak gruba müdahale edildiği, bu
esnada kışkırtıcılık yapan sanıkların gözlem altına alındığı,
dağıtılma esnasında jandarma eri M... Şahin’in ayağına darbe aldığı
açıklanmıştır.
2-Sanıklar suçlamaları reddetmişlerdir.
3-Mağdur M... Şahin beyanında kaçan bir öğrenciyi yakalamak isterken
öğrencinin ayağına vurduğunu beyan etmiştir.
4-Diğer mağdur görevliler, kimler tarafından yaralandıklarını
belirtmemişlerdir.
5-Zabıt mümzisi tanık C... Döğer beyanında, başlangıçta jandarma
komutanının, öğrencilerin toplandıkları yerin rektörlüğün izin
verdiği yer olmadığını, rektörlüğün izin verdiği yere gitmelerini
istediği, bunun üzerine öğrencilerin pankart açıp slogan atmaya
başlayınca, jandarma komutanının pankartı almaya çalıştığı ve bu
aşamada kargaşa yaşandığını, kendilerinin komutanın yanına gitmek
istediklerini, bu sırada öğrencilerin koşmaya ve bağırmaya
başladıklarını, İktisat Fakültesine ait camların kırılması üzerine
jandarmanın müdahale ettiğini ve bazı öğrencileri göz altına
aldıklarını beyan etmiştir.
6-Zabıt mümzisi tanık Bekir Büyükhan ifadesinde, öğrencilerin kantin
yerine İktisat Fakültesi önünde eylem yapmak istemeleri üzerine,
pankart açtıkları sırada komutanlarının müdahale ettiğini ve
öğrencilerin göz altına alındığını, göz altına alınan öğrencilerin
ihtara rağmen slogan atıp pankart açan öğrenciler olduğunu
söylemiştir.
7-Zabıt mümzisi tanıklar A... Başarın ve S… Arıcan ifadelerinde,
olay günü fakülteye gittiklerini, öğrencilere rektörlük tarafından
kutlama yapılacak yer, kantin olarak gösterilmesine rağmen,
öğrencilerin İktisat Fakültesi önünde toplanınca ve pankart açınca
jandarma komutanı Feridun Yürümez tarafından pankart açılmaması
yönünde ihtar yapıldığını, komutanın pankartı almak istediğini,
öğrenciler engel olunca kargaşa olduğunu, slogan atan öğrencilerden
karakola alınanlar olduğunu, öğrencilerin hepsinin slogan attığını
beyan etmişlerdir.
8-Olayın oluş şeklini gösteren video kaset deşifre edilip
incelenmemiştir.
IV.Kararın İrdelenmesi
2911 Sayılı Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasında “Şehir ve
kasabalarda ve gerekli görülen diğer yerlerde, hangi meydan ve açık
yerlerde veya yollarda, toplantı ve yürüyüş yapılabileceği ve bu
toplantı ve yürüyüş için toplanma ve dağılma yerleri ile izlenecek
yol ve yönler..” hükmü mevcuttur. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere
genel yerlerde, herkese açık mekanlarda bu kanunun uygulama olanağı
vardır. Herkese açık olmayan yer ve mekanlarda 2911 Sayılı Kanunun
uygulanması mümkün değildir. Örneğin; konutta, bahçesinde olduğu
gibi. Yine sadece öğrencilerin girmesine izin verilen kamuya açık
olmayan yerlerde örneğin üniversite kampüsleri de bu kapsamda
kanunun uygulama alanı dışındadır. Zîra, bu alandaki düzenlemeler
üniversite idaresinin sorumluluğunda olup bu düzenlemelere aykırılık
ancak disiplin soruşturmasını gerektirir.
Bu itibarla üniversite idaresi tarafından İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi kantininde düzenleme izni verilen anma töreninin
bahsedilen yerde yapılmaması, idareye karşı bir davranış olarak ele
alınmalı bu açıdan değerlendirilmelidir. 2911 Sayılı Kanunun 6.
maddesi bu açıdan irdelendiğinde suçun yasal unsurlarının oluşmadığı
görülmektedir.
2911 Sayılı Kanunun 32. maddesi açısından suçun oluşup oluşmadığı
irdelendiğinde;
Dava konusu olayda öğrencilerin sanıkların önceki yıllarda öldürülen
arkadaşlarının ölüm yıldönümünü anmak amacıyla rektörlükten izin
istedikleri, rektörlüğün anma töreninin okul kantininde yapılmasını
istediği, başlangıçta öğrencilerin kantinde toplandığı, daha sonra
İktisat Fakültesi önüne geldikleri, bu sırada jandarma komutanının
sanıkları rektörlüğün izin verdiği alana gitmelerini söylediği, bu
sırada öğrencilerin pankart açmaya çalıştıkları, pankartı almak
isteyen jandarma komutanının hareketi üzerine kargaşanın olduğu ve
jandarmanın öğrencileri dağıttığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan bu dağıtma sırasında dağıtmaya yönelik olarak sanıklar
tarafından bir mukavemetin, tehdidin ve direnmenin olduğuna ilişkin
gerek olay yeri tespit tutanağında, gerekse zabıt mümzisi tanıkların
beyanlarında herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.
