Hukuk Genel Kurulu 2009/9-232 E., 2009/278 K.
TAZMİNAT DAVASI
ÖZET
TARAFLAR ARASINDAKİ “TAZMİNAT” DAVASINDAN
DOLAYI YAPILAN YARGILAMA SONUNDA; B… 2. İŞ MAHKEMESİNCE DAVANIN
KISMEN KABULÜNE DAİR VERİLEN 26.06.2008 GÜN VE 2007/632 E.-2008/449
K. SAYILI KARARIN İNCELENMESİ TARAF VEKİLLERİNCE İSTENİLMESİ
ÜZERİNE, YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNİN 02.12.2008 GÜN VE 2008/42507
E.-32937 K. SAYILI İLAMI İLE; (... 1-DOSYADAKİ YAZILARA TOPLANAN
DELİLLERLE KARARIN DAYANDIĞI KANUNİ GEREKTİRİCİ SEBEPLERE GÖRE,
DAVALININ TÜM TEMYİZ İTİRAZLARI YERİNDE DEĞİLDİR. 2-DAVACININ
TEMYİZİNE GELİNCE: İŞE İADE DAVASI SONUNDA İŞÇİNİN BAŞVURUSU,
İŞVERENİN İŞE BAŞLATMAMASI VE BUNA BAĞLI OLARAK İŞE BAŞLATMAMA
TAZMİNATI İLE BOŞTA GEÇEN SÜREYE AİT ÜCRET, İHBAR VE KIDEM TAZMİNATI
KONULARINDA TARAFLAR ARASINDA UYUŞMAZLIK BULUNMAKTADIR.
İçtihat Metni
Davacı işçi daha önce açmış olduğu davada, işverence yapılan
feshin geçerli nedene dayanmadığını ileri sürerek feshin
geçersizliğinin tespiti ile işe başlatılmaya dair karar verilmesini
talep etmiş, mahkemece yapılan yargılama sonunda talep doğrultusunda
karar verilmiştir. Söz konusu karar 25.12.2006 tarihinde Dairemizce
onanmak suretiyle kesinleşmiştir. Kesinleşen karar, işe iade
davasında davacının vermiş olduğu vekaletname çerçevesinde davayı
takip eden avukata 4.4.2007 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili, 5.4.2007 tarihinde işverene hitaben telgraf göndermiş
ve isimleri belirtilen davacı işçilerin işe iadesini talep etmiştir.
Söz konusu telgrafın davalı işverene ulaştığı uyuşmazlık konusu
değildir. Davalı işveren işe iadeyi talep eden bir kısım işçilere
gönderdiği ihtarnamede, işe başlama talebinin kesinleşen mahkeme
kararı ile birlikte şahsen yapılması gerektiği açıklanmıştır.
4857 sayılı İş Kanununun 21. maddesine göre işçinin kesinleşen
mahkeme kararının tebliğinden itibaren 10 iş günü içinde işe
başlamak için başvurması gerekir. Başvurunun şekline dair anılan
hükümde bir açıklama yer almamış olsa da, yazılı başvurunun
geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartı olduğu kabul edilmelidir.
İşe iade başvurusunun işçinin avukatı tarafından yapılması imkan
dahilindedir. İşe iade davasında davayı vekaletname uyarınca takip
etmiş olan avukat tarafından yapılan başvuru, kesinleşen işe iade
kararının yerine getirilmesi anlamında değerlendirilmelidir. 4857
sayılı İş Kanununun 21. maddesinde sözü edilen işe başlama
talebinin, şahsa sıkı sıkıya bağlı olduğundan söz edilemez. Başvuru,
işe başlama yönünde bir irade açıklaması olup, aynı anda işçinin işe
iade edilmesi gibi bir durum söz konusu değildir, işçinin şahsen ya
da yetkili avukatı tarafından yapılan başvuru üzerine işverence
işçinin bir aylık süre içinde işe başlatılması mümkündür, işverence
işçinin işe davet edilmesi halinde, bizzat iş görme edimini yerine
getirmek üzere işçinin belirlenen günde hazır olması gerekir.
Görüldüğü üzere bizzat işçi tarafından yerine getirilmesi gereken iş
görme ediminin başkasına devri mümkün olmaz.
Öte yandan işçinin işe iade başvurusunun ekinde, feshin
geçersizliğinin tespitine dair kesinleşen kararın sunulması bir
zorunluluk değildir. Başvuru anında kararın kesinleşmiş olması
yeterli olup, kesinleşme olgusu işverence bilinmese dahi, işe
başlatma süresi içinde belirlenebilecek bir durumdur.
