Ceza Genel Kurulu 2006/4.MD-157 E., 2006/200 K.
DAVA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DURMASI VEYA KESİLMESİ
GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA
“İçtihat Metni”
Sanık H... Ayanoğlu’nun görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan
765 sayılı TCY.nın 240/2, 59/2, 80, 647 sayılı Yasanın 4, 240/2,
59/2, 647 sayılı Yasanın 4, 765 sayılı TCY.nın 72. maddeleri
uyarınca sonuçta 1.916 YTL. adli para cezası ve 5 ay 12 gün süreyle
memuriyetten yoksun kılınma cezasıyla cezalandırılmasına, 647 sayılı
Yasanın 5. maddesi uyarınca para cezasının birer ay ara ile 12 eşit
taksitte alınmasına ve cezalarının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi
uyarınca ertelenmesine ilişkin Yargıtay 4. Ceza Dairesince
30.03.2006 gün ve 38-10 sayı ile verilen hükmün sanık müdafii
tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının
“hükmün onanması” görüşünü içeren 15.05.2006 günlü tebliğnamesiyle
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca
okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Müsteşarı olarak görev
yaptığı sırada;
1- Bakanlık Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığında
uzman olarak görevli olan ve müsteşarlık makamında çalıştırılan N..
M.. Pirim adlı kişinin, 18.04.2001 tarihinde zamanın Bakanı
tarafından imzalanan personel hareketleri onayı ile Bakanlığın
Diyarbakır İl Müdürlüğünde İdari Mali İşler Şube Müdürlüğüne
atandığı, atama önerisinin 18.04.2001 tarihinde müsteşar sıfatıyla
sanık tarafından parafe edildiği, ilgilinin 25.04.2001 tarihinde
Bakanlıktaki görevinden ayrılıp 08.05.2001 tarihinde Diyarbakır İl
Müdürlüğündeki görevine başladığı, ancak daha Diyarbakır’daki
görevine başlamadan bir gün önce 07.05.2001 tarihinde Bakanlık
Personel Genel Müdürlüğünün sanık tarafından da paraflanmış olan
önerisi ve Bakanın onayı ile adı geçenin Araştırma Planlama ve
Koordinasyon Kurulu Başkanlığı emrinde harcırahsız olarak
görevlendirildiği ve 10.05.2001 tarihinde geçici görevine başladığı
ve 11.4.2003 tarihine kadar müsteşar yardımcılığı makamında görev
yaptığı;
2- Bakanlığın A... İl Müdürlüğünde şef kadrosunda görev yapan, A...
Üniversitesi Fen - Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü
mezunu K... Boran adlı görevlinin, 2.derecenin 6. kademesinde
bulunmasına karşılık 26.03.2001 tarihli dilekçesi ile Tefenni Zirai
Üretim İşletmesi Ziraat Meslek Lisesi Müdürlüğünde 1. derece kadrolu
öğretmenliğe naklen atanmasını talep ettiği, Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı Personel Görevde Yükselme Yönetmeliğinin 10. maddesi
hükmüne aykırı olarak eğitim ve sınava tabi tutulmaksızın ve
Bakanlık Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğüne bağlı Eğitim
Dairesi Başkanlığının Personel Genel Müdürlüğüne yazdığı 04.08.2000
tarihli yazıya göre söz konusu lisede sadece ziraat mühendisi ile
matematik öğretmenine ihtiyaç bulunduğu belirtilmiş olmasına rağmen,
sanığın 27.03.2001 tarihli parafını ve bakanın imzasını taşıyan
