4. Hukuk Dairesi 2001/10871 E., 2002/2008 K.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
BASIN YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
GÖRÜNÜR GERÇEĞE UYGUNLUK
HUKUKA UYGUNLUK
İçtihat Metni
Davacı, yapılan yayının hukuka
aykırı olması nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığı savı
ile manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar yayının, Basın Yasasının, tanıdığı sınırlar dışına
çıkılmadan, özle biçim arasındaki denge korunarak verildiğini bu
nedenle davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, istem kısmen kabul edilmiş, karar davacı ve davalılar
taraflarından temyiz edilmiştir.
Dava, yayın yoluyla kişilik haklarının saldırıya uğradığı savına
dayanmaktadır. Diğer bir anlatımla dava, yapılan yayında yer alan
açıklamaların kişilik değerlerine saldırı içerdiği ve böylece hukuka
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Böyle bir uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında, genel durumlardaki
hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerden farklı bir yöntemin
izlenmesi ve ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması gerekmektedir.
Bunun nedeni, Anayasanın 28. maddesindeki basının özgür olduğu
güvencesine ve bu ilkeyi güçlendiren 5680 sayılı Basın Yasasının 1.
maddesindeki düzenlemedir. Bu düzenlemede basının özgürce yayın
yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan
güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde
yaşayabilmesi içindir.
Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda
meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması
ile olanaklıdır. Diğer bir anlatımla basın, olayları izleme,
araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme,
öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir.
Bunun içindir ki basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı
hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka
aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. İşte bu farklılık ve ayrık
durum gözetilerek yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluk
sınırı belirlenmelidir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin
hukuka aykırılık oluşturduğu kabul edildiği durumlarda, basın
yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık
oluşturmayabilir. İşte basının bu nedenle ayrı bir konumu
bulunmaktadır.
Ne var ki basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm
özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki,
yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi ve gerek Anayasanın
Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan ve gerekse MK.nun 24 ve
25 maddesinde ve yine özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan
kişilik haklarına saldırıda bulunmaması da yasal ve hukuki bir
zorunluluk ve gerekliliktir.
Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da
anlaşılacağı üzere, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik
değerlerinin karşı karşıya geldiği, diğer bir anlatımla, hukuk
düzenince koruma altına alınan yararların birbirine karşı çatışma
içinde bulundukları biçiminde bir görünümün var olduğu kanısı
uyanmaktadır.
Halbuki hukuk düzeninin, çatışan iki değeri aynı zamanda koruma
altına alması düşünülemez. Aksi halde hukukun kendisi, kendi
kuralları ile çatışmış olur. Aslında, yapılan düzenleme, hukukun
diğer temel kavramları ile birlikte incelendiğinde, iki yararın aynı
anda ve aynı olayda birbiri ile çatışmadıkları, somut olaydaki
olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden
birinin diğerine üstün tutulması gerektiği anlaşılacaktır. Bunun
sonucunda da, daha az üstün olan yarar, daha çok üstün tutulması
gereken yarar karşısında, o olayda ve o an için hukuk düzenince
korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir.
Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Diğer bir anlatımla yayın,
salt toplumun yararı gözetilerek yapılmalıdır. Toplumun çıkarı
dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına
neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel
katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu
işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını,
yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını,
konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki
dengeyi de korumalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan
yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları
saldırıya uğramış olur. Aksi bir yayının ise, gerek Anayasa ve Basın
Yasası ve gerekse basının genel işlevi karşısında hukuka uygun
olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul
edilmelidir.
Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın
yapmalıdır. O an için o olay veya konu ile ilgili olan, görünen
bilinen herşeyi araştırmak, incelemek ve olayları olduğu biçimi ile
yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın,
somut gerçeği değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki
kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları
yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek
olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu
tutulmamalıdır.
Dava konusu ... Gazetesi’nin 10.2.2000 tarihli “Domates Üreticisi
Öfkeli” başlıklı haberde davacının üreticilerden aldığı ürün
bedelinin tam ödenmemesi nedeniyle üreticilerin yakınmalarına ve bir
siyasi parti ilçe başkanı olan davalı ...’in bu konudaki basın
açıklamasına da yer verilmiştir.Dosyada mevcut tanık anlatımlarından
haberde dile getirilen hususların o anda görünen gerçeğe uygun
olduğu anlaşılmaktadır. Mevcut bu somut olgu itibariyle haberin
olayın gelişimine uygun olduğu, özle biçim arasındaki dengenin
bozulmadan verildiği ve hukuka uygun bulunduğu sonucu çıkmaktadır. O
halde davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne karar
verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA
ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 18.2.2002
gününde oybirliğiyle karar verildi. |