Güvenlik amirinin 24. maddenin 1. fıkrası uyarınca yapmış olduğu
kanuna uygun bir dağılma isteği bulunmamaktadır. Zabıt mümzisi
tanıkların beyanlarında da belirtildiği gibi güvenlik amiri sanık
öğrencilerden okul kantininde kutlama yapmalarını istemiş,
öğrenciler pankart açınca pankartı bizzat almaya çalışmış, bu sırada
kargaşa yaşanmış ve öğrenciler dağıtılmışlardır. Bir kısım öğrenci
daha sonra gözlem altına alınmıştır.
Yasa dışı toplantıya katılanların eylemi 32. maddede düzenlenmiştir.
32. maddedeki suçun oluşması için idari otoritenin uyarısına rağmen,
yasa dışı toplantı veya gösteriye katılan kimsenin eylemini
sürdürmesi koşuldur. Bu nedenle 32. maddedeki suç için dağılma
emrinin varlığı gereklidir. Yukarıda da belirtildiği gibi yasal
dağılma emri verilmemiştir. Bu itibarla eylem yasa dışı hale
dönüşmediğinden suç oluşmamıştır.
Kabule göre ise;
Sanıklar H... Behlivan, C... Gerçek ve A... Akgöl haklarında dağılma
sırasında mukavemet suçundan cezalandırma yoluna gidilmişse de
sanıklardan H... Behlivan ve A... Akgöl’ün ne şekilde zabıtaya
direndikleri, diğer sanık C... Gerçek’in mağdur M... Şahin’e ne
şekilde vurduğu (olay yeri tespit tutanağında bir açıklama olmadığı,
yargılaması yapılan tüm sanıkların kışkırtıcılıkla suçlandığı
dikkate alınarak) emanette bulunan kaset deşifre edilmeden veya
sanıkların fotoğrafları mağdurlara gösterilmeden 2911 SK nun 32/1
maddesi yerine 32/3 maddesi ile cezalandırılması yasaya aykırıdır”
gerekçesi ile Özel Daire Kararının kaldırılması talebinde
bulunulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza
Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar M... Özkılavuzoğlu, T... Koğu, E... Erdoğan, O... Demir,
K... Şahin ve S... Doğru’nun 2911 sayılı Yasanın 32/1, sanıklar H...
Behlivan, C... Gerçek ve A... Akgöl’ün de 2911 sayılı Yasanın 32/3
maddeleriyle cezalandırılmalarına karar verilen olayda; Özel Daire
ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, tüm
sanıklar yönünden sübuta, kabule göre de sanıklar H..., C... ve A...
yönünden suçların nitelendirilmesine ilişkindir.
Dosyanın esasının görüşülmesine geçilmeden önce Yerel Mahkemece
yürütülen kovuşturmaya ilişkin; 01.08.2002 tarihli oturuma ait
tutanağın ilk sayfasının zabıt katibi tarafından imzasız
bırakılmasının usule aykırılık oluşturup oluşturmayacağı Yargıtay İç
Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca “ön sorun” olarak ele alınıp
değerlendirilmiştir.
Usul işlemleri, derhal uygulanırlık ilkesinin doğal sonucu olarak,
gerçekleştirildiği sırada yürürlükte bulunan yargılama yasası
hükümlerine tâbi olurlar. Ceza yargılaması sırasında yasada
değişiklik olduğunda yeni yasa hemen uygulanır; ancak bu durum,
önceki yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde, o yasaya uygun biçimde
yapılmış işlemlerin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı gibi
yenilenmesini de gerektirmez.
Bu ilkenin sonucu olarak;
1- Usul işlemleri mutlaka yürürlükteki yasaya göre yapılacaktır.
2-Yürürlükteki yasaya göre yapılmış işlemler, sonradan yürürlüğe
giren yasa nedeniyle geçerliliğini yitirmeyecektir.
3-Yeni yasanın yürürlüğünden sonra yapılması gereken usul işlemleri
yeni yasaya tâbi olacaktır.
4-Yeni yasanın uygulanmasında, sanığın leh veya aleyhinde sonuç
doğurmasına bakılmayacaktır.
