13. Hukuk Dairesi 1990/5909 E., 1991/238 K.
HAKSIZ İKTİSAP
HARİCEN DÜZENLENMİŞ SÖZLEŞME
MUTLAK BUTLAN
TAPULU TAŞINMAZ
“İçtihat Metni”
T.C.
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi
E. 1990/5909
K. 1991/238
T. 15.1.1991
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda,
ilamda
yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine
yönelik
verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi
üzerine;
dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, arsa sahipleri ile yaptığı eser sözleşmesine göre kendine
bırakılan üç
nolu daireyi davalı yüklenici Aykut’un 700.000 TL. harici
sözleşmeyle satıp
teslim ettiği halde tapusunu vermediğini, ikame ettiği tapu iptali
ve tesçil
davasının ise taşınmazın üçüncü kişiye satılmasından dolayı
reddedildiğini,
diğer davalı Müzeyyen’in Aykut’un annesi olup inşaat işlerini
yönettiğini
ileri sürerek şimdilik 6.000.000 TL. olumlu zararının ödetilmesine
karar
verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, tapulu taşınmazın harici satışına ilişkin mutlak
butlanla
malul sözleşmeye dayanılarak tazminat istenemeyeceğini, davacının
yararlandığı 1.485.000 TL. kira parasının davacı alacağından mahsup
edilmesini, davanın zamanaşımına uğradığını savunmuş, davanın
reddini
dilemiştir.
Mahkeme, 700.000 TL. satış parasının haksız iktisap hükümlerine göre
davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına karar vermiştir.
Karar, her iki tarafça temyiz edilmiştir.
1- Davalılardan Müzeyyen’in temyizinin incelenmesinde;
Satım sözleşmesinde Müzeyyen taraf değildir. Bundan ayrı
sorumluluğunu
gerektirir bir yönü de kanıtlanamamıştır. Bu nedenle hakkında açılan
davanın
reddine karar verilmesi gerekir.
2- Davacının temyizinin incelenmesinde;
Davalı Aykut ile dava dışı arsa sahipleri aralarında İsak Şah
Mahallesi ve
sokağında tapunun 14 pafta, 117 adada 16 parsel sayılı arsa üzerine
yapılacak
çok katlı bina için kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği,
yüklenici
Aykut’un inşaatı tamamlayarak eser sözleşmesince kendisine bırakılan
bağımsız
bölümlerin adına tesçilini isteme hakkını kazandığı, bunlardan
ikinci katta,
köşebaşı konumundaki üç nolu daireyi 15.8.1981 günlü sözleşme ile
davacıya
satıp teslim ettiği, daha sonra üçüncü kişiye tapuda satış yaptığı,
davacının
Bursa Üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi’ne 1985/339 esasına kayden
açtığı tapu
iptali tesçil davasının davalıca, dairenin üçüncü kişiye satılması
nedeniyle
reddedildiği, yanlar arasında uyuşmazlık konussu olmadığı gibi
mahkemenin
kabulü de bu yoldadır.
Davacı ile davalı Aykut arasında haricen düzenlenmiş 15.8.1981
tarihli
sözleşme tapulu taşınmaz mülkiyetini devir borcu doğuran bir
sözleşme olarak
yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun yapılmadığından hukuken
geçersizdir
(MK. m. 634, BK. m. 213, Tapu Kanunu m. 26, Noterlik Kanunu m.
60/3). Ne var
ki genel kural böyle olmakla beraber, davacı kat mülkiyetine tabi
olmak üzere
yapılan taşınmazdan üç numaralı bağımsız bölümü davalı yükleniciden
satın
alıp tüm borçlarını eda ettiği davalıdan teslim alıp yıllarca malik
gibi
kullandığı çok açıktır. İşte bu maddi vakıa Medeni Yasanın 2.
maddesinde
açıklanan dürüstlük kurallarının uygulanması için önemli ve yeterli
bir
gerekçe oluşturmaktadır.
