13. Hukuk Dairesi 1996/3616 E., 1996/4375 K.
MUNZAM ZARAR
YABANCI PARA BORCU
İçtihat Metni
T.C.
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi
E. 1996/3616
K. 1996/4375
T. 9.5.1996
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda,
ilamda
yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen
hükmün
süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya
incelendi,
gereği konuşuldu:
Davacı, davalıdan satın aldığı yer için davalıya ödediği 900
Amerikan
Doları’nın ferağ verilmemesi halinde aynen iadesinin
kararlaştırıldığını,
ferağ verilmediğinden paranın tahsili için icra takibi yaptığını,
ancak
takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, 317.349.000
liralık
takibe vaki itirazın iptali ile davalının tazminata mahkum
edilmesini istemiş
kur farkından doğan alacağını saklı tutmuştur. Dava devam ederken
birleştirilen dava ile kur farkından zararı 156.915.000 TL.’nın da
tahsilini
talep etmiştir.
Davalı, davanın yetki ve esas yönünden reddini savunmuş; mahkemece,
yetki
itirazı reddedilerek davanın aynen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun
gerektirici
nedenlere ve özellikle delillerin taktirinde bir isabetsizlik
bulunmamasına
göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz
itirazlarının
reddi gerekir.
2- Borçlar Kanununun 83. maddesine, 3678 sayılı Yasa ile eklenen
fıkra ile;
”yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı bu
borcu vade
veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası ile ödenmesini
isteyebilir”. Aynı Yasanın geçici 1. maddesine göre de; bu ek fıkra
hükmü
Yasanın yürürlüğe girdiği 23.11.1990 tarihinden önceki ilişkilerden
doğan ve
halen devam etmekte olan davalara uygulanmayacaktır. Bu durumlarda
davacı
alacaklının sadece Borçlar Yasasının 105. maddesine dayanarak,
munzam zarar
talep etme hakkı mevcuttur. Sözü edilen Yasa hükmünün özü ve
sözünden açıkça
anlaşıldığı üzere, taraflar arasındaki ilişki Yasanın yürürlüğünden
önce
doğmuş olsa dahi dava, Yasa yürürlüğünden sonra açılmışsa ek fıkra
hükmü
olaya uygulanacaktır. Diğer bir anlatımla; anılan Yasanın yürürlüğe
girdiği
23.11.1990 tarihinden evvel hukuki ilişkinin varlığı ek fıkranın
uygulanmasına engel teşkil etmemektedir. Ancak, Yasanın yürürlüğe
girdiği
tarihten önce (23.11.1990) alacaklı dava ikame etmişse 3678 sayılı
Yasanın ek
fıkra hükmünden yararlanması mümkün değildir. Yasa metninde açıkça
belirtildiği şekilde, bu durumda bulunan alacaklıların BK.nun 105.
maddesince
munzam zararlarının giderilmesini isteme hakları saklı tutulmuştur
(Ayrıca
bkz. TBMM. 3678 sayılı Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Gerekçeleri, TBMM.
18. Dönem, 31.11.1989 T., Sayfa: 398).
Uyuşmazlık, taraflarca 10.5.1990 tarihinde düzenlenen sözleşmeden
kaynaklanmaktadır. İcra takibine 11.4.1994 tarihinde girişilmiş ve
dava
27.7.1994 gününde açılmıştır. O nedenle davada, BK.nun 83. maddesine
eklenen
ek fıkra hükmünün uygulanacağı kaçınılmazdır. Şu durum karşısında,
alacaklının yabancı para alacağının ödenmesinde temerrüdü oluşan
borçludan
yabancı paranın vade veya fiili ödeme günündeki kuru üzerinden Türk
Parası
olarak isteme yetkisine sahip olduğunun kabulü zorunludur. Somut
olayda;
davacı, yasanın kendisine tanıdığı tercih hakkını icra takip
tarihindeki kur
karşılığı Türk Parası olarak kullanmış, dahası takip talepnamesine
ihtirazi
bir kayıt da koymamıştır. Bu durumda davacı, hasrettiği talebinden
dönerek
fiili ödeme günündeki kur esasından hareketle talepte bulunamayacağı
gibi,
BK.nun 105. maddesine dayanarak munzam zarar isteme olanağını da
hukuken
kaybetmiş sayılır. Bu bağlamda, munzam zarar talebi az yukarıda
açıklandığı
şekilde 3678 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce açılmış ve özellikle
ek fıkra
hükmünün uygulanması imkanı olmayan durumlarda dinlenebilecektir.
Gerçekte
de; yasa koyucu bu tarz kabulü ile tarafların hak ve borçlarını bir
anlamda
dengelemek amacını düşündüğünün kabulü gerekir. Tüm açıklananların
ışığı
altında ve davada sözü edilen ek fıkra hükmü uygulanmak suretiyle
takip
tarihindeki kur’un esas alınması gözetildiğinde munzam zarara
yönelik davanın
reddine sadece itirazın iptaline karar verilmesi gerekir. Mahkemece,
yasanın
yorumunda ve olaya uygulanmasında hataya düşülerek davanın tümden
kabulüne
karar verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
S o n u ç : Yukarıda 1. bentde açıklanan nedenlerle davalının diğer
temyiz
itirazlarının reddi ile temyiz olunan kararın 2. bentde açıklanan
nedenle
(BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 9.5.1996 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
|