8. Hukuk Dairesi 1990/6204 E., 1990/15405 K.
TESCİL DAVASI
“İçtihat Metni”
T.C.
Y A R G I T A Y
Sekizinci Hukuk Dairesi
E. 1990/6204
K. 1990/15405
T. 13.11.1990
* TESÇİL DAVASI
ÖZET : Özel mülkiyete konu olan kültür arazileri, denizin temadisi
olan
kıyıdan sonra gelmektedir. Kıyı; kenar çizgisi ise, denizin tabii
hareketleri
ve rüzgar tesiriyle oluşan kumluk ve çakıllık arazinin kültür
arazisine
değdiği noktaların birleşmesinden meydana gelen bir çizgidir. Bu
durumda,
taşınmazın denizle olan sınırının tesbiti için özellikle kıyının
belirlenmesi
gerekir. Denizin devamı sayılan kıyı alanının, yani kumluk ve
çakıllık alanın
kazanılması mümkün değildir. Çünkü bu kısım, deniz gibi kamunun
istifadesine
ayrılmış kamu malıdır. Bu hususlar gözönüne alınarak jeolog
bilirkişi
marifetiyle yeniden tesbiti ile özel mülkiyet şeklinde tapuya
tesçiline
olanak bulunup bulunmadığının düşünülmesi gerekir.
(743 s. MK. m. 639/1)
F ile Hazine, Orman Genel Müdürlüğü ve K......... Köyü Muhtarlığı
aralarındaki tescil davasının kabulüne dair, (Hopa Asliye Hukuk
Ha-kimliği)nden verilen 28.11.1989 gün ve 26/138 sayılı hükmün
Yargıtay’ca
incelenmesi Hazine ve Orman Genel Müdürlüğü vekili tarafından
süresinde
istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı F tarafından davalı Hazine, köy ve Orman Genel Müdürlüğü
aleyhine
açılan MK.nun 639/ilk maddesine dayalı tescil davası sonucunda 2480
metrekare
yüzölçümlü taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmiş hükmü
davalı
Hazine ile Orman Genel Müdürlüğü temyiz etmiştir. Tesciline karar
verilen
taşınmazın batı ve kuzey batısı deniz çakıllığı olarak
belirlenmiştir. Bu
sınır yönünden yapılan incelemede bilirkişi olarak bilgisine
başvurulan
jeolog raporlarında, “Deniz çakıllığının başladığı sınır kesin
değildir.
Dezin dalgalarının yüksek enerjisi nedeniyle bu çakılların sınırı
kısa
aralıklarla değişmektedir. Keşif sırasında taşınmazın görünümüne
bakarak
çakıllığın başladığı sınır tesbit edilmiştir.” denilmektedir.
Düzenlenen bu
raporlar hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Yeni Kıyı Kanunu ile
Anayasa
Mahkemesi’nce iptal edilmiş olan 3086 sayılı Kıyı Kanunu hükümlerine
göre,
özel mülkiyete konu olan kültür arazileri denizin temadisi olan
kıyıdan
sonra, başka anlatımla, kıyı kenar çizgisinden sonra gelmektedir.
Kıyı kenar
çizgisi ise, denizin tabii hareketleri ve rüzgar tesiriyle oluşan
kumluk,
çakıllık arazinin kültür arazisine değdiği noktaların birleşmesinden
meydana
gelen bir çizgidir. Bu durumda, taşınmazın denizle olan sınırının
tesbiti
için özellikle kıyının belirlenmesi gerekir. 17.3.1972 tarih, 7/4
sayılı
İçtihadı Birleştirme Kararına göre, denizin devamı sayılan kıyı
alanının yani
kumluk, çakıllık alanın kazanılması mümkün değildir. Çünkü bu kısım,
deniz
gibi kamunun istifadesine ayrılmış kamu malıdır. Anılan İçtihadı
Birleştirme
Kararı ve Kıyı Kanunlarında belirtilen esaslar gözönünde tutularak
deniz
sınırının jeolog bilirkişi marifetiyle yeniden tesbiti ve bunun
krokide
işaretlenmesi ve bundan sonra taşınmazın MK.nun 639/1. maddesine
göre özel
mülkiyet şeklinde tapuya tesciline olanak bulunup bulunmadığının
düşünülmesi
gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi
isabetsiz ve
temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA)
ve
18.750 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
13.11.1990
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|