personel hareketleri onayı ile Tefenni Zirai Üretim İşletmesi
Laborant ve Veteriner Sağlık Meslek Lisesinde ¼ derece ve kademeli
öğretmeliğe atandığı, 06.04.2001 tarihinde A...’daki görevinden
ayrılarak, 10.04.2001 tarihinde yeni görevine başladığı, bundan bir
gün sonra, sanığın 11.04.2001 tarihli parafını içeren ve Bakan
tarafından imzalanan onay ile adı geçenin A... İl Müdürlüğü emrine
geçici görevle harcırahsız olarak görevlendirildiği, aynı gün
lisedeki görevinden ayrılarak 13.04.2001 tarihinde A... İl
Müdürlüğündeki geçici görevine başladığı, okulda yapılan teftiş
sonucu düzenlenen 12.04.2002 tarihli raporda lüzumu gösterilmesi
üzerine, 16.07.2002 tarihli Bakan onayı ile geçici görevi
kaldırılarak asıl görevi olan öğretmenliğe iade edildiği, 18.11.2002
tarihinde A...’daki geçici görevinden ayrılarak 09.12.2002 tarihinde
öğretmenlik görevine başladığı ve 18.02.2003 tarihinde de emekliye
ayrıldığı, adı geçenin yaklaşık 1 yıl 7 ay A...’da geçici görevli
olarak bulunduğu, izin ve sıhhi rapor gibi nedenlerle meslek
lisesinde sadece 4 gün görev yaptıktan sonra 1.derece kadrolu
öğretmenlik görevinden emekli olduğu;
3- Bakanlık İçel İl Müdürlüğü İdari ve Mali İşler Şube Müdürlüğünü
vekaleten yürütmekte olan G... Emiroğlu adlı görevliye 28.04.2000
tarihli onayla il müdür yardımcılığını tedviren yürütme görevinin
verildiği, 03.05.2000 tarihinden itibaren bu görevine başladığı, il
müdürlüğünün, adı geçenin yine bu göreve asaleten atanmasına dair
önerisinin, Personel Genel Müdürlüğünün 29.03.2001 tarihli yazısı
ile, Bakanlık Görevde Yükselme Yönetmeliğinin 26.maddesine uygun
olmadığından bahisle reddedildiği, bir süre sonra G... Emiroğlu’nun
18.02.2002 tarihli dilekçesiyle, söz konusu Yönetmeliğin 26.
maddesine uygun olarak, 1. bölge olan İçel’den, 5. ve 6. bölgelerde
boş bulunan il müdür yardımcılıklarından birine asaleten tayin
talebinde bulunması üzerine, sanığın 24.04.2002 tarihli parafını
taşıyan ve Bakan tarafından imzalanmış personel hareketleri onayı
ile Bayburt İl Müdür Yardımcılığı görevine atandığı, ancak atama
tarihi ile aynı tarihi taşıyan Bakan onayı ile adı geçenin tekrar
İçel İl Müdürlüğü emrinde geçici olarak görevlendirilerek 657 sayılı
Kanunun 86.maddesi gereğince İl Müdür Yardımcılığına vekalet görevi
verildiği, bu geçici görevlendirmeye ilişkin önerinin de sanık
tarafından parafe edildiği, adı geçen görevlinin 09.05.2002
tarihinde Bayburt’taki görevine başlayıp, 10.05.2002 tarihinde
buradan ayrılarak 13.05.2002 tarihinde de İçel’deki geçici görevine
(vekalet) başladığı, daha sonra vekalet görevi kaldırılarak 60
günlük sıhhi kurul raporundan sonra 09.01.2003 tarihinde Mersin’deki
geçici görevinden ayrılarak aynı gün Bayburt’taki görevine
başladığı;
dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalardaki savunmalarında, gerçekleştirilen bütün atamalarda
zamanın bakanı Prof. Hüsnü Y... G’...in bilgisi ve talimatı
olduğunu, nitekim dosyada bu konuda adı geçen bakanın imzasını
taşıyan bir yazı bulunduğunu, usulsüz atama yapıldığı belirtilen N..