Son olarak belirtmek gerekir ki, işçinin işe başvuru anında başka
bir işveren ait işyerinde çalışmakta olması, başvurunun samimi
olmadığını göstermek için yeterli değildir. İşçinin işe başlamak
için usulüne uygun olarak yapacağı başvurunun ardından işverence işe
davet edilmesi halinde, çalışmakta olduğu işyerinden ayrılması ve
eski işine başlaması imkan dahilindedir.
Yapılan bu açıklamalara göre, davacı işçinin avukatı aracılığıyla
süresi içinde yapmış olduğu başvurunun geçerli olduğu ve işçinin işe
başlatılmaması sebebiyle bir aylık işe başlatma süresinin sonu olan
5.5.2007 tarihinde iş sözleşmesinin işverence feshedilmiş sayılması
gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre davacı işçi, işe başlatmama
tazminatı ile dört aya kadar boşta geçen süre ücret ve diğer haklara
hak kazandığından isteklerin kabulü cihetine gidilmelidir. İhbar ve
kıdem tazminatı ise fesih tarihi olan 5.5.2007 tarihine göre
belirlenerek hüküm altına alınmalıdır....) gerekçesiyle oyçokluğu
ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra
gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık: 4857 sayılı Yasanın 21/5. maddesinde ifade edilen işe
iade kararının kesinleşmesinden itibaren 10 günlük yasal süredeki
başvurunun şahsen yapılmasının zorunlu olup olmadığı, dolayısıyla
somut olayda, vekil vasıtası ile başvuruda bulunulduğundan 10 günlük
süre içinde işverene başvurma koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği
noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı Yasanın 21/5. maddesinde; “İşçi kesinleşen mahkeme veya
özel hakem kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe
başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre
içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli
bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile
sorumlu olur.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasa maddesinde, işçinin şahsen başvuru yapması gerektiğine
dair veya işçinin işe iade başvurusunun ekinde, kesinleşen işe iade
kararının sunulmasının zorunlu olduğuna dair bir ibare
bulunmamaktadır. İşçi, işe başlatılma konusundaki iradesini bizzat
işverene iletebileceği gibi, vekili ya da üyesi olduğu sendika
aracılığı ile de ulaştırabilecektir. Nitekim doktrinde de aynı görüş
benimsenmiştir(O. Güven Çankaya-Doç. Dr. Cevdet İlhan
Güney-Seracettin Göktaş: İse İade Davaları; sayfa 256).
Diğer yandan Borçlar Kanununun 388.maddesi “…Vekalet akdinin şümulü
mukavele ile sarahaten tespit edilmemiş ise taalluk eylediği işin
mahiyetine göre tayin edilir. Vekâlet, vekilin takabbül eylediği
işin yapılması için icap eden hukuki tasarrufları ifa salahiyetini
şamildir.” Aynı yasanın 390/1 maddesi özenle ifa borcunun sınır ve
kapsamını çizmiştir. Anılan madde hükmüne göre vekilin sorumluluğu
genel olarak hizmet sözleşmesinde işçinin sorumlu olduğu hükümlere
tabidir. Vekilin özenle ifası, hizmet sözleşmesinde olduğu gibi,
sözleşmenin hükümlerine BK.nın 321. maddesinde açıklanan işçinin
özen ve sadakat borcuna ilişkin unsurlara göre belirlenecektir.
BK.nın 390/2 maddesine göre vekil, müvekkile karşı vekaleti iyi bir
surette ifa ile mükelleftir. Vekilin özenle ifada bulunduğunun
kabulü için tedbirli ve basiretli şekilde hareket etmesi gereklidir.
Yine sadakatle ifa müvekkilin yararına ve onun arzularına uygun
olarak hareket etme borcunu kapsar.
Somut olayda, kesinleşen işe iade kararı, davacının vermiş olduğu
vekaletname gereği işe iade davasını takip eden avukata 04.04.2007
tarihinde tebliğ edilmiştir. Aynı vekil, 05.04.2007 tarihinde
işverene hitaben gönderdiği telgrafta, davacı işçinin 10 günlük
yasal süre içerisinde işe başlatılmasını talep etmiştir. Telgrafın
davalı işverene ulaştığı uyuşmazlık konusu değildir.
O halde, vekil tarafından yapılan başvurunun, kesinleşen işe iade
kararının yerine getirilmesi kapsamında değerlendirilmesi
gerekmektedir. İş hukukunun temel ilkesi olan “ işçi lehine yorum”
ilkesi de bunu gerektirmektedir.
Bu durumda, işçinin, işe başlatılma konusundaki iradesini bizzat
işverene iletebileceği gibi, vekili ya da üyesi olduğu sendika
aracılığı ile de ulaştırabileceğine işaret eden ve Hukuk Genel
Kurulu’nca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul
ve yasaya aykırı bulunan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme
kararının yukarıda belirtilen ve Özel Daire bozma kararında
gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. un 429. maddesi gereğince
BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,
17.06.2009 gününde, oyçokluğu ile karar verildi. |