2. Hukuk Dairesi 1997/10309 E., 1997/12315 K.
DEFTER TUTMA
MİRAS
MİRASI TESAHÜP
RESMİ TASFİYE
İçtihat Metni
T.C.
Y A R G I T A Y
2.HUKUK DAİRESİ
Sayı :
ESAS KARAR
97/10309 97/12315
14.11.1997
Y A R G I T A Y İ L A M I
Özet :Mirasın açılması üzerine Sulh Hakiminin yapacağı işlemler.
Mirasçılardan birinin kayıtsız şartsız mirası kabulü halinde
tereke borca batık olsa bile resmi tasfiyeye gidilemez.
Davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm
temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
İstek sahibi B U24.6.1997 tarihli dilekçesi ile C U’in
25.5.1996 günü çocuksuz vefat ettiğini mirasçı olarak eşi olan
kendisini,
babası R’yı ve annesini bıraktığını, terekesinin karmaşık olduğunu
ileri
sürerek Medeni Kanunun 531. maddesine göre terekesinin tesbiti ve
defterinin
tutulmasını istemiştir.
Mahkemece, yapılan işlem ve inceleme sonucunda, terekenin borca
batık
olduğu anlaşıldığından Medeni Kanunun 572 ve 576 maddesince iflas
hükümlerine
göre terekenin tasfiyesine karar verilmiştir.
R U, terekenin borca batık olduğunun kabulünün doğru olmadığı,
terekenin borçları kabul edildiğinden iflas hükümlerine göre
tasfiyeye karar
verilemeyeceği gerekçesiyle hükmü temyiz etmiştir.
Mirasçı B vekilleri de diğer temyiz sebepleri yanında resmen
tasfiyeye gidilmesinin yasaya aykırı olduğu nedeniyle kararı temyiz
etmişlerdir.
Temyiz nedenlerini incelemeden önce, Medeni Kanunun mirasın
açılmasından sonraki dönemlerde hakim tarafından resen yapılması
gereken
işlemler ile mirasçıların ve sair hak sahiplerinin isteği üzerine
hakimin
alacağı kararlar üzerinde durulmalıdır. Terekenin hemen koruma
altına
alınması, terekenin borca batık olduğundan bahisle hükmen red,
mirasın red ve
kabülüne esas olmak üzere defter tutma talebi ve tasfiye ayrı ayrı
kurumlardır.
A)İhtiyati tedbirler mirasın açılması ile malların bir hak
süjesinden
diğer bir hak süjesine geçişi arasında bir boşluk malların sahipsiz
kaldığı
bir dönem olamaz. Fakat hakların miras bırakandan her bir ilgilinin
kişisel
ve bağımsız muameleler safhasına geçinceye kadar yitirilmesi,
tehlikelere
maruz kalması ihtimali vardır. Kanunda hakların kaybolmaması için
bir sıra
önlem gösterilmiştir. (Medeni Kanun md. 531 ila 538 ve Velayet Ve
Vesayet Ve
Miras Hükümlerinin Uygulanmasına Dair Tüzük md 29 ila 38)
a) Genel Önlemler;
Sulh hakimi ölümü haber alınca kendiliğinden gerekli önlemi alır.
Örneğin; Medeni Kanunun 531 ve 533. maddesi uyarınca bir işletme var
ise
müdür yada idare kayyımı atayabilir.
b)Özel tedbirler ise Medeni Kanunun 532. maddesinde sayılmıştır.