M.. Pirim’in atama onayında, bakanlığın stratejik işlerden ve
çalışmaların araştırma ve planlamasından sorumlu bulunan müsteşar
yardımcısının parafını görmesi üzerine kendisinin de paraf attığını,
Mersin’in, bakanlık yönünden geniş çalışma sahası olan bir il olup,
görevinde kuşku bulunmayan G... Emiroğlu’nun mesaisinden daha fazla
yararlanabilmek bakımından bu ilde görevlendirilmesinin söz konusu
olduğunu, bu kişinin doğu hizmeti bulunmadığını, bunu
tamamlayabilmek ve vekaleten yürüttüğü işi moralman ve daha tatmin
edici bir ücretle yürütebilmesi için, zamanın bakanının talimatıyla
B...’ta çok kısa bir süre çalıştıktan sonra yeniden Mersin’de
görevlendirilmesine ilişkin yazıya paraf attığını, diğer görevli
K... Boran’ı ise hiç tanımadığını, Personel Genel Müdürlüğünün
normal evrak akışı içerisinde sunduğu atama yazısı ve eklerini
inceleyip, İl Müdürlüğünün atamayı isteyen talebi ile Personel Genel
Müdürlüğünün buna olumlu baktığını düşünerek bir ihtiyaç bulunduğu
düşüncesiyle onay evrakına paraf attığını, tekrar A...’da
görevlendirilmesine ilişkin yazı gelince de bakanın talimat verdiği
anlayışına kapılıp imzaladığını, bakanla görüştüğünde de bu yönde
talimatının olduğunu öğrendiğini, bütün bu atamalarda herhangi bir
kastının bulunmadığını, herhangi bir kimseye çıkar sağlamak için bu
onayları vermediğini, bu atamalar nedeniyle disiplin cezası alan
zamanın Personel Genel Müdürünün bu cezasının, idare mahkemesince
atama talimatlarının bakan tarafından verilmiş olması ve geçici
görevlendirmelerde kesin yasal düzenlemeler bulunmadığı
gerekçelerine dayalı olarak iptal edilmiş olduğunu, yüklenen suçları
işlemediğini beyan etmiştir.
Sanık müdafii de sunduğu savunma dilekçelerinde, sanığın söz konusu
atama işlemlerinde mevzuata aykırı bir davranışının söz konusu
olmadığını, yüklenen suçların maddi ve manevi unsurlarının
oluşmadığından sanığın beraatına karar verilmesi gerektiğini
belirtmiştir.
Sanık, savunmalarına ekli olarak, Prof. Dr. Hüsnü Y... Gökalp
tarafından Tarım ve Köyişleri Bakanlığına hitaben yazılmış
10.04.2003 tarihli bir belge sunmuş olup metni aynen:
”Bakanlığımız personellerinden N.. M.. Pirim, G... Emiroğlu ve K...
Boran ile ilgili olarak yapılan atama, unvan değişiklikleri ve
geçici görevlendirmeler Bakanlık sıfatından kaynaklanan yetkim
dahilinde tarafımdan verilen talimatlar doğrultusunda yapılmış olup
bu işlemlerde parafı ve imzası bulunan personelin evrak tanziminden
öte hiçbir insiyatifi ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Beyanımın
ilgili birimlere iletilmesi hususunda gereğini arz ederim”
şeklindedir.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;
Sanık, müsteşar olarak görev yaptığı dönemde, yasa ve yönetmeliklere
aykırı olarak hazırlanan atama önerilerine paraf koyarak bilinçli
tarzda onay vermiş, bu suretle görevde yetkisini kötüye
kullanmıştır. Anayasa’nın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bu maddede yer alan
ve Devlete hakim olan ilkelerden birisi olan “demokratik hukuk
devleti” ilkesi, hukuka bağlı, istikrarlı bir özgürlük rejimini
ifade eder. Anılan ilkenin doğal sonucu, Devletin tüm
etkinliklerinde hukukun egemen olması ve hukuk kurallarına uygun
davranılmasıdır. Yine Anayasa’nın 137. maddesi uyarınca, konusu suç
teşkil eden yasaya aykırı emirlerin yerine getirilmesi hukuki
sorumluluğunu ortadan kaldırmamakta, sanığın, Bakanın emirlerini
yerine getirdiğine ve eyleminde görevde yetkiyi kötüye kullanma
kastı olmadığına ilişkin savunması, hukuken itibar edilebilir
niteliğe dönüşmemektedir.