Nitekim 5320 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının Yürürlük ve Uygulama
Şekli Hakkında Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasında; 5271 sayılı Ceza
Yargılaması Yasasının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, yasada
öngörülen istisnalar dışında, görülmekte olan bütün soruşturma ve
kovuşturmalarda uygulanacağı belirtilmiş, 2. fıkrasında da; Ceza
Yargılaması Yasasının yürürlüğe girmesinden önceki soruşturma ve
kovuşturma evrelerinde yapılmış işlem ve kararların hukuki
geçerliliklerini sürdürdükleri vurgulanmıştır.
Açıklanan bu ilkeler; Yerel Mahkemede yargılamanın yapıldığı ve
hükmün verildiği tarihte yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza
Yargılamaları Usulü Yasasının 264. ve 267. maddelerinde yer alan
hükümlerin incelenmesini ve somut olayda uygulanmasını gerekli
kılmaktadır.
1412 sayılı Ceza Yargılamaları Usulü Yasasının 264. maddesi
gereğince; “Duruşma için tutanak tutulur ve mahkeme başkanı ile
zabıt katibi tarafından imzalanır. Mahkemece gerekli bulunduğunda
duruşma safahatı, mahkemenin uygun ve lüzumlu göreceği teknik
araçlarla tespit olunabilir. Bu tespite dayanılarak sonradan
düzenlenecek duruşma tutanaklarının, duruşma safahatına uygun
olduğu, mahkeme başkanı ve tutanağı düzenleyen zabıt kâtibi
tarafından tasdik edilir. Mahkeme başkanının özrü bulunursa tutanak
üyelerin en kıdemlisi tarafından imzalanır.” 1412 sayılı Ceza
Yargılamaları Usulü Yasasının 267. maddesi ise şu şekildedir:
“Duruşmanın nasıl yapılacağı hakkındaki kanuni merasime riayet
edilip edilmediği ancak zabıtname ile ispat olunabilir. Zabıtnamenin
bu kısmına karşı yalnız sahtelik iddiası yapılabilir.”
5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 219. maddesi ile 1412 sayılı
Ceza Yargılamaları Usulü Yasasının 264. maddesi neredeyse aynıdır,
aynı benzerlik 5271 sayılı Yasanın 222. maddesi ile 1412 sayılı
Yasanın 267. maddesi arasında da bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında da belirtildiği
gibi; ceza yargılaması işlemleri, onlara belge kanıtı değerinin
tanınması amacıyla duruşmada tutanaklara yansıtılmakta ve
yetkililerce imzalanarak resmi belge niteliğine kavuşturulmaktadır.
Yasanın buyurucu hükmü uyarınca duruşma safhalarını gösteren
tutanakların her sayfasının hâkim ve zabıt kâtibi tarafından
imzalanması bu nedenle zorunludur. Bu şekli düzenlemenin amacı,
tutanakların değiştirilmesini önlemek ve onlara güven duyulmasını
sağlamaktır. İmza noksanı bulunan duruşma tutanağı, muhtevasına
güvenilirliği yönünden duraksamaya yol açar ve resmi belge niteliği
zafiyete uğrar. Böyle bir belgeye dayanılarak hüküm tesis olunamaz.
Konu yargılamada; mahkum olan sanıklardan M... Özkılavuzoğlu, C...
Gerçek ve H... Behlivan’ın savunmalarının yer aldığı, 01.08.2002
tarihli oturuma ait tutanağın ilk sayfası, oturuma katıldığı
anlaşılan zabıt katibi E.Burak Tunçtürk (897) tarafından imzasız
bırakılmıştır.
Belirtilen eksiklik; esaslı işlemlerin yapılıp kayda geçirildiği
tutanaklarda, kopukluk meydana getirecek ve hükme dayanak oluşturan
belgeler bütünlüğünü bozacak niteliktedir. Anılan usulî eksikliğin
diğer sanıklar için de geçerli olan tutanak bütünlüğünü zedeleyeceği
tartışma dışıdır.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının açıklanan değişik
gerekçeyle kabulüne, Özel Daire onama ve bozma kararlarının
kaldırılmasına, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin öncelikle
açıklanan usule aykırılık nedeniyle BOZULMASINA, dosyanın tüm
sanıklar yönünden yeniden hüküm kurulmak üzere mahalline
gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 09.03.2006 gün ve 14460-1951 sayılı
onama ve bozma kararlarının KALDIRILMASINA, diğer yönleri
incelenmeyen 06.05.2003 gün ve 512-389 sayılı yerel mahkeme
hükümlerinin öncelikle açıklanan usule aykırılık nedeniyle
BOZULMASINA,
3-Tüm sanıklar yönünden yeniden hüküm kurulması için dosyanın
mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine,
10.10.2006 günü oybirliği ile karar verildi. |