Bunlarda;
a) Terekenin mühürlenmesi: Menkul malları koruma altına almak
için bir yere koyup mühürlenmesi suretiyle kullanılmasının
önlenmesi,
b) Defter tutma; terekeye dahil alacak ve borçların bir yere
yazılmasıdır. Defter tutma işlemi vefat gününden itibaren bir ay
içinde
tamamlanır. Buradaki süre deftere yazma işleminin süratle
tamamlanmasına
yöneliktir. Diğer bir sözle tereke üzerinde alınacak tedbirin
geciktirilmemesi içindir. Değilse bir hakkın kullanılmasını düşüren
süre
değildir. Mirasçı vefattan bir ay geçtikten sonra da defter tutma ya
da
mühürleme isteyebilir. Sulh hakimi işaret edilen işlemlerden sonra,
hasıl
olacak duruma göre, terekeyi ya mirasçılara teslim eder, terekeden
el çeker;
ya da Medeni Kanunun 534. maddesine göre karar verir. Hakimin
terekeyi
ilelebet yönetmesi düşünülemez.
B) Mirasın red ve kabulüne esas olmak üzere defter tutma:
Mirası red etme hakkına sahip olan mirasçı defter tutma isteğinde
bulunabilir. (MK. md. 559)
Mirasın red ya da kabulüne esas olmak üzere defter tutulmasında
amaç,
mirasçıya terekenin gerçek durumu hakkında bir fikir vermektir.
Defter tutma
işleminin sonucunda mirasçı, mirası kabul ya da mirası red eder,
veya mirasın
resmen tasfiyesini ister yahut ta tutulan deftere göre, defterdeki
borçlarla
sorumluluğu sınırlı olarak mirası kabul eder. Burada şuna da işaret
etmek
gerekir ki; mirası red etmek hakkını kaybetmemiş olan mirasçı bu
amaçla
defter tutma talebinde bulunabilir. (MK. md. 559, Tüzük md. 44) Bu
amaçla
defter tutma isteği mirasın red edilmesi için öngörülen üç aylık red
için
Medeni Kanunun 545. maddesi ile muayyen süre gibi işlemeye başlar ve
546.
maddeye göre bir aydır. Eğer tereke ihtiyati tedbir olarak deftere
geçirilmiş
ise red müddeti bütün mirasçılar için deftere geçirilmenin son
bulduğunun
bildirildiği günden başlar (MK. md. 547).
Defter tutmadaki usul Medeni Kanunun 560. maddesinde Velayet,
Vesayet,
Miras Tüzüğünün 43 ile 49. maddesinde etraflıca gösterilmiştir.
Anlaşılıyor
ki Medeni Kanunun 532. maddesinde hüküm altına alınan terekenin
deftere
geçirilmesi ile Medeni Kanunun 559. ve tüzüğün 43-49. maddesindeki
defter
tutma birbirinden tamamen ayrıdır.
C)Resmi Tasfiye: Kanunda dört halde resmi tasfiye öngörülmüştür.
a) Mirasçı mirası red veya tutulan deftere göre kabul edebilir ya da
resmi tasfiye talebinde bulunabilir (MK. md. 572/1). Bu halde
mirasçılardan
biri mirası kabul ederse, resmi tasfiye yapılamaz. (MK. md. 572/2)
b) Mevcudu borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarını zararlandırmak
kastı ile mirası red ederse ve alacaklılar tarafından red iptal
ettirilirse
miras resmen tasfiye olunur. (MK. md. 557)
c) Murisin alacaklıları kanunda gösterilen hallerde murisin
vefatından
ya da vasiyetnamenin açılmasından itibaren üç ay zarfında terekenin
resmen
tasfiyesini isteyebilir. Şuna işaret etmek gerekir ki, mirasçılardan
birinin
mirası kayıtsız şartsız kabul etmesi alacaklıların resmi tasfiye
istemelerine engel olamaz. (MK. md. 573)
d) Miras en yakın kanuni mirasçılar tarafından red edilirse sulh
hakimi bir istek beklemeksizin resen tasfiyeyi yapar. (MK. md. 552)
D) Hükmen Red: Mirasın açıldığı tarih itibariyle terekenin, borca
batıklığı sayi veya sabit ise karine olarak mirasçı mirası red etmiş
sayılır.