Bakanların, ceza yargılaması yönünden siyasi dokunulmazlıktan
yararlanmalarının verdiği cesaret ve buyuruculuk yetkisiyle yasaya
veya mahkeme kararlarına aykırı dahi olsa bir takım işlemleri,
müsteşarlar ve diğer alt görevlerde bulunan kişilere yaptırmaları
nedeniyle, somut olayda da olduğu gibi, müsteşarlar adeta Bakan nam
ve hesabına yargılanan kişiler konumuna gelmektedir. Sonuçta bu
kimselerin mahkûmiyetleri, Bakanlardan kaynaklanan yasaya aykırı
işlemler yönünden, caydırıcılıktan uzak ve adaletsiz bir durum
yaratmaktadır.
Bu adaletsizliğin giderilebilmesi bakımından, dokunulmazlıktan
yararlanan siyasi sorumlular hakkında da suç tarihi ve uygulanacak
yasa nazara alınmak suretiyle gerek 765 sayılı TCY.nın 107. maddesi
gerekse 5237 sayılı TCY.nın 67. maddesi uyarınca, merciinden karar
talep edilerek, işlemeye başlayan dava zamanaşımı durdurulmalıdır.
Böylece, kendilerine dokunulmazlık sağlayan siyasi kimlikleri
yöntemince sona erdirildiğinde haklarında kamu davası açılmasının
yolu açılıp, hukuka aykırı bu ayrıcalıktan yararlanma cesareti
ortadan kalkacaktır.
Yukarıda açıklanan demokratik hukuk devleti ilkesinin gerçek anlamda
uygulanabilmesi için, soruşturma ve kovuşturma makamlarının, siyasi
dokunulmazlıktan yararlanan Bakanların yasaya aykırı işlemleri
nedeniyle haklarında kamu davası açılmasını sağlayacak yasal
işlemleri yapmalarının yasal bir zorunluluk olduğu unutulmamalıdır.
Bakanın, siyasi konumunun sağladığı dokunulmazlık nedeniyle suç
teşkil eden bu atamalardan dolayı yargılanmamış olması, yasaya
aykırı bu işlemleri hukuka uygun hale getirmeyeceği gibi, sanığın bu
işlemlerdeki hukuki sorumluluğunu da ortadan kaldırmayacaktır.
Sanığın, kişisel sorumluluğuyla gerçekleştirdiği eylemler, suç
tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 240.
maddesinde öngörülen görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu
oluşturmaktadır. Sanığın, görevi gereğince tanınmış yetkisini,
yasaya aykırı olarak amaç dışında kullanması nedeniyle bir yandan
kamu kaynağında meydana gelen eksilme dolayısıyla kamunun zarara
uğramış bulunması, bir yandan da yasaya aykırı olarak atamaları
yapılan kişilere haksız kazanç sağlanması karşısında eylemi, suçtan
sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 257.
maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen görevde yetkiyi kötüye
kullanmak suçunu da oluşturmaktadır. Bu itibarla, suç tarihinde
yürürlükte olan yasa ile sonradan yürürlüğe giren yasayı bütünüyle
olaya uygulamak ve sonuç cezaları karşılaştırmak suretiyle 765
sayılı Yasanın daha lehe olduğunu saptayıp uygulayan Yargıtay 4.Ceza
Dairesinin hükmü isabetli bulunduğundan, sanığın temyiz itirazının
reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Sanığın temyiz itirazının REDDİNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 30.03.2006 gün ve 38-10 sayılı
hükmünün ONANMASINA,
Dosyanın bu Daireye gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına
tevdiine, 26.09.2006 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak
oybirliği ile karar verildi. |