Gerçekte de, açıklanan tartışmasız olgular ile tarafların sözleşme
yapılması
sırasında ve daha sonraki davaranışları, olayın kendine özgü
özellikleri
birlikte değerlendirildiğinde, davalının sözleşmenin şekil
noksanlığı nedeni
ile geçersizliğini ileri sürmesi tam anlamıyla hakkın kötüye
kullanılması
olacağında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Davalının bu tutumu
Medeni
Yasanın 2. maddesindeki objektif iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz. Bu
nedenle
butlan savı eksiksiz kalacağından hakim, MK. m. 2’ye dayanarak
davalıyı aynen
ifaya mahkum edebilir. Bu görüşler tüm unsurlarıyla uyuşmazlığa ve
olaya uyan
1987/2 Esas, 1988/2 Karar numaralı ve 30.9.1988 günlü Yargıtay
İçtihadı
Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında geniş olarak açıklanmıştır.
Taraflar
arasındaki harici satım sözleşmesinin hukuki tanımının şumul ve
etkisinin
tesbitinde anılan İçtihadı Birleştirme Kararının alıcıya tanıdığı
hak ve
yetkiler ile satıcıya yüklediği edimlerin gözden kaçırılmaması
zorunluluğu az
yukarıda açıklanan kabulün doğal bir sonucu olacaktır. Hal böyle
olunca istem
konusu tazminatın hukuki dayanağı ve kapsamı borcun ifa edilmemesi
ve
sonuçlarını düzenleyen Borçlar Kanununun 96-108. maddelerince tayin
ve tesbit
edlieceği açıktır.
Davalı Aykut’un satım konusu dairenin ferağını davacı alıcıya
vermediği,
kusurlu davranışlarıyla 13.4.1984 tarihinde üçüncü kişiye satış
yaptığı
dos-yadaki delillerle kanıtlanmıştır. Böylece ifa etmeme borçlu
davalının
kusurundan doğan bir imkansızlıktan kaynaklanmaktadır. Borçlunun
kusuru
yüzünden ifa imkansız hale gelse bile taraflar arasındaki borç
ilişkisi devam
eder. Böyle bir imkansızlık sadece alacak hakkının içeriğini
değiştirir.
Diğer bir anlatımla o zamana kadar aynen ifa edilmesi gereken alacak
bir
tazminat alacağı şekline dönüşür. Borçlunun kusuru ile ifanın
imkansızlaşmasıyla alacaklı zararının tazminini istemeye hak
kazanır. Borcunu
ifa etmeyen borçlunun ödemekle yükümlü olduğu giderim ise ifa
menfaati
karşılığıdır. Borcunu gereği gibi ifa etseydi alacaklının mal
varlığı durumu
ne miktarda zenginleşecek idiyse, işte bu miktar tazminatı borçlu
ödemekle
yükümlüdür.
Tüm açıklananların ışığı altında mahkemece yapılacak iş, ifanın
imkansız hale
geldiği üç nolu dairenin üçüncü kişiye satıldığı tarihteki gerçek
ra-yiç
değeri uzman bilirkişilere tesbit ettirilmeli, isteme bağlı
kalınarak
tazminata hükmedilmelidir.
Mahkemenin hukuki değerlendirmede yanlışlığa düşerek yazılı şekilde
sadece
satış parasına hükmetmesi usule ve yasaya aykırıdır, bozma
nedenidir.
3- Davılı Aykut’un temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik
incelenmesine gerek görülmemiştir.
S o n u ç : Mahkeme kararının birinci bent gereğince davalı
Müzey-yen, ikinci
bentte açıklanan nedenlerle de davacı yararına (BOZULMASINA), üçüncü
bent
uyarınca davalı Aykut’un temyiz itirazlarının incelenmesine, istek
halinde
peşin harcın iadesine, 15.1.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi. |