(MK. md. 545/Son) Ancak borca batıklık halinde red bir karine
olduğundan
bundan yararlanacak olan kanuni ve mansup mirasçının borca
batıklığın tesbiti
davası açması yada mirasçı aleyhine açılan dava ve takipte def’i
olarak ileri
sürmesi gerekir. Borca batıklığın tesbiti davası genel hükümlere
göre görevli
sulh ya da asliye mahkemesinde, terekenin alacaklılarına karşı
açılmalıdır.
(İBK 23.12.1942 gün 24/29 sayı) Mahkeme kendiliğinden hükmen red
kararı
alamaz.
Somut olaya gelince: Mirasçı BU ‘in vekili, 23.7.1996 günlü
oturumda, dava dilekçesine açıklık getirerek, mirası red edip
etmeyeceklerine
ilişkin bilgi edinmek için defter tutma talebinde bulunduğunu
söylemiştir.
İstek Medeni Kanunun 559 maddesine dayanmaktadır. Bu durumda defter
tutmada
Medeni Kanunun 561, 563 maddesi ve 565. maddesi ile tüzüğün 41 ila
49. madde
hükümleri yerine getirilmelidir. Defter tutmaya başlanınca hakim
ölenin
alacak ve borçlarını tesbit edeceği süre içinde kayıt ettirmek üzere
başvurmaları için ilgililere ilan yolu ile tebligat yapar verilecek
süre bir
aydan az ve iki aydan çok olamaz. İlanda alacaklarını zamanında
yazdırmayan
alacaklıların mirasçıyı ne şahsa ne de terekeye izafeten takip
edemeyecekleri
belirtilir. İlan terekeye murisin durumuna göre gazete ile ya da
ilan yerine
asılmak suretiyle olabilir. Alacak ve borçların kaydı için tayin
olunan
sürenin sonunda kayıt işlemine son verilir. Defter ilgililerin
incelemeleri
için en az bir ay en çok iki ay süreyle açık bulundurulur. Defter
tutma
muamelelerinin devamı müddetince terekenin borçları hakkında icra
tahkikatı
yapılamaz. Zira tutulacak defter terekenin alacak ve borç yönünden
gerçek
durumunu göstermesi gerekir. (MK. md. 565) Bu işlemler yapılmamış
defter
tutma işlemi eksik olmuştur. Defter tutmanın tamamlandığı kabul
edilmesine
karşın mirasçılar mirası red ve kabul hususunda beyana davet
edilmemiştir.
(MK. md. 566)
Kaldı ki; resmi tasfiyeye gitmek için defter tutmanın sonucunda
mirasçıların hiç birisinin mirası kabul etmemesi gerekir. (MK. md.
572/2)
Murisin babası R U27.8.1996 ve 27.1.1997 günlü dilekçelerinde ve
rapora itirazında, tereke borçlarının bir kısmını ödediğini ve
ödemeye devam
ettiğini ifade etmiştir. Böylece R U’in red hakkı düşmüştür (MK.
550)
ve mirası kabul etmiştir. Artık terekenin tasfiyesi dünüşülemez.
Kaldı ki
defter tutma isteyenin açıkça tasfiye isteği de olmamıştır. Diğer
yandan sulh
hakimince terekenin resmen tasfiyesi için diğer kanuni şart da
oluşmamıştır.
Öyle ise defter tutma işlemini kanun ve tüzük hükümlerine göre
tamamlamak,
Medeni Kanunun 566. maddesi gereğince, mirası kabul hakkında beyanı
olmayan
mirasçılara seçimlik hakları hatırlatılmak, sonuçlarına göre
terekeden el
çekmek gerekirken yazılı olduğu üzere resmi tasfiyeye karar
verilmesi usul ve
yasaya aykırıdır.
S O N U Ç : Tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün
yukarıda
gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri
verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 14.11.1997 CU.
Başkan Üye Üye Üye Üye
|